Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_Sık ve çok gülmek, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek, güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek, sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı
Nurhak'ta çıkan çatışmada yaralı halde yakalanan Mustafa Yalçıner'in tuttuğu günlükte Teslim için "mucize gibi bir şey" yazıyordu. Bu ifade askeriye ve emniyetin gözünde Teslim'i daha da "enselenmez" biri yapmıştı. Hırslanmışlardı. O hırsla bir gün, cemseler yine Akçadağ'ın tepesinde göründü. Herkes az sonra evleri basacak, damlara çıkacak askerlere karşı ne diyeceğini düşünmeye başladı. Köylü artık bu baskınlara alışıyordu. Derken cemseler aşağıdaki bizim büyük evin kapısında durdu ve alışık olduğu üzere askerler eve daldı. Xacê yine komutanın karşısına dikildi. Bu,yeni bir komutandı ve sert bakışları tavizsizdi. Arama bitti. Aramayı yapanlar da Teslim'in evde olmadığını çok iyi bili-yorlardı.Arama bitti. Aramayı yapanlar da Teslim'in evde olmadığını çok iyi biliyorlardı. Sert komutan, giderayak Xacê'ye döndü, "Hele o mucizeyi elime bir geçireyim, kafasına sıkacağım," dedi. Xacê'ydi bu, lafın altında kalır mıydı? "Peşine askerleri takıp gitmeyeceksen, tek gideceksen hele git, kim kimin anasını sikiyor," dedi komutana. Komutan afalladı. Sinirlendi ama devir, sinirlenince yaşlıların böğrüne dipçiği saplama devri değildi. Söylene söylene bindi arabaya, gerisin geri Akçadağ'a yollandı.
Sayfa 114 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Hasib Efendi'nin Cumhuriyet Devri Anıları
Şimdi kendi kendime düşünüyorum: Tarihte bizim kadar kendi kültür değerlerine, güzel sanatlarına düşmanca duygularla yüklü diplomalı cahiller yetiştiren bir başka devlet var mıdır acaba, diyorum. Hasib Efendi'yi dinledikten sonra siz de kendi kendinize bu soruyu soracaksınız. Söz şimdi onundur artık: “...O, 1925'li, 1930'lu
Sayfa 224 - Hasib YılanlıoğluKitabı okudu
Cankuşum
Aynalardan sundum gönlümü sana Ruhum gözlerinin rengine tutsak Bir gece bir kuş gibi girsem rüyana Eder misin bana sevdanı yasak? Hayal, bir pencere, umut, bir ışık Dünyam bir karanlık kutu gibidir Sorma, kimin nesi bu deli aşık
Ötekilerin Felsefe Tarihi: Eskil Çin Düşüncesi Üstüne
Eskil Çin felsefesi, Çin’in 21. yüzyıldaki yükselişine dek, felsefe tarihinde eskil Yunan merkezli felsefe tarihyazımlarına bir ek gibi görülüyordu ve sık sık bu felsefenin ‘Batı’nınki gibi çağdaş, ileri, gelişkin vb. olmadığı satıraralarından sezdiriliyordu. Her tür resmi tarihyazımının marazlarından felsefe tarihyazımı bile muaf değil. Batı,
Can Kuşum
Aynalardan sundum gönlümü sana Ruhum gözlerinin rengine tutsak Bir gece kuş gibi girsem rüyana Eder misin bana sevdanı yasak Hayal bir pencere, umut bir ışık Dünyam bir karanlık kutu gibidir Sorma, kimin nesi bu deli âşık
Sayfa 73 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kastamonu'ya döndükten bir süre sonra tekkeler ve türbeler kapatıldı. Esad Efendi'nin dedikleri bir bir çıkmaya başladı. Dindarlar göz hapsine alındı. Kur'an kursları yasaklandı. 1928 yılında Harf Inkılâbı ilân edilince, biz Kastamonu'da iki dehşetli hadiseyle karşı karşıya kaldık: CHP valisi tellâl bağırttırdı: "Ey
Attan biraz anlayan bilir ki cins hayvanlar arasında ne kadar fark olursa olsun bir devir fark olmaz.40 metre,50 metre ,100 metreye kadar nihayet...Fakat atlardan biri o kadar kaltaban ki öbür atlar 6'inci deviri bitirmek üzere;o daha birinci devri bitirmiş gidiyor.Ve halk yuha diye bağırıyor mütamediyen...Öyle oldu ki,potaya,yani bitiş noktasına 6 tane cins attan o kaltaban at daha evvel girmiş göründü.Bize gerici diyenler bu kaltaban atın soyundandır. Bunlar zamanı,-bir yazım da söylediğim gibi-sipsivri övendere gibi bir şey zannediyorlar.Arka tarafı geri ön tarafı ileri.O sivri yeri onlara saplayarak anlatmak lazım ki,zaman bir dairedir.(Aynştana) kadar bu böyledir.Ve kimin,kimin önünde olduğu kimin,kimin arkasında olduğu belli değildir. Ama bunlar, gerilerine meraklı öyle insanlar ki,fikri fahişeleştiriyorlar ve insan tefekkürünü sıfıra indiriyorlar.Markalayarak halletmeye bakıyorlar davalarını...Korkunç dava.Hakiki geri varsa onlardır! ***Çünkü onları dairenin neresine koysanız kendilerini önde kabul ediyorlar.Bu bir yobazlık!
BÜYÜK DOĞU YAYINLARIKitabı okudu
Devir dürüstlük devri! Ne sana, ne bana Kimin hakkıysa ona!
Sayfa 130Kitabı okudu
Matem içinde iki sene geçti. Tulu, hükümet naibi olarak Karakurum’da ikamet ediyordu. Fakat süresi sona erdiğinden, Cengiz Han’ın arzusuna uygun olarak yeni bir hakan, bir imparator seçmek için, prensler ve kumandanlar Gobi’ye döndüler. Cengiz Han’ın isteğine uyup, miraslarına sahip çıkarak reislerinin kralları haline geldiler. Şimdi Han’ın en
Reklam
Kimisi dedi ki: “Bu çocuk, anarşistin teki, dolayısıyla onu kurşuna dizeceğiz, sırasıdır, hem de hemen, tereddüde yer yok, devir havyar kesme devri değil, savaş bu!...” Ama daha başkaları da vardı, daha sabırlı, onlar sadece frengili ve keçileri tamamen kaçırmış olmamı yeğliyorlardı, dolasıyla da beni savaşın sonuna kadar ya da en azından aylarca tımarhaneye tıkmaktan yanaydılar, çünkü onlar, yani deli olmayanlar, güya, akli melekelerine tümüyle sahip olanlar, beni tedavi etmek istiyorlardı, ben tedavi olurken de onlardan başka savaşan olmayacaktı. Bu da şunu kanıtlar: sizi aklı başında sanmalarını sağlamanın en iyi yolu bayağı pişkin olmaktır. İyiden iyiye pişkinseniz mesele yok, o zaman artık hemen hemen ne yapsanız yeridir, ne isterseniz, çoğunluk sizden yanadır ve kimin deli olup kimin olmadığına karar veren de çoğunluktur.
Sayfa 80