Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Uğrunda ölmek sonsuz yaşamaktan güzel!
Varlığın sırları saklı senden, benden Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin ne ben Bizimki perde arkasında dedikodu Bir indi mi perde, ne sen kalırsın ne ben. Dün geldi nedir aradığın? dedi bana "Bensem ne bakarsın o yana bu yana? Kendine gel de düşün, içine iyi bak Ben senim, sen ben arayıp durma boşuna. Önce kendine gel sonra meyhaneye Kalender ol da gir kalenderhaneye Bu yol kendini yenmişlerin yoludur Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye. Sâki yüzün Cemşit'in kadehinden güzel Uğrunda ölmek sonsuz yaşamaktan güzel Işık saçıyor ayağını bastığın toprak Bir zerresi yüz binlerce güneşten güzel Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok. Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok. Sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok. Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok
Bahaneler olmasa insan konuşacak dedikodu bulamayacak. Bütün basit esasları dallandırıp budaklandıran da bahanelerden başka nedir? Niçin Onları görüyor da hareket ettiren ve tasarruf eyleyen mânâyı görmüyoruz? Görmüyoruz, zira bahanelerin kalın ve kesif örtüsü, mânânın ince ve renksiz varlığına perde oluyor. Hatta bir denizin üstünde dalgaları ve köpüğü hasıl eden rüzgarı bile görmüyoruz. İşte ezeli buyruk da, varlık denizini çalkalamakta ve köpürtmektedir. Fakat onu gören yok
Reklam
Cihat ibadetini en iyi şekilde nasıl yerine getirebiliriz? Bunun için 9 tane "İ"yi çok iyi bileceğiz. Nedir bunlar: İnanç sahibi olmalıyız, güçlü bir imana sahip olmayan, zorluklar karşısında mücadelesini sürdüremez. İhlas sahibi olmalıyız; mevki, makam, şan, şöhret peşinde koşmamalıyız. Riyadan uzak bir şekilde Allah rızası için çalışmalıyız. İttika sahibi olmalıyız; Allah'tan başkasından korkmamalı, fikrimiz sorulduğunda çekinmeden doğruyu söylemeliyiz. İttifak içinde olmalıyız; birlikte olduğumuz arkadaşlarla ihtilafa düşmemeli ve çekişmemeliyiz. Çünkü hoşgörülü olmak kemalattandır. İyi ahlak sahibi olmalıyız; gıybet, dedikodu, haset, kibir, kin, iftira gibi hasletlerden uzak durmalı ve kulis yapmamalıyız. Bu nefse esir olmakla değil, nefsi terbiye etmekle mümkündür. İhsan sahibi olmalıyız; bize verilen görevi en güzel şekilde titizlikle yapmalıyız. İstişare ile çalışmalıyız; benim dediğim olacak diye tutturmamalıyız. İstişarede fikrimizi söylemeli, irfan sahibi olmalıyız. İrfan, "Benim düşüncem de yanlış olabilir." demekle başlar. İtaat etmeliyiz; alınan kararları yerine getirme konusunda başkana itaat etmeli, aksaklık göstermemeliyiz. İstikamet sahibi olmalı, cihat ederken İslam'ın diğer emir ve ibadetlerinin tamamına riayet ibadetlerimizi terk etmemeliyiz.
Neyimiz eksik Floransalı zenginlerden? Nedir bu şehrin hali? Dedikodu, karaborsa, gürültü, patırtı, kalabalık, en kibar adamın yanında en adi, en pis birisi, en güzelin karşısında en çirkin, en iyinin elinde en kötü, hırsızın dükkânında namuslu, namussuzun kolunda şerefli, şehrin şu en temiz lokantasında en kirli köylü, aile kadınının yanında orospu...
Şamil'in oğlu Cemaleddin esir alınıp St. Petersburg'a getirileli on üç yıl olmuştu. Bu on üç yıl içerisinde Şamil, Zümrüdüan­ka gibi Ahulgo'nun küllerinden yeniden doğmuş ve Kafkasya'ya hakim olmuştu. Rus askerleri, akın akın bu dev gibi adama sal­dırmış ancak geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bu on üç yılda, esir olarak St.
Büyük bir kral bir keresinde Buda'yı görmeye geldi. Başvekili onu gelmeye ikna etti fakat o çok şüpheci bir adamdı, politikacıların ve kralların her zaman oldukları gibi şüpheciydi. İlk önce gelmek istemedi... Sadece politik sebeplerden onu görmeye geldi çünkü başkentte Buda'ya karşı olduğuna dair bir dedikodu yayılmaktaydı ve herkes Buda'nın tarafındaydı, o yüzden korktu, ilişkilerde usta değildi. Bu yüzden başvekili ile birlikte gitti. Buda'nın on bin keşişi ile birlikte oturduğu koruluğa yaklaştığında, çok fazla korktu. Kılıcını çekti ve başvekiline "Sorun nedir? Sen on bin kişinin orada oturduğunu söyledin, yaklaştık ve hâlâ ses yok! Bir komplo mu var?" dedi. Başvekil güldü ve "Buda'nın insanlarını bilmiyorsunuz. Kılıcınızı geri koyun! Gelin, komplo veya başka bir şey yok. Korkmanıza gerek yok, sizi öldürmeyecekler. Buda'nın adamlarını tanımıyorsunuz" dedi. Fakat kral yine de eli kılıcında, çok şüpheci bir şekilde koruluğa girdi. Şaşırmıştı. On bin kişinin ağaçların altında, sanki hiç kimse yokmuş gibi sessizce oturduğuna inanamadı. Buda'ya sordu "Bu bir mucize! on bin kişi... On kişi bile bir arada o kadar çok ses yaparken! Bu insanlar ne yapıyorlar? Bu insanlara ne olmuş? Bir sorun mu var? Hala canlılar mı? Heykel gibi gözüküyorlar! Ve burada oturarak ne yapıyorlar? Bir şey yapıyor olmaları gerekir!" Ve Buda dedi ki, "Bir şey yapıyorlar fakat onun dışarısı ile bir ilgisi yok. İçsel dünyalarında bir şey yapıyorlar. Bedenlerinde değiller, varlıklarındalar, mutlak özdeler. Ve şimdi onlar on bin kişi değil, hepsi bir bilincin parçası."
Sayfa 128 - Ganj YayıneviKitabı okudu
Reklam
Cahil ve çiğ yüreklilerin olduğu yerde manaya yazık etme,sus! Dert nedir bilmeyen,dert yükü çekmeyen,halden anlamayan,sürekli dedikodu ve başa kakmaya alışmış cahil kimselerin olduğu bir yerde konuşup da tatlı sözü ekşitme. Söz,kadir kıymet bilenin hakkıdır.Sinek ruhlu bir insana ne kadar da derin manada konuşsan,onun aklı çöplük misali pis kokular veren kelimelere takılıdır.Ne anlatırsan anlat ,onun anlayacağı eleğine sığacak kadardır.
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
❦ Okuyalım mı ? ❦ (yol temiz nefesle gidilir) çok güzel ❥
Kendi aslını bilmek isteyen bir talebe, kâmil bir kişiye varır. Ve der ki: “Efendim! Ben kimim, aslım nedir, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu kâinat nedir, Allah nedir, Allah var mıdır, bunun gibi hakikatleri nasıl öğrenebilirim?” Kâmil kişi der ki: “Nefesin sahibini bilmelisin, o irfana ermeden önce nefesini temizlemelisin, bil ki hakikat
Türkler, öyle bir millettir ki, onlar yaltaklanma, tatlı sözler, nifak, kovuculuk, yapmacık davranma, dedikodu, riyakarlık, ümeraya karşı kibirlilik, hulefaya karşı kötülük, entrika nedir asla bilmezler. Riya nedir tanımazlar, heva ve heves daha onların ahlak ve karakterini bozmamıştır.
Sayfa 193Kitabı okudu
Reklam
Vakit geldi mi kâh rüzgâr bahâne olur, kâh yağmur, kâh da böyle bir sarsıntı. (…) O bizim ayağımıza çelme takan bahâneler. Bahâneler olmasa insan konuşacak dedikodu bulamayacak. Bütün basit esasları dallandırıp budaklandıran da bahânelerden başka nedir? Niçin onları görüyor da, hareket ettiren ve tasarruf eyleyen mânâyı görmüyoruz? Görmüyoruz, zîra bahânelerin kalın ve kesif örtüsü, mânânın ince ve renksiz varlığına perde oluyor. Hatta bir denizin üstünde dalgaları ve köpüğü hâsıl eden rüzgârı bile görmüyoruz. İşte ezelî buyruk da, varlık denizini çalkalamakta ve köpürtmektedir. Fakat onu gören yok. Mehmet yere düştü, derken kabahatli olarak ayağına ilişen taşı görüyoruz. Ahmet öldü derken, gözümüzü gene bahâneye, Ahmet'in ölümüne sebep olan hastalığa dikiyoruz. Halbuki Mehmet'in düşeceği de, Ahmet'in öleceği de, bizim bilemediğimiz sebeplerden dolayı hüküm giyerek olmuş vak'alardır. Şu var ki, bu hükümleri verdiren sebepleri de daha evvelden gönül yolu ile duyan kimseler var.”
Ölçü niyetten haber verir gönülden haber verir ruhtan haber verir Kendini sev önce sonra müşteriyi Sev sattığın elma ise pazarı sevf hayatı Sev ama ölçüyle bir şeyi sevmemek onu öldürmektir hayatı sırf sen her şeyi severdin bir şeyi Sevmek her şeyi sevmektir bu mevcudat birden çoğalarak geldi bunu bilirsen sevmesen bile o şeye zulmetmezsin adaleti
Samim yine sustu. Meral tekrarladı: - Bilmiyorum, bir şey mi duydunuz? Dedikodudur. Samim kuru bir sesle cevap verdi: - Dedikodu değil. Meral ona doğru eğilerek sordu: - Nedir? Söyleyiniz de izah edeyim. Samim ağır ağır başını salladı: - Bildiğim kadarını itiraf etmeye hazırlanıyorsunuz, değil mi? Fazlasından kurtulmak için soruyorsunuz.
Sayfa 160Kitabı okudu
Büyük hocam Kevin Burke, "jeologun şöhretinin temeli nedir" sorusuna bir keresinde "dedikodu'' demişti! Gerçekten de jeolojide bir kişi hakkında meslekdaşları tarafından konuşulanlar, onun şöhretinin önemli temellerinden biridir.
160 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.