Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“…insanın karmaşıklığına düzen getirme sanısı, daha ötesini niye söylemeyeyim, sabukluğu, çoğumuza, belki de hepimize, bir utku gibi geliyor; bizleri avutuyor;”
Sayfa 189 - Metis Yayınları 8.BasımKitabı okudu
Yapısal-Fonksiyonalist Teorinin Temel Varsayımları
ABD'de sosyoloji denilince, adeta yapısal fonksiyonel model anlaşılır olmuştur. Parsons, Amerikan geleneğindeki ampirizme tepki göstermiştir. Parsons'ın toplumla ilgili temel varsayımları şunlardır (48): - Sistemler, parçaları arasında iç bağlılığa ve bir düzene sahiptir. - Sistemler, kendi kendilerini onarma ve dengeye getirme eğilimi taşırlar. - Sistemler statik olabilecekleri gibi, değişim süreci belirli bir düzen içinde de gerçekleşebilir. - Sistemin bir parçasının doğası, diğer parçaları da etkiler. - Sistemler, kendi çevreleri içinde sınırlarını muhafaza ederler. - Tahsis ve bütünleşme, sistemin dengesi için, iki hayati süreçtir. - Sistemler, değişme eğilimlerini kontrol eder. (48) Ritzer, G., Age. S. 240.
Sayfa 46 - Ekin Yayınları, 17. BaskıKitabı okuyor
Reklam
İçinde yaşadığım ülke, dünya, yavaş yavaş bir düzen oluşturmaya başlamıştı, benim de artık tered­düt etmemem gerekiyordu; başladığım her şeyin bana "anlık" gibi geldiği dönem bitmişti. Ömrün yarısına gel­ miş, boş sözler verecek yaşı geçmiştim; şimdi artık verdi­ğim sözleri yerine getirme ve kendimi kanıtlama ya da her şeyden ve kendimden vazgeçme zamanıydı.
Stendhal Bütün psikolojik külliyatı on, on iki düzine özdeyişten ve romanlardaki bölümlerden oluşur: Çok ender olarak birkaçını bir araya getirme zahmetine katlanmış, ancak hiçbir zaman gerçek bir düzen, başlı başına bir kuram haline getirmemiştir. Tutku üzerine yazdığı yegâne monografisi bile, o aşk üzerine yazdığı şey bile, fragmanlardan, özdeyişlerden, anekdotlardan oluşan bir olla podrida'dır. Bu nedenle bu araştırmasına "L'Amour", (Aşk) dememiş, De l'Amour (Aşk Üzerine) demiştir. En fazla birkaç temel ayrıma işaret eder, amour-passion (tutkulardan doğan aşkı), amour-physique (tensel aşkı), amour-goût (eğilimlerden doğan aşkı) ya da aceleyle bunların oluşumu ve yok oluşu hakkında bir kuram yazmıştır, fakat sadece kurşunkalemle (zaten kitabını da böyle yazmıştır). Birtakım imalar, tahminler, eğlendirici anekdotlarla karışık kesin olmayan hipotezlerle sınırlamıştır kendini, çünkü Stendhal derin bir düşünür, bir şeyi sonuna kadar, başkalarının yerine düşünen biri olmayı kesinlikle aklına getirmemiştir, hiçbir zaman tesadüfen karşılaştığı bir şeyin devamını getirmemiştir. Ruhun bu umursamaz "turisti", zahmetli ve uzun soluklu düşünmeyi, bir şeyler yaratmayı, inşa etmeyi cömertçe ve rahatlıkla psikolojinin mezarcılarına, tutkalcılarına, işçilerine bırakır ve gerçekten de bütün bir Fransız halkı onun önemsemediği, şöyle bir değinip geçtiği, sadece giriş yaptığı şeylerin çoğunu yorumlamaya uğraşmıştır.
Sayfa 223 - İş Bankası Modern Klasikler DizisiKitabı okudu
Gökyüzündeki bu karşılıklı, tedbirli, akşamlı sabahlı, görkemli zarif geliş gidişler, bir düzen içinde idare edilir. Özellikle kameri -gün be gün-inceltip kalınlaştırmakla hilal haline getirme, görünen yüzüne nur verme ve gerisini karartma, onu yaratan kudretin azametine binlerce delildir. Ålemi ıslah etmek için kameri böyle sarf edip sevk ettiğini gösterir.
yazı yoluyla dünyanın karışıklığına, insanın karmaşıklığına düzen getirme sanısı, daha ötesini niye söylemeyeyim, sabukluğu, çoğumuza, belki de hepimize, bir utku gibi geliyor; bizleri avutuyor; bir sonraki yazımızla bu utkuyu sürdüreceğimize, büyüteceğimize güveniyoruz. Ne zaman vazgeçeceğiz, kendimizi, birbirimizi böyle aldatmaktan?
Reklam
_Hiçbir şey söylememek amacıyla sürekli konuşuyorlar. Öfkeli sözlerle tatsız gerçeklerin üzerini örtme çabasından başka bir şey değil bu. Cüretli iddialar, politik ajitasyonlar, eşi benzeri görülmemiş anlamsız düşüncelerle iflah olmaz insanlar. _Söylenenler sürekli tekrarlanırsa artık kanıta ihtiyaç kalmadan kesin gerçek olarak kabul edileceğine
Yakalayacağımız 1940'lı yıllar halkası da daha önceki uzak tarihimiz gibi bize bugünün ipuçlarını ve gizlerini verecektir. Alman Faşizminin İtalyan, İspanyol, Portekiz, Japon işbirlikçileriyle birlikte dünyaya Yeni Düzen getirme girişimleri o yılların genç Türkiye Cumhuriyeti 'ne de yansımıştı. Faşizmin Türk işbirlikçileri yaşamın her alanında özgürlüğe ve sola karşı savaş açmış, Cumhuriyet'in ilerici kurumları, aydınları, sosyalist muhalefeti oluşturan yazarları, sanatçıları baskı altına alınmıştı.
Sayfa 86 - Berfin Yayınları
Kapitalist ekonomi, hiçbir zaman, hiçbir millete veya insanlığa refah ve mutluluk getirme reklamını ciddiye almaz. O reklamın perdesi ardında her zaman saklı duran şey, zorla silahlı ölümdür. Kapitalizm olup da; zor, kriz, savaş, ölüm getirmeyecek düzen görülmüş,işitilmiş değildir.
Sayfa 16
_Anlamak, sevmenin başlangıcıdır. _Üzülme, kızma, sadece anla. İnsanlara kahkahalarla gülmek ya da nefret duymak yerine onları anlamak için çaba sarf ettim. _Tutkulardan kurtulup özgürleşmek için, eylemlerimizin gerçek nedenlerini anlamalıyız. Anlamak, onları dönüştürür. _Aklın kılavuzluğunda yaşayan insan başkasının kendisine olan nefretine,
Reklam
_Leviathan, her şeye egemen olan Devlet, büyük bir Ejderha, ölümlü bir Tanrı’dır. Leviathan, tüm bireylerin bedenselleşmiş biçimidir ama yapay bir bedendir. Devlet’in var olma amacı Güvenlik ve Barış’tır. Savaş gelmeden büyük bir Canavar yaratılır ve kanatları altına sığınılır. Bu büyük Leviathan‘ın doğması demektir. Herkes hemfikir olduğunda
_Olmak sözüyle, kişinin hiçbir şeye sahip olmadığı ve istek de duymadığı, yaratıcı bir varoluş biçimini anlatmak istiyorum. _Sahip olmak(olmamak) eğilimi, yaşamlarının ana konuları; para hırsı, şöhret ve yönetim gücüne erişmek olan batı toplumlarına özgüdür. _Sahip olmak eğilimindeki bir insan, mutluluğu başkalarına üstün olmakta ve fethetme,
Antropomorfizm ve semantik üzerine
Sanki doğanın bizi düşünmekten başka yapacak işi yokmuş gibi her şeyi mutlaka insanlarla ilişkilendiren bu insan biçimcilikten vazgeçmeliyiz. Basitçe sonsuz korkumuzu, dünyayı bize benzeyen ya da olduğumuzu sandığımız görüntülerle doldurmamıza yol açan o korkuyu itiraf etsek her şeyi anlamak daha kolay olurdu, eğer bu saplantılı çaba boşluğun olduğu yerde bulunmayı reddeden ya da anlamın var olmadığı yerlere anlam yüklememeye karar veren birinin sahte cesareti ya da inatçılığı değilse tabii. Muhtemelen boşluğu doldurma yetisinden yoksunuz ve anlam dediğimiz şey bir zamanlar uyumluymuş gibi görünen ve çabucak yok oluveren bir imgeler toplamından ya da bilincin panik içindeki anlamlandırma, düzen ve tutarlılık getirme çabasından başka bir şey değil.
Sayfa 306Kitabı okudu
İslim Hukukunun Özellikleri
D. Çift Yönlü Bir Yaptırım Gücüne Sahip Olması Hukuk düzeninin öngördüğü yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda kamu otoritesi harekete geçer ve ilgili kişiyi, ödevini yapmaya yani hukukun gereğini yerine getirmeye zorlar. İşte bu zorlama araçlarına yaptırım/ müeyyide denmektedir. Beşeri hukuk sistemleri kaynak anlayışları ve sahip oldukları dünya görüşü sebebiyle tek yönlü bir yaptırım gücüne sahiptirler: Devlet otoritesine bağlı maddi-dünyevi yaptırım. İslam hukuku da dünyevi bir sosyal düzen kuralı olması yönüyle böyle maddi yaphnmlara sahiptir. Fakat o, ahiret inancını da içeren dini bir temele dayanması yönüyle aynca manevi-uhrevi bir yaptırım gücünden destek alır. Dolayısıyla o sadece akla değil, vicdana ve gönle de hitap eder. İhmal edilen ödevlerin, yapılan haksızlıkların, çiğnenen kuralların sadece bu dünyada değil, öteki dünyada da sorulacağı inancı, hukuka olan saygıyı artırır. Diğer taraftan iyi niyetin ve buna bağlı iyi davranışın ahirette ayrıca ödüllendirileceği bilgisi kişiyi, hukukun gereğini gönüllü olarak yerine getirme yönünde güdüler.
Sayfa 27 - İslim Hukukunun Çift Yönlü Bir Yaptırım Gücüne Sahip OlmasıKitabı okuyor
95 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.