İçim daraldığı, canım sıkıldığı için yazıyorum bu satırları. Yazmazsam ruhsal bir bunalım içine girecekmişim gibi geliyor. Doğrusunu istersen, sevgili okuyucu, yazı yazmak beni ziyadesiyle rahat hissettiriyor. Kimseye eyvallahım olmuyor yazarken, kimsenin nazını çekmeme gerek kalmıyor. Yazım, beni bütün dikkatiyle dinliyor. Bir an olsun bana
YouTube kitap kanalımda hayatımda en sevdiğim kitap olan Niteliksiz Adam'ı yorumladım: ytbe.one/QspgH8phl2k
Oğuz : Oğuz
Niteliksiz Adam 1 : NA1
i.hizliresim.com/y0J3mN.jpg
NA1 : Beni neden buraya getirdin Oğuz?
Oğuz : Ben senin içindeki cümleleri bu kafede çizik çizik ettim NA1. İçindeki matematiksel bir düzenle kurulmuş,
SAYIN OKUR, LÜTFEN KENDİNE GELİR MİSİN?
Bilinçaltım cehennem furyası. Elinde asalarla gezen firari Musalar beynimi ortadan ikiye ayırıyor. Buyrun içeri girin!
WHO AM I?
Ayna ayna söyle bana var mı kendime kendimden başka kendim. Bak lütfen yüzüme. Göz temasından kaçındığın silüet benim. Beni bana göstermekten kaçındığın için bir yumrukla ikiye
İnşallah ileride çocuklarım olursa hususi olarak Kızıldağ Yaylasına götürüp gezdirmeyi çok istiyorum. Çünkü benim tüm çocukluğum neredeyse orda geçti. Kışın sokağa çıkamazdık, biz küçükken hala mahallede PKKlılar istediği gibi eylem yapabiliyordu. Biz de yazın yaylaya çıkar bastırılmış çocukluğumuzu orda yaşardık. Festival günlerinde su satardım,
Mayıs Ayı Hikaye Etkinliği
(Kaç nolu resim olduğunu ön yargıya kapılmadan okumanız için en sona bıraktım.)
(Mümkünse şu müzik eşliğinde okuyun.
youtu.be/A3CK21RhynY )
Cemal Süreya
Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Şems-i Tebrizi
Düzenim bozulur,
Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
A nokta Ali Ural'dan okuduğum Posta Kutusundaki Mızıka beni aşırı derecede sıkarak, yorarak, sinirlendirerek, gıcık ederek hayal kırıklığına uğrattı. Bu kadar çok övülen, sevilen, aşık olunan ve tapılan kitabın bana öyle kötü bir etkisi oldu ki acilen sevdiğim bir yazara dönüş yapmaya mecbur kaldım. Yorumlara bakınca 10 puanlar 9 puanlar havada
Hala kişisel gelişim kitapları okuyor musunuz?
Bir kitabın insanı değiştireceğine inanıyor musunuz?
Şimdi ilk sorunun cevabı muhtemelen evet, ikinci sorunun cevabı da açık yüreklilikle hatta içten gelen koca bir evet.
Niye okuyorsunuz? Bu tür kitaplar insanı nasıl değiştirebilir ya da ne sunabilir. Hiçbir şey! 'Yahu kardeşim zaten okuma
Öyle kitaplar vardır ki, elinize alıp daha ilk sayfasını bitirmeden ürperirsiniz. Olağanüstü hiçbir şey yoktur, ama duyduğunuz yepyeni bir sestir. Kendi kendinize, bu sesin, bu ürpertinin, kitabın sonuna değin sürüp sürmeyeceğini sorarsınız. Bellekten, bilgelikten, düş gücünden, zihinden, felsefeden değil, yaşamın içinden doğan bir romandır
bazen bu hayatı bu kadar erken tanımasaydım diyorum .
dönüyorum etrafıma bakıyorum insanlar hep hayal kırıklığım. Ya diyorum benim hiç mi hatam yoktu ? evet ,hatalarım oldu olmadı diyemem ama ben kimsenin enkaz olmuş yüreğine gelip bir taş daha gidip eklemedim . Çevremdekiler görmediler gözyaşımı ,acımı ,haykırışlarımı ,neden çok soru sorduğumu
Kitap sadece imkansız bir aşktan ibaret değil aslında, toplumun yapısını, insanların davranışlarını, psikolojiyi çok güzel bir şekilde ele almış. Kitabı okurken o kadar çok alıntı aldım ki, içinde kendimi, insanlığı buldum.. werther acılarından bahsederken sadece wertherin acısı değildi bu, her insanın kendini bulabileceği, içinde bastırmış olduğu duyguyu da bulacaktır.. ah werther o kadar acı çektiğini dile getirip, insanların içinde kendine bir yer bulamayıp tamamiyle içine kapanıp intiharı seçmene o kadar üzüldüm ki.. oysa her insan hayatta bunları yaşıyordu.. araştırmalarıma göre bu kitap önemli bir yankı uyandırmış ve bir çok insan kitabı okuduktan sonra intihara başvurmuş dediğim gibi kitapta sadece wertherin acıları da yoktu benim, senin, onun, herkesin acısı vardı.. hayatın sanırım mizah anlayışı bu werther! Üzgünüm, kitabı okurken de üzüldüm.. werther acılarında haklısın dostum!
Ekim Ayı Öykü Etkinliği
#139967416
BİLİNMEYEN BİR ROKETTEN GELEN MEKTUP
Adım Angelo, 15 yaşındayım. Filipinler ülkesinin Boracay adasında yaşamaktayım. Burası Filipin’de olan 7641 tane adadan biridir. Bir gün kumsalda geziyordum. Hoşlandığım kıza çok kızmıştım. Bana ilgi duyması için her şeyi yapmıştım ama bana
Tatyana Pavlovna, onun her zaman aklında sanki çok önemli bir şey varmış, bu durumdan kendisi bile utanıyormuş gibi bir durumu var.
– Biraz daha insaflı olmanızı rica etmek isterdim, Andrey Petroviç.
– Haklısın, dostum; ama bir daha bütün bunlara hiç dönmemek için her şeyi söyleyip bitirmek de gerek, değil mi ya? Moskova’dan hemen bize başkaldırmak için geldin, gelişindeki amacın şimdilik bizce bilinen yönü budur. Bizi bir şeyle şaşırtmak niyetiyle geldiğinden, elbette söz etmiyorum. Sonra tam bir aydan beri bizde oturuyorsun, yine de bize kafa tutuyorsun. Hâlbuki sen, galiba akıllı bir insansın, bu sebeple kafa tutmak işini kendi hiçlikleri için öç alacak başka bir şeyleri olmayanlara bırakabilirdin. Hep kapalı kalmaya çalışıyorsun ama namuslu görünüşün, kırmızı yanakların, tam bir namuslulukla herkesin gözü içine bakabileceğine dosdoğru tanıklık ediyor. Kara sevdaya tutulmuş. Tatyana Pavlovna, neden şimdi bütün gençler böyle kara sevda hastalığına tutuluyorlar?
– Benim nerede büyüdüğümü bile bilmediğiniz hâlde kara sevdaya tutulduğumu nereden bileceksiniz?
– Ha, bilmecenin çözümü buradaymış, demek ki senin nerede büyüdüğünü unuttuğum için bana gücendin!
– Hiç de değil, rica ederim bana budalalıklar yüklemeyin.