Kalbimin en derinine dokunabilme hissin
Tanıdık bilindik bir o kadar uzağımda kalan
Başkaları gibi olmadığını biliyordum her zaman
Tam olarak kokunu tarif edebilirim mesela
Ya da gülüşünde dudağında oluşan gizemi
Uyandığında sağ elinle yüzünü silişini..
İstila ne kadar keskin vurgulanıyorsa, istilaya uğrayanlar kendi kültürlerinin ruhuna ve kendilerine ne kadar çok yabancılaşırlarsa, istilacılara o kadar çok benzemek, onlar gibi yürümek, onlar gibi giyinmek, onlar gibi konuşmak isterler.
Şems-i Tebrizi'nin türbesi, daha evvel mezarlık olduğunu duyduğum Şems Parkı'ndaki Şems Camii'nin içinde yer alıyordu.
Mevlana Hazretleri'nin türbesini gezdikten sonra burası, ne kadar da ihtişamdan uzak, sade ve mütevazı geldi. Gözlerden ıraktı, sanki saklanmıştı.
Bahçe kapısından içeri adımımı atar atmaz, sebebini anlayamadığım değişik bir ruh haline büründüm. Daha evvel hiç görmediğim halde, çok tanıdık bir yerde gibiydim.
Yetişkinler dünyasının zalim oyunları, çocukluğun oyunlarından tanıdık geliyor; dolayısıyla ürktüğü bu değil; galiba, daha çok büyük oyunlarının geri dönüşsüzlüğünden ürküyor. Çocuklar geri dönebilirler, vazgeçebilirler, oyun bozabilirler, büyüyene kadar her şeyi kaybedebilirler, kazanacakları bir gelecek olduğunu düşünerek, gelişigüzel bir umursamazlık içinde birçok oyuna girip çıkabilirler. Onların zamanları vardır. Büyüklerinse zamanları yoktur. Çocuk oyunlarında zaman bu yüzden eğlenceli bir şaka, büyük oyunlarındaysa acıklı ve zalim bir kaderdir.
Gerçekten de hikayenin sonuna geliyoruz. Ve çok yükseklerden Düşeceğiz. Unutuyoruz. Hissetmiyoruz. Istemiyoruz. Yaptıklarımız, daha çok eski alışkanlıklar. Konuşmalarımız, 50 kelimelik bir bulmaca. Çok fazla tanıdık hayatım. Şimdi kusma zamanı! Ama her tükürdüğümüz pislik, yanında bizden bir parça da götürüyor...
❝
Tanımadığım bir şeyler çalıyor. Hoşuma gidiyor. Çünkü artık sırf tanıdık geldiği için izleyemediğim filmler, bakamadığım fotoğraflar, dinleyemediğim şarkılar var. Eskiden yoktu. Temas ettikçe, hepsi anlamlarının ötesinde başka anlamlara bürünüyorlar O kadar çok bölüyorlar ki beni, zamanın içine, geçmişe doğru dağılıyorum.
❞
Ve çok yükseklerden düşeceğiz. Unutuyoruz. Hissetmiyoruz. İstemiyoruz. Yaptıklarımız, daha çok eski alışkanlıklar. Konuşmalarımız, elli kelimelik bir bulmaca. Çok fazla tanıdık hayatı. Şimdi kusma zamanı! Ama her tükürdüğümüz pislik, yanında bizden bir parça da götürüyor...
"Ne yapacağım?" diye sordu sessizce.
Sesi titriyordu. Kaybolmuş görünüyordu.
Rin, eline uzandı. Sonra ona baktı, gözlerine baktı. Çok tanıdık görünüyordu. Bu kadar güçlü olmak için fazla gençti, verilen görevlere hazır bile değildi.
Parmaklarını sıktı. "Savaşacaksın."
Ayrıca "vicdan azabı" da var. Çocukluğumdan beri taşıdığım ağır bir yük. Büyüdükçe dineceği yerde giderek çoğalan, iliklerime işlemiş o azap... Biliyorum kulağa acayip gelecek söyleyeceğim ama zaman içinde öylesine yerleşti ki bende bu azap, kendi kokumdan bile daha tanıdık gelmeye başladı. Bu koku, ağır bir yaradan akan cerahat kokusu gibiydi, ama benim için çok tanıdıktı.
Hayatımda ördüğüm zincirleri taşıyorum; her halkasını, her karışını kendim ördüm. Tamamen kendi hür irademle kuşandım ve onu kendi hür irademle eskiteceğim..