Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ütopik olanın büsbütün yok oluşu, insan oluşumunun şeklinin değişmesi anlamına gelirdi. Ütopyanın yok olması, bizzat insanın bir nesne haline dönüştüğü durağan bir nesnellik doğurur. Düşünülebilen en büyük paradoks meydana gelirdi: Uzun ve fedakârlıklarla dolu kahramanca bir gelişimden sonra -tarihin kör kader olmaktan çıkıp yaratılmış olduğu- bilincin en yüksek aşamasına ulaşmış olan insanoğlunun, ütopyanın farklı şekillerinin yok olmasıyla birlikte tarih yapma iradesinden ve böylece tarihten ders alma yeteneğinden mahrum kalması.
Sayfa 244 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
VAR MI SİZİN DE BÖYLE CİNNETLERİNİZ? “Deliler ile benim aramdaki tek fark, onların bunu kabullenmemesidir. Oysa ben biliyorum deli olduğumu.” diyor, sürrealist ressam Salvador Dali. Dünyanın büyük çoğunluğu onun deli olduğuna, geri kalanıysa dahi olduğuna inanıyor. Hem deli olmak, dahi olmaya engel mi? Ya da tam tersi; dehalar da bir gün
İnsan nasıl yaşamalıdır? gibi büyük bir felsefi probleme cevap bulsaydık o zaman bunu nasıl yapardık? sorusu çıkardı. Zaten yapsak yaşardık, yapmadığımız için yine iyi yaşayamadık gibi bir paradoks çıkacaktı ortaya.
256 syf.
·
Puan vermedi
Böyle bir şaheser hakkında ne inceleme ne de yorumda bulunmak haddime bile değil ama içimden geçenleri belirtmek istedim.. Nihat: "Ne istediğini bilsen canın sıkılmaz!" dedi. Ömer, yalvarır gibi cevap verdi: "Bana istenecek bir şey söyle, uğruna can verilecek bir şey söyle, hemen dört elle sarılayım..." Nihat güldü:
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019170,9bin okunma
Paradoks
Zamanımızın en İronik paradokslarından birisi Eğlencenin büyük oranda erişilebilir olması ama bir şekilde bunun fazla dönüştürülememesidir sadece birkaç nesil önce yaşayan insanlara kıyasla iyi zaman geçirmek için devasa biçimde daha çok fırsatımız var Ancak hayattan atalarımızdan daha çok keyif aldığımıza dair hiçbir gösterge yok.
Reklam
Özgürlük?
Insanlar özgürlük ve mutluluk arasında seçim yapmak zorundaydı ve büyük çoğunluk mutlu olmayı seçti. George Orwell Cümlenin orijinaline bakmak lazım evvelinde. Özgürlük olarak hangi kelime tercih edilmiş. Çünkü dilimizde eski kuşatıcılık kalmadı. Independence, freedom ve liberty aklıma ilk gelen ingilizce kelimeler. Osmanlıca da ise hürriyet ve istiklal. Bütün bu kelimelere eş anlamlıdır demek haksızlık olacak. Ben istiklal ve hürriyet kelimelerine odaklanmak istiyorum. İstiklâl kılletten geliyor. Yani azlıktan. Bütünden kopuş. Modern lügatın özgürlük olarak anlamlandırdığı şey. İngilizcedeki independent kelimesine daha yakın duruyor. Çünkü depend bir şeye dayanmak anlamı içeriyor. Halbuki sürüden ayrılanı kurt kapar. Özgürlük toplumdan kurtarılan bir şey mi? Özgürlüğü toplum mu esirgiyor insanlardan? Hürriyet! Esir-i aşkı olduğumuz paradoks. Esaretin bittiği yerde hürriyet, hürriyetin bittiği yerde esaret başlıyor. Allaha kul olan, bütün esaretlerin zincirini kırıyor. Hürriyet, tüm seçim haklarını, seçim hakkını verene iade etmekten geçiyor. Bütüne yöneliş! Yukarıdaki cümle gerçekten Orwell tarafından mi yazıldı, yoksa tercüme hatası mı var bilmiyorum. Seçim yapmaktaki zorunluluğu çözemedim. Yeşilçamın kaderci cümlelerinin tınısını duydum sanki. Özgürlük bütünden kaçış mı, bütüne kaçış mı? Mutlu olmayı seçmekte zorunluluk nerede? Madem seçim var o halde özgürlük de var! Özgürlüğün asıl başladığı yer, özgürlüğün insana verildiği yerde. Seçme hürriyetini insana kim verdiyse, hürriyet işte orada! 27.07.2020 tarihini düşmüşüm bu yazıya. Tekrar okurken aklıma Filistin geldi...
Zaman aleyhine işliyor ve doğru kullanmadığının farkındasın. Bunu lehine çevirmen için yok olman gerekir. Ama dini düşününcen buna izin vermiyordur. Bu nasıl bir paradoks? Hayatın en büyük çilesi bu olmalı.
Toplumumuzdaki yalnız ve kurallara uygun yaşayan insanların hayatlarına baktığımızda çoğunlukla ortaya çıkan şaşırtıcı gerçek, ilişkilerde sevgi öğesinin ne kadar az yer tuttuğudur. Doğal olarak insan ilişkilerinin çoğu birçok nedenin karışımından oluşur ve içlerinde değişik duyguları bir arada barındırırlar. Bir erkekle kadın arasındaki, (belli
Günlük hayatta paradoks
"İki zıt şeyin,birbirine zıt olsalar ve birbirlerini yok edecek gibi görünseler de birbirleri olmaksızın var olamayacakları şekilde ilişkilerini tanımlamak için paradoks sözcüğünü kullanıyorum...Özgürlük ancak kaderin zıttı olursa canlanır ve kader de ancak özgürlüğün zıttı olarak belirgindir...Paradoks psikoterapide esastır...Doğum,ölüm,aşk,kaygı,suçluluk gibi büyük deneyimler çözülmesi gereken sorunlar değil,yüzleşilmesi ve algılanması gereken paradokslardır...'Tıpkı nörotik anksiyeten kurtulmak istiyorsak normal anksiyetenin kabul edilmesi gerektiği gibi ...normal paradoksların kabul edilmesi gerekir"
Reklam
Müslüman babadan ve müslüman anadan ge- len, dünya kütüklerine müslüman diye kayıtlı, birbirini müslüman adıyla çağıran, ama İslâm ha- riç, kaç yol ve yön varsa o yöne doğrulan ve yola dalan, kurt görmüş koyun sürüsü gibi bir doğuya bir batıya koşuşan müslüman kütleyi, İslâm, yeni bir dirilişe çağırıyor. Bir paradoks dilini kullana- rak diyelim,
_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
Yayınladıgı kitaplardan ziyade, yayınla­madığı kitapların bir yayınevini büyük kılması ne garip, ne hazin bir paradoks...
İnsanlar için, alınması bundan daha zor bir ders, kabul etmesi bundan daha zor bir paradoks var mıydı? Büyük duyguların, büyük gerçeklerin evrensel olmasına karşın; insanlığın aklının sonuç olarak tek bir akıl olmasına karşın, yine de tek tek her bir bireyin gerçeklikle, evrenle, Tanrıyla kendi özel, kişisel, kendine has, benzersiz, doğrudan, bire bir, ilk elden ilişkisini kurması gerekiyordu. Bu zor ve karmaşık bir şeydi, bir baş belasıydı belki; her şeyden önce de, tek başına yapılacak bir şeydi - ama uzun sözün kısası buydu. Bu, herkes için ne kadar aynıysa o kadar da farklıydı, bu yüzden herkes kendi yaşamının denetimini eline almalı, kendi ölümünü tanımlamalı ve kendi kurtuluşunu kendi yaratmalıydı. Ve sona geldiğinizde Mesih'i çağıramazdınız. O sizi çağırırdı.
Sayfa 446Kitabı okudu
799 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.