"Hasta bir adamım ben" diyerek başlıyor eser lakin sayfalar ilerledikçe kendi içinizdeki "Hasta" ile yüzleşiyorsunuz. Dostoyevski size bunu söylemiyor fakat o sizin zihninizin en derinlerinde gezerken, "bu benim iç sesim" derken buluyorsunuz kendinizi. Dostoyevski'yi Dostoyevski yapan şey tam olarak budur.Bunu
2005'te bir öğrencimin önerisi üzerine "Mutluluk" u okuyarak Zülfü Livaneli'nin yazar yönünü keşfetmiştim.. Etkisinde uzun süre etkisinde kaldığım bir kitap olmuştu "Mutluluk".
Yıllar sonra yine bir Livaneli kitabını sanki ezgiyle okuyormuşcasına bir solukta bitirdim. Yazarımız yer yer anlatıları keserek romana dahil olsa da çok yadırgamadım bu durumu.
SON ADA. Her ne kadar modern hayatın şaşaasından kaçan insanların huzuru buldukları adada; huzuru, dayanışmayı, doğa sevgisini kaybetmeleri anlatılsa da bir mücadelenin ve umudun romanı olmuş Son Ada. Martıların mücadelesini okurken kitap, beni Richard David Back' in yazdığı Martı kitabına götürdü. Mücadele, özgürlük ve martı...Bir kez daha bu eserde birleşip başkaldırının sembolü olmuş.
Son Ada akıcı anlatımıyla olayları-olguları düşündüren , sorgulatan bir kitap oldu benim için. Hatta roman ve anlatı nasıl olmalıdır, sorularına bile kahramanla cevap aradım.
Kitabın sonundaki ekte biyografi, söyleşi ve görüşlerin yer alması da Livaneli'yi tanımak, anlamak bakımından güzel olmuş.
Dilimde bir Livaneli ezgisi mırıldanıp dururum kitaba karşı.
Keyifli okumalar diliyorum.
Son AdaZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 202051,2bin okunma
Bir kitabı çocuk kitabı diye adlandırmayı sevmiyorum. Sanki o kitaplar yetişkinlere hiçbir şey vermezmiş gibi. Çocukların da okuyabileceği kitap, demek bana daha uygun geliyor.
İstanbul’da bir kitap fuarında standın birinde elime yine Küçük Prens’i almıştım. Onu görünce ilk kez görüyor gibi bir merakla sayfalarını karıştırmadan edemem. Elindeki
Spinoza yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğdu ve yahudilerin geleneklerini benimseyerek büyüdü. Ancak Spinoza ilerleyen yaşlarda yahudilerin cemiyetleriyle yollarını ayırdı. Dünyaya farklı açıdan bakışı ise en temel nedeniydi. Ethica eserinin ortaya çıkmasıyla tepki toplarken de cemiyetler onu tamamen düşman ilan etmişti. Spinoza dış etkenlere
Halikarnas Balıkçısının en sevdiği sözcüğüyle "Merhaba" sıyla başlayalım incelemeye.
Ah... Ne acı...
Doğa en can alıcı noktada elimi kilitledi.
Son söylemek istediklerimi yazamadım. Sanırım ki yolcuyum.
Dünyaya bir merhaba deyip gideceğim.. Merhaba çocuklar, merhaba dünya.
Merhaba...
Halikarnas Balıkçısıyla ilk tanışmam "Aganta
Şöyle bir an olsun durup da, uzun vadeli toplumsal olgular üzerine, doğa ya da insanlığın yaptığı büyük işler, diyelim isa'nın yaptıkları üzerine doğru düşünüp düşünmediğini içtenlikle sordun mu kendine ?
“Dünya, yanıtını bulmak için yanıp tutuştuğum bir gizemdi benim için. Merak, doğanın gizli yasalarını öğrenmek için ciddi araştırmalar yapmak ve onlar önüme serildikçe duyduğum, beni kendimden geçiren memnuniyet hatırlayabildiğim en eski duygular.”
°
Herkese selamlar kitapsever dostlarım . Muhteşem bir kitabın yorumuyla geldim.
°
Mary Shelley -
Halil Cibran'ın en sevilen eseri olan Ermiş'in devamı niteliğindeki Ermişin Bahçesi ölümünden sonra ilk kez 1933'te yayımlanmıştır. Vatanından on yıldan fazla süredir ayrı kalmış El Mustafa'nın müritleriyle yaptığı sohbetleri konu alan Ermişin Bahçesi,
Cibran'ın, mistik bir güzelliğe sahip olan Doğa Ana'yı lirik bir tarzda kutsayışının hikâyesidir. El Mustafa bu kez de yıllar sonra tekrar bir araya geldiği müritlerine birbirinden önemli
kavramlar üzerine nasihatler vermeye, onlarla mutlu ve bilinçli bir hayata nasıl ulaşılabileceğini tartışmaya devam ediyor.
Ermişin BahçesiHalil Cibran · İndigo Kitap · 201814,7bin okunma
Öyle güzel bir roman okudum ki... Norveç Edebiyatı, İskandinav Edebiyatı gibi hep yüreğe dokunuyor... Özellikle "yalnızlık ve doğa"üzerine cümleleri hep vurgun gibi oluyor bu yörenin yazarlarının......
Bu hikâyede de; kendi halinde yaşayan abla kardeşin, yalnızlıkları, birbirlerine tutunmaları, en önemlisi de " zihinsel olarak hasta olan Matiss'in gözünden 'bana ne olacak?' " sorusunun getirdikleri......
Nette okuduğum bir yazının sonunu şöyle bitirmiş yazıyı yazan; Charles Addams’ ın dediği gibi “bir örümcek için normal olan bir sinek için kaos ise” o halde normallik kavramı da bir illüzyondan ibaret olsa gerek. (ŞB Nisan 2017)
İskandinav Edebiyat Ödülü sahibi Tarjei Vesaas'tan, nahif olduğu kadar şiddetli, aldatıcı basitlikte, sarsıcı bir roman: Kuşlar...
Çevirmene de ayrı bir teşekkürü borç bilirim,öyle akıcı bir anlatım ile çevrilmiş ki kitap....
kitaphaber.com.tr/modern-toplum-h...
Modern Toplum Hastalığı Olarak ‘Yabancılaşma’ Ve Bir Başkaldırı Örneği Olarak: ‘Yabancı’
“Hiçbir şeyin, ama hiçbir şeyin önemi yoktu ve ben
bunun niçin böyle olduğunu biliyordum.” (Camus, s. 109)
YABANCILAŞMA
Modern