Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

bahar

Yağmurdan sonra ortaya çıkan toprak kokusuna "Geosmin'" deniliyormuş. "Dünya kokusu" şeklinde cevirmiş kaynaklar. Bilim adamları oturup çalışmışlar ve bu kokunun bazı böcekler üzerinde yarattığı etkinin 450 milyon yıllık bir hayat döngüsünün sağlayıcısı olduğunu bulmuşlar. Böcekler bu kokuya kanıyor diye yasıyormusuz anlayacagın. Dünyanın kokusu hangimizi kandırmıyor ki? Burnumuzun ucunda inceden aldığımız o kokuyla, dön baba dönüyoruz Osman.
Reklam
O sevdalı kızlar, annelerinin kaderini paylaşmaktan öteye gidemeyeceklerini gördüklerinde, delice sevdikleri oğlanların babalarından başkasına benzemeyeceklerini fark ettiklerinde, elbette terk edilen kızlardan daha çok acı çektiler.
Sayfa 185 - Hep KitapKitabı okudu
Arayışımda bütün umudumu yitirdiğim zamanlar çok olmuştu. Yalnızca kaybolan birini değil, kaybettiğim başka bir şeyi, anlamı da arıyordum. Bir amaç arıyordum. İnsanların yüz yıldan fazla yaşamama nedeninin buna uygun olmamaları olduğunu anlamıştim. Yani psikolojik olarak. Sanki tükeniyordunuz. Geriye devam etmenizi sağlamaya yetecek kadar bir benlik kalmıyordu. Kendi düşüncelerinizden sıkılıyordunuz. Hayatın kendini tekrarlayışından. Bir süre sonra görmediğiniz hiçbir gülücük, bir jest kalmıyordu. Dünya düzenindeki her değişiklik önceki değişiklikleri hatırlatıyordu.
Sayfa 32 - DomingoKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
“Bize çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek sevgisi'ne inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etken ilgi'dir." Erich Fromm
Hayy Kitap
Reklam
Caresizlikle oracığa çöken Abdülbeleş kendi kendine, "Nah-ha! Kumandan emri!” diye söylenmeye başladı, “O yağ yalaka Karagümrük'ün kapkara makatından çıkıp yağlayarak Kumandan kulağından soktuğu fikrin, ahacık şimdi doğan gayrimeşru semeresi. Vah ki vah sana ey Abdülbeleş! Dokuz babalıların tek babası! Küreklediği kömürden eli, yüzü, bahtı ve kaderi kara, ama yüreciği ak ve pak adamcağız! Üstbaşı kirli, tırnakları uzun, saç sakalı papaz ve bitli, ama kalbi imam-i azam, gönlü evliya, ruhu temiz, melekler meleği er ve ermiş kişi! Eşhedü en la ilahe illallah!”
Servete konmuş fakirin üç kuşak fakirlik kokması ve açlığın yerini açgözlülüğün alması yahut dinden çıkmış Müslümanın üç kuşak daha hacı yağı kokması ve takvanın yerini bağnazlığın alması belki doğruydu.
Yaşanan ciddi suçlar bile haberlerde pek yer bulmadı. Anlaşıldı ki eğitimli kimseler başkalarının sosyal gaflarını hiç de merak etmiyordu.
Sayfa 125 - ithaki yayınlarıKitabı okudu
Acı gerçektir; diğer her şeyden şüphelenilebilir.
Sayfa 16 - Can yayınlarıKitabı okudu
Kırışıklar gelecekse, keyifle, kahkahayla gelsin; Ölümcül iniltilerle yüreğim soğuyacağına, Ciğerim şarapla ısınsın. İçinde kanı sıcak akıyorsa insan Dedesinin mermer heykeli gibi Niye çakılıp kalsın hep yerinde? Uyanıkken niye uyur olsun.
Reklam
Yeryüzünün gözyaşları hep sabit kalır. Biri ağlamaya başlamışsa, başka bir yerde bir başkasının gözyaşları dinmiştir. Aynı şey gülmek için de geçerlidir. Kuşağımız için kötü söz etmeyelim, önceki kuşaklardan daha mutsuz değil çünkü. İyi söz de etmeyelim. İyisi mi hiç söz etmeyelim.
"Eskiden ölülerini gömmeyip, bir kulenin tepesine, açığa bırakan kavimler yaşardı bu topraklarda. Topluluğun rahipleri kuleye gizlenip, yırtıcı kuşların ölüleri nereden yemeğe başladığını izlerdi. Akbabaların ölüleri yediği kulenin adı: ''sessizlik kulesi.'' Türkiye'yi koca bir ''sessizlik kulesi'' yaptık en sonunda... Ölülerimizi zalimler yesin diye inşa ettiğimiz bir kule artık ülkemiz. Saklanıp bir şeylerin arkasına, dilsiz rahipler gibi bakıyoruz ölülerimize."
Her şey özlenebilir. Her şey tutku konusu olabilir. Her şey aynı ölçüde kutsal ve aynı ölçüde aşağılık olabilir. Tutkular çevreye göre değişen şeylerdir. Evli kadınlar toplantısında, en temiz pak aile kadını olmaya özenen aynı kadın, orospuların yanında en orospu olmayı niçin istemesin? Önemli olan istektir, hiçbir istek diğerinden soylu değildir, değildir, böyle düşünmüş olabilir Rosa gizliden.
Oysa bütün katiller, sanıldığının aksine, inançsızlardan değil fazla inananlardan çıkar.
Sayfa 278 - Üstat Osman
Ne bilginler geldi, neler buldular! Mumlar gibi dünyaya ışık saldılar... Hangisi yarip geçti bu karanlığı? Birer masal söyleyip uykuya daldılar. Ömer Hayyam
Sayfa 224 - yapı kredi yayınları
"Ben keyif aramıyorum. Tanrı'yı istiyorum, şiir istiyorum, gerçek tehlike istiyorum, özgürlük istiyorum, iyilik istiyorum. Günah istiyorum." "Aslında," dedi Mustafa Mond, "Siz mutsuz olma hakkı istiyorsunuz." "Öyle olsun," dedi Vahşi meydan okurcasına, "Mutsuz olma hakkını istiyorum."
Reklam
Akşam oldu yüce dağlar. Uzaklar seçilmiyor, gönüldür geçilmiyor. Akşam oldu yakamadım gazimi. Gök dağlar morardı, gel. Akşam oldu gün battı. Akşam oldu yine garip olana. Akşam oldu neyleyim? Akşam oldu yine bastı kareler. Akşamın vakti geçti. Anadolu sürat katarı aktı geçti.
Derince'ye yaklaşıyor tiren. Basri Şener bakıyor Kerim'e. Ve kocaman burnunun altında kırpık bıyıklarıyla gülümseyerek: « Kambur felek,» diye düşünüyor, «kambur felek, kim bilir ne muzur şeymiş ki Allah onu bu hale koymuş.» Kambur Kerim bakıyor Basri Şener'e: « Ne güler yüzlü adam,» diye düşünüyor, «ne güler yüzlü adam. Belki de çok ceza vermezdi bana böyle bir hâkimin önüne çıksam.》
gülden güzel kokan arnavutköy çileği  ve asma yaprağına sarılı barbunya ızgarasıyla gelir haydarpaşa garının büfesinde bahar buna rağmen rakıyı bir tek dilim beyaz peynirle içiyordu ve saat on sekizi otuz sekiz geçiyordu
..Ayna dedim, seni bölük bölük bölerim.  Denemeni tavsiye ederim, dedi. Bölünerek çoğalırım ve çoğaldıkça fazla suret veririm, hoşuna gitmez...