Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
-Aman hep o kara kaplı kitap… Başka yok mu? Yazmış da ne olmuş? Sizden başka onu kim okuyor? -Senden başka bu kitabı pek çok insan okuyor. -Aman… hep tenbeller, hayalperestler… -Hayır… Frenkler de okuyor. Bu gibi eserlerin garpta bir tanesinin yüzlerce türü basılmış tercümeleri vardır. Avam da okur, havas da okur velâkin sen okumazsın, mazursun da. Mekteplerinizde böyle şey kalmadı. Bir İngiliz kızına Sadi’yi sorsan bilir, sen Şarklı olduğun halde bilmezsin. Kabahat sende mi, Sadi’de mi?
White'ın iddiasına göre, üzenginin keşfi, Avrupa'nın toplumsal yapısının değişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Üzenginin keşfinden önce, bir at üzerinde savaşabilmesi neredeyse imkansızdı. Savaşçı, büyük kılıcını salladığında hedefe isabet ettiremeyecek olursa kendini yerde buluyordu. Üzenginin keşfinden önce, at sadece savaş meydanına gitmek için bir ulaşım aracı olarak kullanılıyordu. Üzenginin, ilk kez Doğu'da kullanıldığı ve sekizinci yüzyılın ilk yarısında Avrupa'ya getirildiği sanılıyor. Charles Martel'in komutası altındaki Frenkler, eyere yapılan bu basit eklemenin yepyeni bir savaşma biçimini mümkün kılacağını anlamışlardı. Eğer süvari, bir mızrağı yeterince sıkı tutabilirlerse, atın momentumu süvarininkine eklenecektir ve mızrak, o zamanlarda yararlanılan savunma yöntemlerinin hiçbiri tarafından durdurulamayacaktır. Askeri teknolojideki atılımların çoğu gibi bu başarı da, ortalığın kızışmasına yol açtı. Frenklerin düşmanları da, attan bu şekilde faydalanmaya başladılar. Bu durum, Frenkleri avantajlarını korumaya yöneltti. Böylece, daha çok at kullanmaya ve avantajlarını koruma amacıyla hem süvari hem de at için zırh yapmaya başladılar. Düşmanlar da benzer değişiklikler yaptı. Ve çok geçmeden bu işe büyük miktarlarda para harcanmaya başladı. Bu tür savaşların ilk zamanlarda bir savaşçıya ait donatıların maliyeti yaklaşık yirmi öküz bedelindeydi. Bu bedel, on çiftçi ailesinin kullandığı donatı bedeline eşitti. Ayrıca, şövalyenin yardımcısı için donatıya ve savaşta ölen atların yerini alacak yedek atlara ihtiyaç duyuluyordu.
Reklam
480 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Başta arkadaş olan Aetius ve Attila'nın zamanla nasıl karşı karşıya kaldıklarını anlatan roman daha çok Romalı komutan Aetius üzerine kurgulanmış. Attila'nın karakteri etkileyici verilmiş ancak konu Hunlar üzerine değil Roma üzerine odaklanmış. Roma tarihi ve frenkler, vizigotlar gibi barbar kavimler hakkında da bilgi sahibi olabilirsiniz.
Tanrı'nın Kılıcı Attila
Tanrı'nın Kılıcı AttilaRoss Laidlaw · Truva Yayınları · 200564 okunma
Frenkler "Gençlik bilseydi, ihtiyarlık yapabilseydi." derlermiş.
Frenkler "Gençlik bilseydi, ihtiyarlık yapabilseydi." derlermiş. Ne doğru söz. İnsan, yaşla hakikate eriyor amma, onu kullanmak, ona göre yaşamak gücünü kaybettikten sonra...
Sayfa 74 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Bu Selçuklular'ın kadınları nasıldır bilir misiniz? Onları tarif etmek istesem, kabaran denizleri, baharda taşan nehirleri ve çölde kopan fırtınaları etraflıca tasvir etmem gerekir. Ben şu uzun, fani ömrümde, Allah'tan gelen maniler haricinde, dilediğini feleğin elinden çekip koparmamış tek bir Selçuklu hatununa rastlamadım desem, inanınız mübalağa etmem. Biçare ademoğullarını güzellikleri ile oylarken, arkalarını döndüklerinde dünyayı yerinden oynatacak işlere göz kırpmadan atıldıklarını gördüm. Yavrularını korurken atmaca, hünkar kocaları ve veya babalarını görür görmez kana kana su içen ürkek ceylanlara dönüverirlerdi. At biner, kılıç, kama kuşanır, ok atar, avlanırlardı. Yeri geldiğinde sayıları binleri bulan konuklara yemek hazırlar, gelin olacak kızlara görülmeyen güzellikte kilimler dokur, nakışlar işlerlerdi. Civardaki tüm Müslüman ülkeler ve dahi Rumlar ve Frenkler bile Selçuklu'dan gelin alabilmek için birbirleriyle yarışırlar fakat pek azı bu şansa erişebilirlerdi.''
Reklam
Agavni'nin bu son sözünü lisan-ı Osmanninimize bihakkın tercüme edecek kelime-i vahide bulunamaz. Frenkler kadınlara yaranmak gayretinde bulunan adamlara "galant" derler. Bu adamların yaranmak için gösterdikleri etvara ve söyledikleri sözlere de "galantri" tabir ederler. Kâmiller cemiyetinde istimali pek de musarrahan caiz değilse de, o kadar ehl-i taassup olmayan cemiyette istimali memnu olmayan tabirlerdendir.
Sayfa 95 - DergahKitabı okudu
İşte güneş hacı frenkler, işte güneş! Tozlu taşlara değil işte güneşe bakın! En eski eser, binlerce, milyonlarca yılın ışığı!
Sayfa 148Kitabı okudu
Ermeniler
Devlet-i Aliye Hristiyan tebaasının çoğu Ermeni taifesi olup kendilerine Ermeni denmesinin sebebi, eskiden sakin oldukları Azerbaycan bölgesindeki Ermeni kasabasından gelmiş olmalarıdır. O bölgenin o sıradaki hâkimi Ermen ismini taşıyordu. 600 tarihlerine gelinceye kadar Küçük Ermenistan, Antakya, Van Erzurum, Sivas eyaletleri ve Büyük Ermenistan Azerbaycan tarafları müstakilen mülkleri olup, Selçuk Sultanlarından Süleyman Gıyasüddin zamanında bu memleketler istila edilmiş, hükümdarları yakalanmış ve kendileri tebaalığa kabul edilmişlerdir. Sonraları Dördüncü Murat zamanına kadar bu taifenin mezhepleri başka Hristiyanlardan ayrı ve tek mezhep idiler. Kendi hallerinde yaşar, sade bir taife oldukları halde, Avrupalılar, Devlet-i Aliye'de fesat çıkarmak için, nasıl Ruslar harp esnasında Rumları ifsat etmekten faydalanıyorsa Frenkler de Ermenileri Katolikliğe alarak hem kendi nüfuzları artırmak hem de Osmanlı ülkesinde fesat çıkarmak isterlerdi. Bu yüzden zuhur eden isyanlar katil ile tedip olunmuşlardır. Halen Ermenilerle Katolikler birbirlerinin kestiğini yemezler ve birbirlerini öldürmeyi sevap sayarlar. Asıl Ermeniler Devlet-i Aliye'nin zaferine dua ederlerken, Katolik olan Ermeniler Frenklerin zaferini temenni ederlerdi. Az zaman önce Rus seferi esnasında, Ruslarla Rumlar arasında görülen durumlar bu iddaamızın delilidir. Atalarının ayinine sadık kalan Ermeniler tarafsız olduklarından Devlet-i Aliye'ye saygı gösterirler.
Sayfa 105Kitabı okudu
448 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Şıpsevdi, alafranga tutkunu, bilgisizliğin kötü bir şey olduğu konusunda nutuk çeken ama kendi bilgisizliğini Fransa’da öğrenim görmüş olduğu gerekçesiyle -olmayan eğitimle- örtmeye çalışan, ailesini büyükten küçüğe alafranga hayata alıştırmaya çalışan, zorla Fransızca konuşmalarını isteyen, şeftali yeme şekline göre bile olsa ders vermeyi ihmal etmeyen genç Meftun’u görüyoruz bu romanda. Bir ölümden bile sayfalar dolusu öğüt sözleri yer alıyor. Roman başladığında da uzun betimlemelerle karşılaşıyorsunuz. Yani, beş yüz sayfanın özeti iki satırlık olabilir ama yazarın kalemi bunu uzatıp gahi yoruyor gahi düşündürüp hızlıca okutuyor. Meftun karakterine sinir olduğum gerçeğini saklayamayacağım. Frenkler gibi yaşamaya çalışan, hatta zavallı ninesine bile ders vermeye kalkan bir genç. Aynı zamanda para delisi, çapkın ve şıpsevdi. Bütün bir aileyi nasıl hallere soktuğunu okuyup duruyoruz. Her şeyi Fransızca kitaplardan öğrenen biri. Öyle ki kız kardeşinin yasak bir ilişkisinin olduğunu öğrendiğinde sinirlenir amma bir Fransızca ahlak kitabında bunun normal olduğunu okuduktan sonra normal karşılar hatta onları evlendirme yoluna bile gider. Kendi inançlarına saygısı, güveni olmayan biri benim gözümde. Kendi kültürünü yok sayıp, ayıplayan biri. Romandaki karakteri beğenmedim ama kitabın konusunu, anlatışını beğenerek okudum. Zati okunması gereken eserlerden biri.
Şıpsevdi
ŞıpsevdiHüseyin Rahmi Gürpınar · Özgür Yayınları · 20142,107 okunma
Reklam
·
Puan vermedi
"Frenkler kutsal kenti, kırk gün süren bir kuşatmanın ardından, H.492 yılının 22 Şaban'ında (15 Temmuz 1099), bir cuma günü ele geçirmişlerdi. Ne zaman bu konu açılsa muhacirler titremeye başlıyor ve zırhlar içinde, yalınkılıç sokaklara dağılan, erkekleri, kadınları ve çocukları boğazlayan, evleri yağmalayıp camileri talan eden o sarışın savaşçılar hala gözlerinin önündeymişçesine bakışları donuyor."
Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri
Arapların Gözüyle Haçlı SeferleriAmin Maalouf · Telos Yayınları · 19981,800 okunma
‘Filhakika şarklılar kedileri, garplılar da köpekleri bunun için severler; şarklı tembel, garplı da çalışkandır. Fakat gel seninle bu muammayı birlikte halledelim. Acaba her oturan adam tembel, her koşan adam çalışkan mıdır? Kimi adam vardır ki sabahtan akşama kadar oturur ve düşünür. Onun bir hazine-i efkârı vardır, yani fikir cihetinden
836 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.