Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
_Derin acılar, insanı seçkinleştirip diğer insanlardan farklı kılar. _Wagner, çok derin acılar çeken biri – diğer müzisyenlerden üstün yanı da bu. Her alanda Wagner'e ve bestelediği müziğe hayranım. _Derin acılar çekmiş her insanın ruhsal iğrençliği ve gururu, bir kişinin ne kadar acı çektiği, neredeyse onun değer dizgesi içerisindeki yerini
Reklam
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
Yenilenebilme! Nitelik uzayındaki yaşamlar, sorgular, eleştirir; yanlışını, özrünü, eksiğini görür; haddini bilir, kendini tanır; üleşmeyi başarabildiği için tartışır, diyaloğa girer, öteki insanlardan, toplumlardan, kültürlerden öğrenir; sorgulama sorgulaşmaya dönüşür, değişir, yenilenir. Yenilenebilme, cesaret işidir. İşte, nitelikli yaşam,
‘Burada’ olma bilinci, çevre ‘dünya’dan kişiye doğru uzanan ilişki uçlarının toplandığı ve düğümlendiği bir noktanın (bir ‘yer’in: topos) varlığına ilişkindir. -Bu bilince, aslında, her insan, her düşündüğü anda, sahiptir; ancak, bu (‘sıradan’) bilinç içinde, içeriğin yönelişi, o yoğun noktadan, ilişki iplikleri boyunca, dışarıya doğrudur. Bu -çoğunluk- durumlarda, bilinçlendirilen, kişinin uzamsal konumudur: o -fiziki, toplumsal, iktisadi, kültürel, vb. - yerinde kendine ulaşan ilişkiler içindeki konumudur, ilgilenilen - kendi dışına yönelmiştir, kişi. Bazı ender anlarda ise, kişi, iplikler boyunca, içeriye yönelen, katı düğüm noktasında toplanan bir içeriği bilinçlendirir. Bu durumlardaysa, kişinin ilgilendiği artık ‘dış’ ilişkileri değil, kendi konumunda toplanan içeriğiyle, zaman içinde ‘akıp geçmekte’ olan yaşamıdır - geçmişinden geleceğine akan oluşumlarıyla şimdide odaklanan yaşamı… “Buradayım” önermesi bu bilinç içeriğinin dilegetirilişidir. Bu önerme, o ‘yer’i gösterir; o içerik de, o kişinin ‘kendi’sidir.
Sayfa 24
20. asır insanlığı, başlangıcından beri bilinen en dramatik, en dehşet verici çevre sıkıntısını ve kültürel kirlenmeyi yaşamaktadır.
Sayfa 100 - timaş yayınları-pdfKitabı okudu
Reklam
Gösterişçiliğin, böbürlenmenin, haksız kazanç hırsının ürünü olan çok katlı apartman bloklarının tabiatı ezen irilikte ve manevî değeri olan yapıları -meselâ bir camiyi- veya tabiatı hor gören veya bilfiil kendi iç yapısındaki değerlere ‘varlığın icaplarına’ ters düşen yanılgıları ile oluşan çevre çirkinliği insan hayatının her farklı ânında idrak edilerek yaşanacak mimarîyi yok eder ve kültürel kirlenmeyi oluşturur.
Sayfa 88 - timaş yayınları -pdfKitabı okudu
Anlatıbilim Açısından Budist Sinema: Yeni Bir Türe Doğru mu?
Budizm’in sürekli olarak, bir din değil bir felsefe olduğu ileri sürülür. Bireysel düzlemde böyle olabilir, ancak kurumsallaşmış bir ideoloji olması dolayısıyla dinsel niteliği bulunuyor. Budizm, yaşamı acı ile tarifler. Bir tanrı inancı olmayan Budist ideolojiye göre, Buda, insanın içindedir. Bu özellik doğuştan gelir. İçimizdeki Buda kimileri
Ötekilerin Felsefe Tarihi: Eskil Çin Düşüncesi Üstüne
Eskil Çin felsefesi, Çin’in 21. yüzyıldaki yükselişine dek, felsefe tarihinde eskil Yunan merkezli felsefe tarihyazımlarına bir ek gibi görülüyordu ve sık sık bu felsefenin ‘Batı’nınki gibi çağdaş, ileri, gelişkin vb. olmadığı satıraralarından sezdiriliyordu. Her tür resmi tarihyazımının marazlarından felsefe tarihyazımı bile muaf değil. Batı,
Yeni Platoncu düşüncenin seçkin Medici toplumu için önemini göz önünde bulundurmadan, Michelangelo'nun içinde yaşadığı kültürel ve sanatsal çevre tam anlamıyla anlaşılamaz. Yeni Platoncu evren üzerinde iki prensip hüküm sürer: Biri tanrısaldır, diğeri ise durağan maddeden oluşmuştur: bu ikisi arasında farklı bileşimlerden oluşan bir gerçek ifade edilir. Insan, aklının rehberliği sayesinde, gerçeğin ayrıcalıklı bir düzeyini temsil eder. Sonunda tanrısal kusursuzluğa ulaşacak bir canlı olarak, dürtülerinin maddeselliğine karşı savaşmalıdır. İşte bu çatışmadan tanrısal ideale kendi doğasıyla ulaşmanın olanaksızlığının farkında olan insanın dramı doğar. Insanın iç dünyasını yansıtmayı amaçlayan bu sanatın melankolik ve nostaljik karakteri, böylesi bir güçsüzlükten kaynaklanır. Aşk ve güzellik temalari bu süreç için işlevseldir: Gerçekten de aşk ve güzellik temaları, insanı, Tanrı'yı gözlemlemeye iter. Bu bağlamda, Yeni Platoncu filozoflar, antik mitleri yapıcı ve ahlaki amaçlarla kullanarak, geleneksel açıdan birbirine zıt iki dünya -güzellik ideallerinin kaynağı olan klasik dünya ile Tanrı aşkı ilhamını ve ren Hıristiyan dünyası- arasında bir tür uyum yaratmışlardır.
Reklam
Dursun ve diğer yazarların kitaplarına uzun bir değerlendirme
Son bölümde, İslâm'a yönelik eleştirel görüşleri üzerinde durduğumuz Turan Dursun ve Erdoğan Aydın'ın genel olarak eleştirilerinin niteliği, temel görüş ve iddialarının düşünce tarihindeki yeri ve günümüzdeki anlamı ile vardığımız sonuçlar ve önerilerimizüzerinde duracağız. Şunu da belirtelim ki, yazarların eleştirileri, sadece kendi görüşlerini
Ali Şeriati kendini anlatıyor.
"İlerici ve modern olup Batı fezasından çağımıza egemen olan ekol ve nitelikleri soluyan aydınların, kendisinde henüz gericiliğin etkilerinin varolduğu istisnaî bireyler hakkında düşünceleri hiç de hoş değil. Bu tür aydınlardan biri Şirket-i Sehami-yi Ayendegân adlı gazetede beni, "Alim olduğu halde, beyninde dinî tortular kalmış ve
Sayfa 26
Felsefe ve Kültürel Çevre
Felsefenin verilen tarihsel dizgenin, toplumsal ve kültürel oluşumların karmaşık çözümlemelerinde, aşağıdaki temel maddeler görülmektedir: 1. Felsefecinin içinde yaşadığı güncel politik durum, onun felsefesini belirlemektedir. 2. Toplumun ekonomik ve toplumsal çerçevesinin genel yapısı, birey olarak felsefecinin içinde bulunduğu çerçeveyi yansıtmaktadır. 3. Din, ahlak, bilim, sanat ve teknolojinin o dönemdeki ya da daha önceki tarihsel çağlardaki durumu, felsefe dışındaki bu yapının etkisi de göz önünde tutulmalıdır. 4. Dönemin felsefi kuramları, birey olarak felsefeci üzerinde etkide bulunmaktadır. Geçmiş ve çağdaş felsefi gelenekler, hareketler ve bireysel dizgeler, bireysel felsefecilerin kültürel ve zihinsel çevrelerinin parçası konumundadır. Toplumsal, politik, bilimsel ve sanatsal miraslar bu açıdan önem taşımaktadır.
Sayfa 8 - İzdüşüm YayınlarıKitabı okudu