Eveeet!
Distopik öyküler okumayı sevenler buraya! Yazarımız ,sizi tam manasıyla feminist distopyanın kucağına bırakıyor.
Öncelikle ; Bir sabah uyanıp kendinizi paralel bir evrende hayal edin. Alışmış olduğunuz her şey kanunlar, yasalar, dinler, inanç şekilleri her şey tek kalemde tuzla buz olmuş cam parçaları gibi yerlerde. Sıkı yönetimin en üst
“Çöplük” her ne kadar çocuk kitabıymış gibi dursa da aslında içindeki çocuğu kaybetmeyen yetişkinlerin de zevkle okuyabileceği türden bir kitap.Kitapta yazar hikâyeyi anlatmak için çoklu anlatıcı tekniğini kullanmış. Kitabın ana kahramanı Raphael’in anlatımıyla başlayan kitap, zaman zaman diğer kahramanların gözünden devam ediyor. Bu üslup okura hem birinci tekil şahıs anlatımın sıcaklığını yaşatıyor hem de hikâyeye farklı bakış açılarıyla geniş bir açıdan bakabilmeyi sağlıyor.Romanda çok fazla ahlakçılık taslamadan, toplumsal adalet konusunda çok güzel dokundurmalar var. Adalet, eşitsizlik, yoksul ile zengin arasındaki uçurum, eğitim fırsatları konusu çok ince bir çizgiyle beynimize çakılmış...Umut dolu kitaplara, keyifli okumalar...
Doğrusu başlarda kitaba adapte olmakta zorlandım. Kitabı okurken bir kitapta farklı konularda hikayeler okuyor gibi oluyorsunuz. Ancak Aytmatov olayları ve epik hikayeleri öyle bir bağlıyor ki ortaya harika bir kitap ve müthiş bir edebi triptik örneği çıkarıyor.
Aytmatov , iyilikle kötülüğün çatışmasını ve kötülüğün/kötülerin her daim iyiliğe/iyilere galip gelişini, insanın doğa ve çevreyle olan savaşını , uyuşturucu sorununu ve piyasa ekonomisi konularını; dini motifler, yaban hayatı, siyasi dokundurmalar, dostluk ve aile bağlarıyla süsleyerek, harika bir olaylar kurgusu içinde size sunuyor. Bunu yaparken felsefik, teolojik, pastoral yaşam ve siyasi konuları öyle basit bir anlatım dili kullanarak yapıyor ki anlatımla ilgili herhangi bir sıkıntı yaşamıyorsunuz.
Bu kadar geniş konular ve olaylar dizisini 400 sayfaya sığdıran bu kitabı mutlaka okumalısınız.
İyi okumalar
Her insanın bir hikayesi var, fakat bazı hikayeler var ki kitaplara konu olacak kadar sarsıcı..
Profesör Maximilliam ve Nadia'nın acı hikayesi gibi.
Livaneli bu iki insan arasındaki aşkı, bağlılığı öyle ince ince işlemiş ki hayran kalmamak elde değil. Ayrıca kitabın isminin de nereden geldiğini öğrenince fazlasıyla şaşıracaksınız.
Tarihte yaşanılan derin acılar insanların ötekileştirmesi, ırkçılık, Nazi olaylarının nelere mal olduğu, insanoğlunun vicdansızlığına seyirci kalmak çok can yakıcıydı. Öyle ki, böylesi bir olayı ben yaşasaydım ne oldurdu? diye düşünmekten bile imtina ettim.
Livaneli ayrıca toplumdaki kadının yerine, ailevi sorunlara, iktidarın acımasızlığına da alalen dokundurmalar yapmış. Derin sistem eleştirisi de çokça hakim idi satırlarda.
Verilen bilgiler, araştırmalar hasebiyle yalnızca bir roman değil kaynak niteliğinde.
Olayların nasıl ilerlediğine dair duyulan merak ile birlikte çok kısa sürede okuyup bitirdim. Ben çok sevdim okuyunuz :)
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2015136,6bin okunma
Azil, Hakan Günday'ın okuduğum 4.kitabı. Sanırım artık Hakan Günday yazmasa da bir metnin yazara ait olduğunu anlayabilirim. Bir Hakan Günday kitabında bulunan öğeleri sıralamak gerekirse;
-Karamsarlık ve bıkkınlık,çoğu zaman intihar fikri.
-Hayata ve insanlara,topluma karşı serzeniş,
-Genellikle toplumdan kendini soyutlamış,toplumda yaşayan
Diriliş, Tolstoy’un yetmişinde kaleme aldığı ve ölümünden önce yayınladığı son büyük romanı. Hesaplaşmaları içinde en çetin ve sert olanı aynı zamanda. Romanı 1899’da yayınlanmaya başlasa da O, 1889’un aralık ayında “Koni’nin romanı” diyerek ilk satırlarını yazmaya başlamış. Koni’nin romanı diyor çünkü romanın kurgusunun esinlendiği olayı,
Küçük kankam Alex* geceleri yüksek sesle müzik dinlediğinden anne ve babasına uykuyu haram ediyor ve Ludwig Van'ın dokuzuncusunu dinlerken kendini; cıyaklayan morukların kafalarını, harika kocaman çizmeleriyle ezerken dikizliyordu hayallerinde.(*
Hermann Broch, 1 Kasım 1886'da Viyana'da doğdu. Babasının isteği üzerine aldığı mesleki eğitimini, 1907de tekstil mühendisi olarak tamamladı. 1909'da Katolik olup evlendi ancak çocuk sahibi olduğu bu evlilik 1923'te boşanmayla sona erdi. Ilk edebi yayınının tarihi 1913 tür. 1927'ye kadar babasinın fabrikasında yöneticilik
Kurgusunu tamamen hayvanlar üzerinden yapan George Orwell, kendisini sosyalist olarak tanımladığı gibi bu kitabında da inceden yönetime dokundurmalar yapmış. Kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp refah seviyesi yüksek bir toplum sağlamaya çalışan hayvanların başına geçen kendini en akıllı ilan eden ve gücü elinde bulunduran domuzun ya da sürekli söylenenleri kabul eden koyunların tercih edilmesi de gayet manidar bana kalırsa.
“Tüm hayvanlar eşittir.” diyor George Orwell, belki tüm insanlar eşittir, güç gösterisi yapmanın bir lüzumu yok da diyor olabilir bu söylemiyle. Veyahut da aslında insanların da bir hayvan olduğunu ve dolayısıyla da diğer hayvanlardan üstün olmadığını savunuyor olabilir.
En güzel ve vurucu kısmı ise kesinlikle sonuydu. Gücü elinde bulunduran her canlı mutlak surette fikrini kendi savunduklarına değil, kendi hayatını kolaylaştıracak şekilde değiştirip diğerlerini de bunun doğru olduğuna inandırıp, istenildiği gibi davranmaya mahkum edebilirler. Ama yazarın da söylediği gibi “hak er geç yerini bulacaktır.”
Keyifli okumalar...
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020246,8bin okunma
Yanlışlıklar komedyası iki değişik ikiz kardeşin dramatik bir durumla ayrılmasıyla başlayıp mutlu sonla biten hikayesini anlatıyor .Çok fazla ironi , dokundurmalar ve mizah vardı. Keyif aldigim bolca gülümsediğim bir okuma oldu.
Yanlışlıklar KomedyasıWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20106,4bin okunma
Fyodor Dostoyevski derlemesi olan bu kitap, tüm okuduğum eserleri gözümün önünden tekrardan geçerken, çok güzel 1okuma yaşadım kendi adıma, ne güzel yazmışsın hep Dostoyevski, ne güzel
Ertesi gün hiç kimse ölmedi. Ama herkes yaşlanmaya ve hastalanmaya devam etti. Böylece ölmemek, adı bilinmeyen bu ülkede tam bir kaosa yol açtı.
Artık hükümetten kiliseye,sağlık kurumlarından cenaze levazımatçılarına herkesin derdi başından aşkındır. Ölmeyen ağır hastalar hastanelerde biriktikçe koridorlarda bile yatan hastalar belirmeye