Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çok sıcak bir fotoğraf değil mi? Vaktinde gazete okuyucusu olamayışıma hüzünlendim.
Bu bir roman. Kendini sahifelerde araştırıyor. Nasıl bir kadınım ben? Bir hayalperver. Kitap ve gazete sahifelerinin yetiştirdiği ve İzmit'teki baskılı, düş hayatın feveran ettirdiği roman kızı.
Sayfa 104
Reklam
Bir baksanıza şu gereksizlere! Hep hastadır onlar, safralarını kusarlar ve buna gazete derler. Birbirlerini yutarlar ve kendilerini bile sindiremezler.
İSTİHBARAT ve...
Dikkatimi çeken hususlardan biri de, ne MİT'te ve ne de Siyasî Şube'de sorgulamayı yapanlardan hiçbiri, fikir plânında hiçbir şeyden haberdar değillerdi... İBDA-C örgütü diye bir dâvâya balıklama dalan adamlar, İBDA'nın kitabî yönünden tam bir kara cahil idiler... Âdeta, mikrobu bilmeden doktorluk taslamak gibi bir şey... Bütün bilgileri, gazete haberleri çerçevesinde idi; ve gazete okuyucusu olarak -ki, gazeteleri de ne kadar okudukları meçhûl-, devşirdikleri haberleri istihbarat yapmış gibi topluyor, bir zaman sonra da bunları istihbarat teşkilâtının çalışması diye basına veriyordu... Seneler senesi birtakım uydurma örgüt isimleri ve örgüt değerlendirmelerinin ortada dolaşmasının sebebi buydu; ve bu husus istihbarat güçlerinin ne kadar yavan bir çehresi olduğu babında benim senelerdir arkadaşlarıma söylediğim tesbitti... Sorgulamalarım sırasında da bunu aynen gördüm...
Sayfa 73 - 74 3.Levha, -Tesbitler, Teşhisler-, İBDA YayınlarıKitabı okudu
Haklı ve yerinde bir serzeniş
< “Gazete okurken, radyo dinlerken ya da kafede insanların konuşmalarına dikkat ederken, hep aynı sözlerin söylenip yazılmazsından, hep aynı deyimlerin, süslü sözlerin metaforların kullanılmasından çoğu zaman bıkkınlık, hatta tiksinti duyuyorum.” >
Kimse Unutamaz
bilgigazetesi.org/haber/kimse-unu... #SonerAtabek #Yazar #köşeyazısı #köşeyazarı #Bursa #keskinkalemlerimiz #gazete #haber #haftasonu #televizyon #dergi
Reklam
Profesör ne zaman eline bir gazete alsa neşesi kaçardı: "Bu gazeteler sanki cehennemde çıkarılıp Türkiye'ye postalanıyor!"   Ve en sık tekrarladığı söz: "Yaşlı birinin söylediklerini Herkes nasihat sayar”                                
Hatırlarsınız, Kemal Derviş Türkiye ekonomisini düze çıkarsın diye anavatanına davet edildiğinde, önce verileri incelemek üzere çalışma odasına kapanmıştı. Birkaç gün sonra o odadan çıkıp ilk açıklamasını yaptı: “Beyler! Türkiye'nin sorunu ekonomikmiş gibi gözüküyor oysa psikolojik…..” derken neyi kastediyordu acaba? Gazete köşelerinde unutulup gitti bu söz. Psikofilozofik referanslarındaki tıkanma mı kastedilmişti? Ve o kastedilen sorunun çözümüne Mevlânâ'nın bir katkısı olamaz mıydı? Bilinmiş olsaydı, çözüme katkısı olacağından eminiz.
"Tabii ki yeni totaliter sistemin eskisine benzemesini gerektirecek hiçbir neden yok. Polis copu ve idam mangaları, yapay açlık, toplu hapsetmeler ve toplu sınırdışı etmeler yoluyla devlet, yalnızca insanlıkdışı değil (bugünlerde buna kimse pek aldırmıyor); açık şekilde yetersizdir ve ileri teknoloji çağında yetersizlik, Kutsal Ruh'a karşı işlenmiş bir günahtır. Gerçekten etkili totaliter devlet, siyasi patronların ve onların yönetici ordularının tüm güçleri kendisinde toplayan hükümetinin, kölelerden oluşan nüfusu köleler köleliklerini sevdikleri için zor kullanmaksızın kontrol ettikleri devlettir. Günümüzün totaliter devletlerinde köleliği sevdirmek, propaganda bakanlıkları, gazete yayıncıları ve okul öğretmenlerine verilmiş bir görevdir. Ancak yöntemleri halen kaba ve bilimdışıdır. Cizvitlerin, "bana çocuğun aldığı eğitimi söyle sana yetişkin halinin dinî inançlarını söyleyeyim" diye böbürlenmeleri, hüsnü kuruntunun ürünüdür. Ve muhtemelen modern pedagog, öğrencilerinin reflekslerini şartlandırma konusunda, Voltaire'i yetiştiren değerli rahipler denli başarılı değildir"
Kan kızılı bir gelincik seherinde, Sırtıma kahpe bir hançer indiğinde, Ve bu gencecik ve bu hemencecik ölüm, Çığırtkan bir gazete başlığında, Çığlık-çığlık sana kavuştuğunda, Beni düşün... Beni düşün, unutma...
Reklam
Bedirhan Bey’in aşiret üyeleri ve müttefikleri Hakkari‘de katliamlar yaparak binlerce Nasturi‘yi öldürdü, bu Avrupa ve ABD’de büyük bir tepki yolaçtı. Batı ülkelerinde birkaç yıldır dağlı Nasturilerşn keşfi gazete manşetlerine çıkmıştı. Başta Fransa ve Britanya olmak üzere büyük güç güçler Bedirhan ve müttefiklerine karşı harekete geçmesi için sultan üzerinde baskı yaptılar. Osmanlı önce Bedirhan‘ı teslim olmaya zorlamak için Nakşibendi tarikatın şeyhlerinin aracılık etmesini sağladı. Bu girişimlerin sonuç vermemesi üzerine Babıali’nin elinde zor kullanmaktan başka seçenek kalmamıştı. Bedirhan, müttefiklerinin de yardımıyla şiddetli bir mücadeleye girişti ama sonunda Temmuz 1847’de teslim olarak sürgüne yollandı.
"Seni anlıyorum " Demek büyük bir yalandır. Kocaman bir yalan. Kimse kimseyi anlayamaz ve tanıyamaz dünyada... Var olan en sağlam zırh insan vücududur. İçindekileri en iyi saklayan kasa odur. Koridorlarında birikenlerin kokusunu bile yaymaz dışarıya. Deliliğinin kokusunu, anormalliğinin kokusunu duyamazsın yanında gazete okuyan adamın, otobüs durağında. Sadece gördüklerin vardır. Beş duyunun algıladığı kadar anlarsın aileni, sevgilini, çocuğunu. Dolayısıyla herhangi bir şeyi, birinin anladığına, ama gerçekten anladığına emin olmak, sarıldığında arkasında ellerini kavuşturabilecek kadar o şeyi ya da kimseyi anlamak olağanüstü bir durumdur. Ve çok zaman isteyen söz konusu olağanüstü ilişki için olağanüstü bir insan olmak gerekir.
Niçin hep acı şeyler yazayım? Dostlar, yufka yürekli dostlar, taundan hoşlanmıyorlar. "Hep kötü, sakat şeyleri mi göreceksin?" diyorlar. "Hep açlardan, çıplaklardan, dertlilerden mi söz edeceksin? Geceleri gazete satıp izmarit toplayan serseri çocuklardan; bir karış toprak, bir bakraç su için birbirini öldürenlerden; cezaevlerinde ruhları kemirile kemirile eriyip gidenlerden; doktor bulamayanlardan; hakkını alamayanlardan başka yazacak şeyler, iyi güzel şeyler kalmadı mı? Niçin yazılarındaki bütün insanların benzi soluk, yüreği kederli? Bu ülkede yüzü gülen, mutlu insan yok mu?
Sayfa 23 - Karbon Kitaplar / 1.Basım: Mayıs 2019 / Yayına Hazırlayan: Selçuk Uzman / Alıntının Geçtiği Öykü: Mutlu KöpekKitabı okudu
Sosyal medya kadar değildir.
Kitap, roman, dergi, gazete ve mecmualar ise irademizi zorlar hale gelmiştir.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.