"bir gece karanlık onun düşlerinin rengiyken kanatlanmış ve İran'ın onu çağıran yıldızlarla bezeli gecesine uçmuş."
Melek Roksana istenmeyen bir çocuk çünkü o bir kız çocuğu, büyükannesinin ailenin kaderi olmuş geçmişten etkilenerek onun doğmasını bile istemiyor, yaşananlarla Roksana'nın kaderi diğerlerinden ayrılıyor. Her gece rüyalarında uçsuz bucaksız denizlere gidiyor annesinin ve ailesindeki geçmiş bütün kadınların kaderi küçük kapalı bir kutuya hapis olmakken o rüyalarında özgürlüğü buluyor, bu yüzden ilk annesi sonra babası onu terk ediyor, çocukluğunu kaybediyor.
Evleniyor bir peri masalını yaşıyor, masal ne kadar gerçek gerçek ne kadar masal çözemiyor, anne oluyor fakat asıl anne kendisi gibi henüz küçük bir kız çocuğu olan kızı mı yoksa kendisi mi bilemiyor. Bin bir gece misali, masal gerçek olsun istiyorsa her geceye bir gerçek sığdırmak zorunda. Madden ve manen sınırı aşmaya karar veriyor bir iz bile bırakmadan ardına bıraktıkları ile kaderi değiştirebileceğini düşünüyor bu yüzden ilk önce sessiz bir azaba düşüyor, sonra aslında hiç görmediği denizden bir damla suya.
Çok güçlü bir metindi, olayların işlenişi, dönemin şartları, karakterlerle beraber çok beğendiğim bir eser oldu. Yazarın dilimize çevrilmiş tek kitabı ama umarım son olmaz.
O ve umarım son okuduğum kitapta bir korku kitabı olur. Güzel bir temenni gibi görünmeyebilir siz korku sevmeyenler için ama bir korku
