Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Artık bir kilometre bile emekleyemeyeceğini biliyordu. Ama yaşamak istiyordu. Başından geçen onca şeyden sonra ölüp gitmek son derece saçma olurdu. Yazgısı onu çok zorluyordu. Ama adam, tam da ölüm anında ölmeyi reddetti . Belki de büyük bir çılgınlıktı bu fakat ölümün pençesindeyken ecele kafa tuttu, can vermeye itiraz etti.
Günümüzün belki de en büyük sorunlarından biridir aşırılık. Bulaştığı her şeyi bir anda işlevsiz hale getiren, amacından çıkaran ve yok eden bir yaklaşımdır. Hayatın her katmanına sızan ve hemen her şeyi bir şekilde zehirleyen bu davranış biçiminin yarattığı rahatsızlığa olan tepki bile, bir şekilde dönüp dolaşıp tepki gösterilen şeyin kendisine bürünüyor: Aşırılığı aşırılık la protesto etmek! Okuduğumuz bir kitabı, dinlediğimiz bir müziği, izlediğimiz bir filmi ya da savunduğumuz bir hakkı ele alma biçimimizde hep aynı tavrın rengi belirgin: Aşırılık ya da ölçüyü kaçırmak. Ya çok iyi deriz ya da çok kötü deriz. Bu ikisi de aşırılığın iki ucunu temsil eder. Ortası maalesef pek kullanılmıyor. Oysa bir kitap için pekâlâ ne iyi ne de kötüydü denebilir. Ya da bir tabloya bakarken gerçekten gördüğümüz şeyleri söylemek de yeterli olabilir. Başkalarının o tablo hakkında söylediklerini söyleyememeniz sizi cahil yapmaz. Ama görmediğiniz şeyleri yapay ifadelerle aktarmanız sizi kesinlikle cahil biri yapar. Bir başkasının ölçüyü kaçırmasını referans alarak bir sanat eserini değerlendirmek, ancak cahil bir kafanın içine düştüğü bir çaresizlik olabilir. Başkalarının sözleriyle düşüncelerinizi yamamayın. Çağımız aşırılıklar çağı, her şeyi abartma çağı. Denge ve ölçünün savrulup yok edildiği bir çağ. Gerek ilişkilerde gerekse yaşamın kendisinde, hiçbir denge gözet meksizin savrulup durulan saçma sapan bir çağ.
Sayfa 44 - destek yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çok güçlü bir büyücü, bütün bir ülkeyi yönetmek ister, o ülke halkından herkesin su çektiği bir kuyuya sihirli bir madde atar. Kuyunun suyunu kim içerse delirecektir. Ertesi sabah, herkes kuyudan su çekip içer, hepsi de delirir. Yalnızca kraliyet ailesi , kendilerine ait özel bir kuyudan su çektiklerinden, sihirbaz da o kuyuyu zehirlemeyi beceremediğinden , delirmezler. Tabii kral çok kaygılanır, halkının sağlığını ve güvenliğini sağlamak için bir dizi emir verir. Ancak polisler ve müfettişler de halkın içtiği sudan içmiş olduklarından, kralın emirlerini saçma bulur, uygulamazlar. Ülkede yaşayanlar kralın emirlerini duyduklarında onun çıldırdığına inanırlar, hep birlikte şatosunun önünde toplanıp tacını ve tahtını bırakması için gösteriler yaparlar. Umutsuzluk içindeki kral tahtından inmeye hazırlanırken kraliçe ona engel olarak der ki: 'Gel, biz de o kuyunun suyundan içelim, o zaman biz de onlar gibi oluruz.' Ve öyle yaparlar : Kral ile kraliçe de cinnet suyunu içip anında saçma sapan konuşmaya başlarlar. Bu durumda halk taşkınlığından dolayı pişman olur; öyle ya madem kral bu kadar bilgece konuşuyor, onu alaşağı etmenin bir anlamı yoktur. Ülkede barış ve huzur yeniden hüküm sürer, bu halk komşularından epeyce farklı bir hayat tarzı benimsemiştir, ama kral ölümüne dek ülkesini yönetebilmiştir.
Adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde, yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu, otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime; anne dedim, hadi çay koy da içelim..
“Belki yanılıyorum, ama genç nesilde, bizde olmayan birçok şey var. Meselâ, fikirleri daha açık ve daha belirli, hayatları gerçeklere daha yakın, eleştiri ve inceleme yetenekleri bizden daha çok...” Zossimov: “Çok doğru.” dedi. Razumihin: “Saçma! Hayatları hiç de gerçeğe yakın değil. Gerçek, güç bir şeydir. Öyle cennetten düşmez insanın başına. Son iki yüz yıldır, bütün gerçeklerden kopuk yaşıyoruz.” dedi. “Fikirlere açık diyebilir misiniz, bilmem ama cesurlar. İyiliğe karşı bir tutku var, o da çocuksu. Dürüstlük de var, ama sürüyle korkaklar olduğunu da unutmamak gerekir. Ama hayatımız gerçeğe yakın değil, bunu kabul etmiyorum. Tersine, gerçekleri yitirmişiz.”
Sayfa 147
Her şey insanın elindedir, insan bu korkaklık yüzünden ne fırsatlar kaçırıyor... Bu artık bilinen bir gerçek... Merak edilecek bir şey: Acaba insanlar en çok neyden korkarlar?.. Herhâlde her şeyden çok yeni bir adım atmaktan, kendi söyleyecekleri yeni bir sözden olsa gerek... Ama ben de bayağı gevezelik ediyorum. Gevezelik ettiğim için de hiçbir şey yapmıyorum. Galiba işin doğrusu şöyle: Bir şey yapmadığım için gevezelik ediyorum. Ben gevezeliği bu son günlerde, sürekli bir köşede yatarak ve saçma sapan şeyler düşünerek öğrendim. Peki, şimdi niçin gidiyorum? Sanki böyle bir şey yapmak elimden gelir mi? Acaba bu davranışım ciddi mi? Hiç de ciddi değil. Demek bir hayalle avunuyorum. Oyuncak!.. Evet, galiba oyuncak!
Sayfa 6 - Dionis Yayınları
Reklam
" Hiçbir şey , ölümünden daha çok benzemez insana ; böyle bir ölümse , düşündüğü adama hiç mi hiç benzemiyordu. Ama ne denli saçma görünürse görünsün , ta kendisiydi ."
Can yayınlarıKitabı okudu
Zamanı satın almak
Bir baba, yorgun argın eve döndüğü bir akşam beş yaşındaki oğlunu kapının önünde kendisini beklerken bulmuş. Birlikte eve girerken, çocuk “Baba, bir saatte ne kadar para kazanıyorsun?” diye sormuş. Zaten ofiste yorulmuş olan adam, “Bu seni ilgilendirmez” yanıtını vermiş oğluna. Bunun üzerine çocuk, “Lütfen babacığım, bilmek istiyorum” diye ısrar
"Salak! Evet, bence size çok uygun. Kusura bakmayın ama öyle. Bütün gün boş boş oturup saçma sapan şeylerden konuşuyorsunuz. Sonra da insanların size anlayış göstermesini bekliyorsunuz. Bence bu salaklıktan başka bir şey değil."
"İnsan sana her şeyini anlatabilir, sen aklında tutamadığın için kimseye söylemezsin nasıl olsa. Birkaç hafta sonra ele avuca gelirler iyice. George tanımış tabii seni. Konuşup duruyor o, sen nasıl olsa bir şey anlamıyorsun." Heyecanlı bir ifadeyle öne eğildi. "Zenci lafı işte, üstelik bir de beli kırık zencinin lafı. Bu yüzden hiç önemi yok, öyle değil mi? Sen normal olsan da aklında tutmazdın zaten dediklerimi. O kadar çok gördüm ki ben bunu ... Biri ötekine anlatıp durur, ötekinin duyup duymadığının ya da aniayıp anlamadığının hiçbir önemi yoktur. Konuşuyorlar ya da hiç konuşmadan karşılıklı oturuyorlardır ya, önemli olan budur işte. Karşıdakinin dinleyip dinlememesinin hiç ama hiç önemi yoktur." O kadar heyecanlanmıştı ki eliyle dizine vurmaya başlamıştı. "George sana saçma sapan şeyler söyleyebilir, bunların hiç ama hiç önemi yoktur. Önemli olan konuşmaktır. Biriyle birlikte olmak. Önemli olan budur işte," dedikten sonra sustu bir an.
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.