Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsan gerçekten kirli bir akarsu. Kirli bir akarsuyu pislenmeden içine alabilmek için, bir deniz olmak gerek.
"Istırap, okyanusun kıyısındaki bir kayaya benziyor, diye düşündü. Uyku azap kayasını örten deniz gibi. Ama insan uyandığı zaman sular çekilmeye başlıyor ve çok geçmeden o kaya ortaya çıkıyor. Üzeri midye tutmuş, kaçınılması imkânsız bir gerçek o. Sonsuza dek orada kalacak bir şey. Ya da Tanrı parçalayıncaya kadar."
Sayfa 126 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı okuyor
Reklam
Ölüme Yakın
Akşamüstüne doğru, kış vakti; Bir hasta odasının penceresinde; Yalnız bende değil yalnızlık hali; Deniz de karanlık, gökyüzü de; Bir acaip, kuşların hali. Bakma fakirmişim, kimsesizmişim; -Akşamüstüne doğru, kış vakti- Benim de sevdalar geçti başımdan. Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış; Zamanla anlıyor insan dünyayı. Ölürüz diye üzülüyoruz? Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada Kötülükten gayrı?
Bizi de ana doğurmadı mı, ben de insan değil miyim, ne dersin?
Söyleyin be Allah’ın belaları, korkak, rezil yaratılar. Siz de insan mısınız be!
Birgün Süleyman âleyhisselam yüz binlerce in­san, cin ve hayvanatın huzurunda öyle yükseldi ki, meleklerin göklerdeki tesbih seslerini duydu. Sonra öyle alçaldı ki ayakları deniz sularına değmeye baş­ladı. Bu sırada bir ses duydu: «Eğer Süleyman'ın kalbinde zerre kadar kibir olsaydı onu yükselttiğim nispette daha çok aşağı düşürürdüm» dedi.
Reklam
Çoğu insan, kısmetine düşenden hayal kırıklığına uğramıyor, çaresizliğine prangalanmış olarak sessi sedasız çürümüyor mu? .
Sayfa 68 - SiaKitabı okudu
DAVETİYE Ey benito musolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Duce! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar... Bizim için savaş düğündür; Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden ordular
İnsan çok sıkılıp bunaldığında, bir şeyler anlatıp aktarmak istediği zaman yapabileceği en güzel şeylerden biri zikir çekmektir. Onu yapamıyorsa deniz kenarında dolaşmak ve suskunluğunu denizle paylaşmaktır.
Reklam
Sesler içinde oturuyorum. Ağaran sesler, kararan sesler. Dünya yok. Kör bir boşluğun soluğu her yer. Zaman erimiş. Ne görmenin büyüsü eşyada, ne gövdede dokunmanın yalnızlığı, ne kokuların getirdiği hayal. Uzak yok. Yakın yok. Bunca yıl yaşamamışım. Kumlar uğultu, ağaçlar sis, toprak bunaltı. Deniz ilk günkü bilinmezliğinde. Bir sıkıntı pervanesi güneş. Umut gibi umutsuzluğun da acısı bitti. Sabır denilen cezada soğudu yürek. Kalktım yürüdüm elimdeki çaresizlik sorusuyla: İnsan neden hep sona bırakır kendini?.. Önce bildim, sonra bilemez dünyayı. Bir kadın kasıklarından su vermeseydi, nasıl severdim seni, ey ölümden ödùnç alınmış hayat...
Sayfa 177 - Kırmızı Kedi Yayınevi / 12. Baskı
Kadın raksederken güzeldir, Bayrak dalgalandıkça, Deniz köpürdüğü zaman, İnsan ihtirasla yaşarken.
İnsan tabiattan bile bıkıyor. İnanmazsın, bütün bu manzaraları gülünç bulurum. Bize vaktiyle öğretmişler ki dağ, dere, tepe, deniz, mehtap güzel şeylerdir. Bu telkin altında, kendimize bunları güzel göstermeye çalışıyoruz. Bana öyle geliyor ki, güzel hakkındaki telakkilerimiz biraz tekâmüle muhtaçtır. Artık basmakalıp manzaralardan hoşlanmıyorum. İçimde her şeye, tabiata, sanata, kadına karşı bir tiksinme var. Galiba yaşamaktan pek yorulmuşum.
İnsan yüreği umutsuzluğa ancak belli ölçüde katlanabilir. Sünger suyu emdiğinde, üzerinden deniz geçse bile bir damla su daha ekleyemez.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.