Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Eğitim
Fertte olduğu gibi millet vucudunda da iki unsur birleşmiş bulunur. Biri verasetle ecdatan getirdiği, öbürü maarifle getirdiği eğitimdir. Ecdadın veraseti tarih şuuru içinde saklıdır. Eğitim ise maarif hizmetidir. Bizde ecdad ruhunu, yaşatıcı tarih şuurunu besleyen ve canlı tutan maarif olduğu gibi, onu yıkan ve çürüten de yine maariftir. Türkiye'nin Maarif Davası, Nurettin Topçu
Ecdad edebiyatı
Ölme ve öldürme işinde rol yapmanın gerekliliği, askeri kuvvetlerde özellikle ortaya çıkmaktadır. Bunların üniformaları, sancakları, işaretleri, resmigeçitleri, bandoları ve törenleri, askerleri et ve kemik olan nefislerinden ayırmak ve hayat-ölüm gerçeğinin dehşetini maskelemek içindir. Savaş meydanı ve savaş sahnelerinden hep söz edilir. Komutanlar savaş düzenine geçtikleri zaman, kendi askerlerine bütün dünyanın gözlerinin onların üstünde olduğunu, atalarının onlara baktığını ve gelecek nesillerin onları her fırsatta anacağını devamlı olarak hatırlatırlar.
Reklam
Siz güllü namazı bilir misiniz, güllü namazı?
Ecdad güllü namaz kılardı. Diyelim meselâ alnı secdeye koydukları yerlere ecdad dizerdi gül yapraklarını. Bir adam secdeye vardığı zaman, gül kokusu burnuna vurduğu zaman, Muhammed Mustafa kafasını, gönlünü tamamen istila eder ve alnın secdeye koyulduğu yerde yaşlardan ipler olurdu. Sevgi böyle şeyler yaptırıyordu.
Asım’ın nesl–i... diyordum ya... nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek. Şühedâ gövdesi, bir baksana dağlar taşlar... O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhîdi... Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? “Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.
Büyük mimar Hilmi Şenalp, inşâ edilmekte olan Osmanlı tipi bir câmi için Aşkabat’ta bulunuyordu. Yardımcıları ile yolda giderken önlerine bir şâb-ı emred (henüz sakalları çıkmamış) bir genç çıktı ve bunlara bir suâl tevcih “-Ağabekler!.. Siz, Türkiye’den mi geldiniz?” Bu suâl, “Evet!..” diye cevaplanınca: “-Size bir suâl sorabilirem mi?” dedi. Yine, “Evet, buyur!..” denilince de: “-Türkiye’de hatun kişiler başlarını örtirler mi?” Cevap: “-Evet, tabiî!..” oldu. Genç devamla: “-Bacaklarını örtirler mi?” diye sordu. Cevap yine müspet olunca, o genç dedi ki: “-Vallâhî ağabekler!.. Kusura bakman, ama siz doğru söylemirsiğiz!.. Men telefizyon seyredirem. Siz Ruslaşmışssığız!.. Hâlinize bakirem, sizden hiç ümitvar olamıyrem!.. Lâkin düşünürem ki, “Mukaddes Emânetler” hâlâ sizin elinizde!.. Cenâb-ı Hak, birilerine ruhsat, fırsat verip de onları elinizden aldrımadı. Hem de İstanbul, bir keresinde düşman işgâli altına düşmüş olduğu hâlde!.. Demek, siz, yine bir gün ecdâd gibi adamlar olacağsınız ki, onlar sizde kaldı. O günü boynumu eğmiş beklirem!..
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar.... O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar, Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor; Bir hilal uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i... Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Reklam
HK
Ecdad önce kurda kuşa sonra insana demiştir.
HK
Hangi Dînin Müslümanısın? Rabbul alemin olan Allah'ın inzal ettiği vahyin irâde varlıklarına sunduğu din mi? Yoksa Bu vahiy adına yazılan matbûâtın sunduğu din mi?
Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, ya Râb, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i... Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sayfa 412
Öz canımdan çok sevdiğim Erzurum Çaresiz dişimi sıktım gidirem Gafillerden darbe yedi gururum Kaderime boyun büktüm gidirem Selam olsun ecdâd ile ebâya Abdurrahman Gazi, Habip Baba'ya Tuz ektiler çalıştığım çabaya
Reklam
İlkokul çocuklarının okuma kitaplarını araştırınız. Ruhları yetiştirici olan bu ecdad mefahirinden ne kadar ve nasıl bahsedilmiş?..Göreceksiniz. Neslimizin mübarek mürebbileri bir hidayete muhtaçtırlar.
308 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Yer yer kişisel etikleri rahatsız edecek örgüye sahip, yüzyıllardır süregel aşıkların kader döngüsünü trajik bir halde yarım bırakan, milliyet ve "kraldan çok kralcı" deyimini adeta zihinde çarpıştırarak sorgulandığı, Tanrı'nın terazisindeki adalette dahi baş karakterce "adi" bir yaklaşımın vuku bulduğu iddiası ile inançları ve dahasında insan bilinçaltında takıntı haline gelmiş her yargının derinden sorgulamasına sebep olan bir kurguydu. Aşk'tan çok sevilen, sayılan her kişinin, -ki geçmişte yaşamış zâtlar da dahil- her argümanın, her yargının, her düşüncenin ve ideolojilerin kişiyi ıstırapla yüzüstü bırakmasına sebep olabileceğini görüyoruz. Karakterlerin hayal veya gerçek oluşunu ayırt etmekte zorlandığınız sayfalarda kitabın adı daha çok dikkat çekiyor; "Ruh Adam". Yaşarken Tanrı ve peygamberlerce, soyu ve ecdad belleyip uğruna mesleğinden olduğu şahısların ağzından çıkanlarla infazı verilen adam...
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 201926,7bin okunma
''Ecdad'' siyaseti
Sultanlar, halk üzerinde nüfuzlarını devam ettirmek için tarikatlarla özdeşleşmeyi gerekli görmekteydiler. Bundan vazgeçemezlerdi.
Sayfa 115Kitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.