Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir gün cahil hocanın biri kalabalığa sözüm ona Hazreti Yusuf’u sormuş: “O hangi evliyaydı ki bacıları onu bir göle attı da anası gelip kurtardı?” Bilge bir adam, “Hangi yanlışını düzelteyim birader!” demiş. “Bir kere evliya değil peygamber, bacıları değil erkek kardeşleri, göle değil kuyuya attılar, anası değil babası kurtardı.”
“Annelerin annesi...”
Minik ellerini öpüp kokladı okulun kapısında, telaşlı çocukların sırt çantalarından sırtına yediği darbeyi hissetmedi bile. “Allah zihin açıklığı versin,” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koştur Erhan'ım koştur, geç kaldık...” Beş yaşındaki Erhan'la
Reklam
Biri hakkım da demiş ki: "-Yahu Necip Fazıl'da en beğendiğim nokta; düşmanını İyi tanımasıdır!.." Ona, aferin dedim, ama aptal diyesim de geliyor. Düşmanı tanımadan dost tanınır mı? Düşmanı tanımak dostu tanımanın %99,9'udur. Ve buraya yine Allah için kızmak, Allah için sevmek düstûru çıkıyor. Düşmanı olmayan Müslüman; Müslüman değildir! Buyurun ve illa herkes Müslüman ola!..
Sayfa 207Kitabı okudu
... madem hiç sevilmedim, beni öyle biri sevsin ki, içimdeki o kocaman boşluğu doldursun, demiş. Oysa yıllar önce oluşan o boşluğun doldurulması öyle zor ki!
çok anlamlı :)
Bir gün ermişlerden birine sormuşlar: “Sevginin sözünü edenler ile sevgiyi gerçekten yaşayanlar arasında ne fark vardır?” “Bakın göstereyim” demiş, ermiş.Bir sofra hazırlamış. Bu sofraya sevgiyi dilinden düşürmeyen ama dilden gönüle indirmeyen kişileri çağırmışlar. Hepsi yerlerine oturmuşlar.Derken, sıcak çorbalar ve arkasından da “derviş kaşığı” denilen bir metre boyunda kaşıklar gelmiş.Ermiş: “Bu kaşıkların sapının ucundan tutup öyle yiyeceksiniz” diye bir şart koşmuş. “Öyle kaşığın çukur kısmına yakın yerden tutmak yok.”“Peki” demişler ve çorbayı içmeye başlamışlar. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden, sofradaki hiç kimse, çorbayı döküp saçmadan bir türlü ağzına götüremiyormuş. En sonunda, bakmışlar bu iş olmuyor, çorbadan vazgeçmişler. Öylece, aç aç kalkmışlar sofradan. Onlar sofradan kalktıktan sonra, ermiş: “Şimdi de sevgiyi gerçekten bilip yaşayanları çağıralım sofraya” demiş.Yüzleri aydınlık, gözleri sevgiyle gülümseyen insanlar oturmuş sofraya.Ermiş: “Buyrun bakalım” deyince de, her biri uzun saplı kaşığım çorbaya daldırıp karşısındaki kardeşine uzatıp içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş olarak, şükür içinde sofradan kalkmışlar.“İşte” demiş ermiş. “Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim ki, kardeşini düşünür de doyurursa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz. Şunu da unutmayın ki hayat pazarında alan değil, her zaman veren kazançlıdır. "
Reklam
Hafız Aziz
Bursa’da tanıştığım bir kitapçıya gittim. -“İngilizce ders verilir.” diye bir kağıda yazsam da, sizin dükkanın camına kağıdı yapıştırsam, nasıl olur? -İş çıkmaz! dedi.
Adam YayınlarıKitabı okuyacak
Bir gün cahil hocanın biri kalabalığa sözüm ona Hazreti Yusuf’u sormuş: “O hangi evliyaydı ki bacıları onu bir göle attı da anası gelip kurtardı?” Bilge bir adam, “Hangi yanlışını düzelteyim birader!” demiş. “Bir kere evliya değil peygamber, bacıları değil erkek kardeşleri, göle değil kuyuya attılar, anası değil kervancılar kurtardı.”
Bir ırkçılık örneği daha: uzun ama okunmaya değer
Sivas’ın İmranlı ilçesinde, 1959’da doğan Kamber Ateş, Ankara’da üniversite son sınıf öğrencisiyken 11 Temmuz 1980’de iki arkadaşıyla birlikte korsan eyleme katıldığı gerekçesiyle gözaltına alınmıştır. O muazzam “yargılamalar” sonucu Halkın Kurtuluşu örgütüne mensup olduğu “sabit görülmüş” ve altına dizilen suçlarla müebbet hapis cezasına
''Ben kendime inanmıyorum, ama Allah'a inanıyorum. Babam bir gün bana, sevdiğin birini kaybetmekten nasıl korkuyorsan, Allah'ın sevgisini kaybetmekten de öyle kork demişti. O'nun sevgisini kazandım mı hiç bilmiyorum. Ama onu çok seviyorum. Doğru mu yalan mı bilmediğim bir hikayeye göre, babanın biri oğluna biz gazetedeki dünya haritasını yedi
Sayfa 101 - Sayfa 6Kitabı okudu
Reklam
Arifin biri demiş ki: Ne kadar iri olursan ol, inekten daha iri olmadıkça seni sağarlar. Ne kadar güçlü olursan ol, eşekten daha güçlü olmadıkça sırtına yük vururlar. Ne kadar hızlı koşarsan koş, attan hızlı olmadıkça sırtına binerler.
Sayfa 69 - Fecr yayınlarıKitabı okudu
Şehitler tepesi boş değil, Biri var bekliyor... Ve bir göğüs, nefes almak için Rüzgar bekliyor. Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye, Yattığı toprak belli, Tuttuğu bayrak belli. Kim demiş meçhul asker diye? Destanını yapmış, kasîdeye kanmış... Bir el ki ahretten uzanmış, Edeple gelip birer birer Öpsün diye fâniler!
Sayfa 19 - ÖtükenKitabı okudu
Asya’da bir yerlerde biri sadrazamına demiş ki, “Bana kederli olduğumda sevineceğim, sevinçli olduğumda kederleneceğim bir cümle yaz.” Sadrazam da şey yazmış işte: “Bu vakit geçip gidecek.”
-"yakınmak öylesine zevklidir ki, sırf o zevki tatmak için mutsuzluğun peşinden koşmalı" demiş düşünürün biri. -Senin düşünür ayyaş bunağın teki olmalı.
Bir hikaye okumuştum. Adamın biri adliye karşısındaki arzuhalcilere başından geçenleri anlatmış. Adam anlattıkça arzuhalci yazmış. Sonunda arzuhalci yazdığı dilekçeyi adama okumuş. Adam başlamış ağlamaya. Demiş ki, vay benim başıma neler gelmiş! İşte ben de orada otururken öylece düşündüm. Düşündükçe vay be, dedim, benim başıma neler gelmiş neler!
Sayfa 130Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.