Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
bütün mahlukat sabrın ipliği ile bağlıdır birbirine dünya sabırla döner çünkü güneş'in ve ay'ın da zamana ihtiyacı vardır sabırlı ol büyük sırlara ermek için de sabır denizi'nde yüzmeyi öğrenmen lazım çünkü sırlar sabır denizi'nin dibinde saklıdıruyum güzelliktir uyum suyun özelliğidir su sabrın simgesi istiridyenin yurdudur su olmasaydı inci'de olmazdı sabırlı ol ki istiridye gibi inciler yaparsın
Sayfa 129Kitabı okudu
Biz seni görmeden sevdik Ya Resulallah (S.A.V)
🌹Adın geçer Ebabil çığlığı vurur dağlarına Ve gölgesi toprağına düşer Toprak sensiz karanlıktır mekke sensiz karanlık Karanlıkta duyulan kürek sesleri Karanlıkta açılan karanlık çukurlar Karanlıkta bir kız çocuğunun anne diyen feryadı Karanlıkta bir kız cocugunun toprağa gömülen adı Çukurun yani başında terlik belliki digeri ayağındaydı Ve çukura
Reklam
... Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı...
Denizi huzur içinde izlemek istiyorum. Kendimi sanki... demek istediğim, daha çok kendim oluyorum sanki. Daha çok kendi başıma, tamamen başka bir şeyin parçası olmaktan çıkıyorum. Salt toplumsal gövdenin bir hücresi olmaktan kurtuluyorum.
İthaki Yayınları
Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım?
Ve güz geldi Ömür Hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı, yüzüm ömrümün atlası, düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım? Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu?
Şükrü Erbaş
Şükrü Erbaş
Her şey geride kaldı, ne sandın yalan dünya Gördüğün gibi işte: Bir ölüm var yalansız..
Reklam
M. Beldek'ten
başım dünyayı sızlıyor bana bu şehrin hüznünden hiç birşey kalmadı gece yarısıydı yağmur yağdı denizi kustu karanlık dinsel bir suskunlukla başımızı eğdim bizim başımızı tek başıma böylece nasıl olmaz işte günaha girdim şirk-i hafi tanrım sükutum mutlak aynalar varki yüzleri hepsinin bir başka insan dün biraz okula gittim bugün biraz
“Bir mahpusu dünya ile hiç alakası olmayan bir zindana kapamak ona en büyük iyiliği yapmaktır. Onu en çok yere vuran şey, hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında bulunmak, aynı zamanda ondan ne kadar uzak olduğunu bilmektir. On adım ötede en büyük hürriyetlere götüren denizi dinlemek ve sonra aradaki kalın kale duvarlarına gözleri dikerek bakmaya, denizi yalnız muhayyilede görmeye mecbur kalmak az azap mıdır? Bahçede insanın ayakucuna inerek ekmek kırıntılarını toplayan ve aynı hürriyetsiz topraklarda sağa sola adım atan bir kurşun bir kanat vuruşuyla bu duvarları aşarak serbestliklerle kucaklaşmaya gittiğini görmektense, nefes almaktan başka hürriyeti hatırlatacak hiçbir şey bulunmayan bir yerde kapanmak daha iyi değil midir?”
Kafamızın içindeki dünya ile yaşadığımız dünyanın arası giderek açılıyor. Bu kendi başına yeterince kötü bir şey... Ama bundan daha da kötüsü var; biz bu iki dünya arasında açılan uçurumlara gözlerimizi kapatıyoruz. Böyle bir şey yokmuş gibi yapıyor; kafamızın içindeki dünyadan dokuduğumuz elbiseleri, yaşadığımız dünyada bocalamakta olan ve bocaladığının dahi farkında olmayan bedenlerimize giymeye, giydirmeye çalışıyoruz. Olmuyor tabii; gülünç oluyoruz sadece, acınası oluyoruz. Sahte bir gülücüğün herhangi birimizin yüzünde durduğu gibi sakil duruyor bu asılsız kılık kıyafet, insanlığımızın yüzünde.
Dünya'da ilk yaşam, yaklaşık dört milyar yıl önce, arke (archaea) adı verilen tek hücreli mikroorganizmalar şeklinde ortaya çıktı. Var oldukları ilk üç milyar yıl boyunca, mikroplar gezegenin yaşayan tek sakinleri idi. Sayıları trilyonları buluyordu; galaksimizdeki yıldızlardan bile çoktular. Farklı şekil, renkvedavranışlara sahip olan bir
Reklam
Nuh'un gönderdiği üçüncü güvercinin hikayesi.
Güvercin rüyasından uyanmış. Etrafında yalnızca ölüm ve felaket olduğunu görmüş; nasıl ki bir zamanlar dünyayı sular bastıysa, şimdi de ateş çemberi sarmış her yerini. Bu nedenle güvercin kanatlarını açmış, yerle bir olan ormandan başka bir memleket, barışın hüküm sürdüğü bir yer bulmak için uçmuş. Barışı bulmak için dünyamızın üzerinde uçup
Önce çaresizlik çaldı kapıları Sonra yoksulluk Bütün aşina çehreler silindi aynalardan Bir anda boşaldı dünya Yapayalnız kaldık Tez tükendi umut ekmeği Bitiverdi suları hayalin Çevirdik derin bir karanlığa gözlerimizi Sen ey büyük yalnızlık Bir sen terk etmedin bizi
Bir mahpusu dünya ile hiç alakası olmayan bir zindana kapamak ona en büyük iyiliği yapmaktır. Onu en çok yere vuran şey, hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında bulunmak, aynı zamanda ondan ne kadar uzak olduğunu bilmektir. On adım ötede en büyük hürriyetlere götüren denizi dinlemek ve sonra aradaki kalın kale duvarlarına gözleri dikerek bakmaya, denizi yalnız muhayyilede [hayallerde] görmeye mecbur kalmak azap mıdır?
Sayfa 42 - DuvarKitabı okudu
Ne Dünya Ne Gözlerin
𝙸𝙸. İtiraf ediyorum Atalarımdan kalan Bir avuç sevgiyle geçindiğimi Uzanıp öpesim geliyor bulutları Bulutların ötesinde gözlerin Gölgende serinliyor çöl mahkûmları Oysa göklerdedir benim tarihim Denizi düşler ya insan Suya dokunuşunu kalbin Bütün tepelerinle sarmışsın beni Vadilerimle boynu bükük Bir damlanın düşmesini bekliyorum ömrüme
Sayfa 36 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.