Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsan ya kendi kendine konuşur ya kendi kendine yazar. Kendi kendine konuşmayı makbul saymazlar. Oysa ne fark var ki arada? . Yaşamak her şeye rağmen bir iz bırakmaktır yeryüzünde. -Ben de yaşadım, sizin kadar!- . Kim bir defterde benim adımı geçirmek lüzumunu hisseder ki? . İnsan eşya almayı sevmese de boşluklar zamanla doluyor, sonra bir
Mari dirseklerini indirerek uzandı ve adamın bileğini tutup serbest elini de kaldırdığı kalçalarına doğru çekti. MacRieve sanki gördüğüne inanmıyormuş gibi başım sertçe iki yana salladı. "Sadece benimle, cadı," diye hırladı, bakışlarını kızm vücudunda gezdirirken. "Bu sadece benim olmalı." Mari o anda ona her şeyi
Sayfa 231
Reklam
Çok güzel be..
Yaşamak istiyorum biliyor musun? Bir şiirin son dizesi gibi Avuç avuç gökyüzünü Damla damla acıdan süzüp Yaşamın ortasına atmak Ya da savrulan buğdaylara Nerudayı anlatmak.. Sonbahar da bitti Son kuşu dün gömdük bahçemize.. Hangi yola baksak Hangi yele rastlasak Bir fırtına Bir türkü Bir ağıt Sevdaları artık ölümlerle kuşattık..
Sayfa 5
Ah, sevgilim.” “Canım sevgilim.” “Sevgilim.” “Sevgilim.” “Sevgilim.” “Ah, canım sevgilim.” Guguk sesinden farksız bu sözcük ve cümlecikler, saatteki sesin çevikliğinden ve keyif verici ritminden yoksundur; söylenişleri okunuşlarından çok daha uzundur, çünkü sözcük olarak değil, hava solumaları olarak bir dizi ateşli, dayatıcı ve
Sayfa 105
Gülümseyerek benden isteneni yaptım ve banyoya gidip, işe- dikten sonra küvete girmeden önce suyu açıp yeterince güzel ve sıcak olması için bekledim. Küvete girdiğimde, bu muhteşemdi. Sadece iki katı genişliğindeki duş başlığından akan suyla rahatla- yan seks yapmaktan acıyan kaslarım değil ama bunun alışkanlık haline gelmiş olması harikaydı.
Sayfa 139
- Boş verin, Anna Sergeyevna, gerçeyi konuşalım sizinle. Benim işim bitti artık. Dolayısıyla, geleceği konuşmanın anlamı yok. Çok eski bir gerçektir ölüm, ama herkese yeni gelir. Şu ana kadar korktuğum bir şey yok... ama kendimi bilemeyeceğim zaman gelince her şey bir anda bitiverecek! (Bitkin, salkadı kolunu.) Evet, bir şey söyleyebilirim size... sevmiştim sizi! Önce de bir anlamı yoktu bunun, şimdi ise hiç... Aşk biçimdir, benim biçimim ise görüyorsunuz, dağılıp gidiyor... İyisi mi, yalnızca çok güzel olduğunuzu söyleyeyim, yeter! Şu anda karşımda da çok güzelsiniz...
Sayfa 245Kitabı okudu
Reklam
çin prensesleri bitti bir de almanı başladı hasdadf
Berlin askerî ataşesi iken başından geçen olay, ancak filmlerde görülebilecek cinstendir: Alman İmparatorunun yeğeni genç ve güzel bir prenses Enver Bey’e vurulur. Enver Bey, esasen Alman ileri gelenlerinin, istikbalini çok parlak gördükleri ve özel ilgi gösterdikleri bir subaydır; onu her toplantıya çağırır ve imparatorun emriyle özel olarak ağırlarlar. O kadar ki bu özel muamele yabancı elçilik mensuplarının ve askerî ataşelerin şikâyetlerine yol açar. Bu prenses de, her seferinde Enver Bey’in yanında olmaya ve ona kendisini göstermeye çalışır; ama, Enver, ciddi bir Osmanlı subayı olmaktan öte bir tavır sergilemez. Prenses, Enver Bey için özel toplantılar, kokteyller düzenler; ama, Enver yine aynıdır. Bir gün yine Enver Bey için bir yemek verir ve yemekten sonra yatak odasına geçerek, hafif bir kıyafet giyer ve yatağa uzanır. Enver Bey’i çağırtır. Tam filmlerdeki gibidir. Binbaşı Enver içeriye girer, hiçbir şey yokmuş gibi topuklarını vurarak sert bir selam verir ve “Beni emretmişsiniz...” diyerek, hazır ol durumunda bekler. Kadın çıldırmış bir halde, “Bu adam insan değil, manken!...” diye haykırmaya başlar..
Pdf
Chambord Kontu (V. Henri) olayını hatırlıyor musunuz? Bu da bir kral, lejitimist [iktidarın meşruluğunu soya dayandıran monarşi taraftarı]... İspanya'da Don Carlos'un yaptığı gibi, o da aynı dönemde Fransa'da iktidar arayışına girmişti. Hatta birbirlerini aynı aileden, aynı kökten sayabilirler, ama ne kadar farklı! Biri inançlarına
Sayfa 296 - 297, 298, 299,300, 301,302,303Yapı Kredi Yayınları
"Anlıyorsun değil mi? Hem gerçek, hem gerçekdışı. Hem güzel, hem garip. Rüya gibi. Kendimi uçurtma gibi havalarda hissettim. Ama uzun sürmedi. Çok çabuk bitti, geriye de hiçbir şey kalmadı." "Rüyalar öyle olur" diye karşılık verdi Priscilla. "Kusursuz suç gibidirler."
Sayfa 82
Bitti dediğim yerden başladı hayat , hamdolsun …
Reklam
artık çok uzak yerlerin,asla dokunmayacakları yakınlıkların peşindeler.onlar da bu büyük palavranın parçası oldular.kavramları yeniden tartışmamız gerekecek.rüyaları,kâbusları,adaleti,yalnızlığı.ne kadar basitse,o kadar çok ve uzun tartışmamız gerekecek.yani Atilla benim deli ve iyi olma şansım bitti...
“Biliyor musun, hayat bitti zannedersin, yeniden başlar, bitti zannedersin yeniden başlar.” Çok güzel değil mi? Benim hayatım defalarca bitti zannettim ve hep yeniden başladı. Bu böyle bir şey… Bitiş çizgisine geldim geldim derken, yeni bir yol açılıyor, taze bir hayat… Herhâlde, gerçek sona vasıl olduğumuz zaman da, orada yeni bir hayata doğuyoruz.
Sayfa 129Kitabı okudu
- geleceğin dünyası günümüzün dünyasından daha büyüleyici veya ilginçtir. - fikirler-yazılı fikirler-özeldir. öykülerimizi ve düşüncelerimizi nesilden nesile aktarmamızın yoludur. - başka kişilerin yüzlerinin insana kendi yüz ifadesini,içini ürperten en gizli düşüncelerini yansıtması ne kadar nadirdir? - mutluluğunu maske gibi takıyordu. -
Birisinin hüngür hüngür ağlayarak kurduğu bir cümlenin, hiç kimsenin gönlüne değmemesi kadar canım yandı o gece. Sonra, gırtlağımda yüklemi olmayan bir cümle ile eve döndüm. İnsan aptal olduğunu öğrenince eve döner hep. Canımdan kaç can gitti saymadım o gece. Kendimin en kıyısında ve kendimin en ücrasında gaseyanlarımın çaresizliğiyle koştum. Kendimden kaçtım, bendeki senden,göğüs kafesimin içindeki o mezarlıktan kaçtım. Dizlerimin üzerine çöktüm sonra. Yol bitti. Yol bitince eve döner insan hep Ciğerlerimi tükürdüm bilmediğim bir şehrin hiç bilmediğim bir caddesinin kaldırımında o gece. Teselli etmek için uzanan her eli itekleyip senin boşluğuna sarıldım. Yanılgılarımı ve yenilgilerimi koydum yanıma. En güzel sana yenildim ben. İlk yenildiği yerden eve döner insan hep. Celladıma, omuzundaki gülün hatrına gülümsemenin ne demek olduğunu öğrendim o gece. Beni, bir çok kere vurdular çok kez düştüm, ama beni düşüren şeyin senin çelmen oluşunu hazmedemedim. Gırtlağımdaki o cümleyi yuttum. Anlaşılmadığını gördüğü yerin kıyısından eve döner insan hep. Etimi kemiğimden söküp, canımı yaktım, tarumar ettim, attım seni içimden o gece. Ertesi sabah, dışarı çıktım. Sokak köpeklerini sevdim, çiçekleri kokladım, demli bir çay içtim. Her şey yerli yerindeydi, ben evimde değildim. Hayat yeterince ince davrandığında, eve döner insan hep.
Öğle üzeriydi. Çok güneş vardı. Karşımdaki güzel, çıplak Salamin yamaçlarına bakıyordum. Birden, hiç düşünmediğim halde, kâğıt aldım, taraçanın kızgın taşları üzerine uzandım ve Zorba'ya ait olan bu masalı yazmaya başladım. Aceleyle ve heyecan içinde yazıyor, geçmişleri sabırsızca canlandırıyor, Zorba'yı eksiksiz hatırlayıp tamamlamaya çalışıyordum. Mağaraların içinde, düşlerinde gördükleri atalarının resmini çizen ve ruhun, yüzünü tanıyıp geri dönebilmesi için, onu ellerinden geldiği kadar sadık bir biçimde çizmeye çabalayan vahşi Afrika kabilelerinin büyücüleri gibi çalışmaktaydım. Masal birkaç hafta içinde bitti. Bittiği gün, yine akşam üzeri taraçada oturmuş, denize bakıyordum. El yazım, dizlerimin üstünde duruyordu. Üzerimden bir ağırlık gitmiş gibi, ne sevinç, ne hafiflemeydi o!.. Doğum yapan ve şimdi de, yeni doğmuş çocuğunu koynunda taşıyan bir kadın gibi...
Sayfa 296 - Can YayınlarıKitabı okudu
754 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.