Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Soru: son kullanma tarihi geçmesine rağmen, çoğunluğun kaybetmekten ölüm kadar korktukları töre, gelenek ve adetler nedir? Yani sana çocukken su verip, sırtını okşayan tonton komşu amcanın, sen küpe takan, saç uzatan bir delikanlı olduğunda ya da kendi kafasına göre takılan bir genç kız olduğunda, sana duyduğu düşmanlığının altında yatan korku nedir?
Dili korumakla vatanı korumak aynı şeydir. Çünkü dil, vatan kadar, tarih kadar, gelenek ve töre kadar azizdir. Dil olmayınca millet olmaz, soy sop, kök gövde olmaz. Milli kültürün baş unsuru dildir. Dil ve kültür birliği; duygu ve gönül beraberliği, şevk, heyecan ve ruh bütünlüğü sağlar. Bir insan her türlü bilgi ve öğretiyi en iyi, en hızlı ve en rahat biçimde kendi diliyle öğrenebilir.
Reklam
"Töre" yalnızca bıyığa, lahmacuna, kadın cinayetlerine ve düğün konvoylarına indirgendi. Gelenek, zor bir doğumun göbek bağı gibi, kanlı ısırıklarla koparıldı."
"Doğum her zaman önemli toplumsal bir olaydır ve çoğu zaman dine ilişkin birçok adetle çevrelenir. Anayla çocuk arasında varolan en doğal, en dolayısız bağı bile önemli toplumsal koşullar kendi egemenliği altına alır ve fizyolojik koşullara hiç boyun eğmez, gelenek ve topluluk adetlerinin etkileri gözönüne alınmadan bu bağ betimlenemez. (...) Kendi toplumumuzda analığın toplumsal ortak belirleyiciliğini bir kez kısaca özetleyelim ve niteliğini belirtelim. Analık ahlaksal, dinsel, hatta sanatsal bir ideali temsil eder. Gebe kadını yasa ve töre korur; ondan kutsal bir nesne yapılmak istenir; kadının kendisi de bu durumundan gurur duyar ve bunun için mutludur. Gerçi tarih ve etnoğrafya burada gerçekleşebilir bir idealin söz konusu olduğuna dair bize kanıtlar verir. Modern Avrupa toplumunda bile, örneğin Polonya'nın dinine bağlı yahudileri arasında gebe bir kadın, gerçek bir ululama nesnesidir ve bu durumundan gurur duyar. Bununla birlikte, hıristiyan topluluklarının aşağı tabakalarında gebelik bir yük gibi ve zararlı bir durum olarak sayılır. Az çok daha yukarı sınıflarda bir geçim darlığı ve can sıkıcı bir durum yaratır ve geçici olarak günlük toplumsal yaşamın dışına çıkmak sayılır. Ananın doğuracağı çocuklarıyla ilgili duygularına, doğum öncesi tutumuna bakarak önem verdiğimize göre, bu toplumsal sorunun daha ciddi bir biçimde incelenmesine de inanıyoruz, çünkü bu tutum bulunan ortama ve kimi toplumsal değerlere göre değişir."
- MÂİDE SÛRESİ -
En büyük nîmetlerden biri olan düşünebilmeyi o derece ihmal etmişlerdir ki: ONLARA, “şu saçma sapan gelenekleri bırakın da, ALLAH'IN İNDİRDİĞİNE VE PEYGAMBERİNE GELİN!” DENİLDİĞİ ZAMAN: “ATALARIMIZDAN GÖRDÜĞÜMÜZ töre, gelenek ve ideolojiler BİZİM İÇİN YETERLİDİR!” DERLER. PEKİ, ATALARI HİÇBİRŞEY BİLMEYEN VE DOĞRU YOLDAN SAPMIŞ KİMSELER OLSA DA MI onları körü körüne taklit edecekler? EY İMAN EDENLER! SİZ KENDİNİZi ıslah edip düzeltmeyE BAKIN! SİZ DOĞRU YOLDA OLDUĞUNUZ SÜRECE, SAPIKLIĞA DÜŞEN HİÇ KİMSE SİZE ZARAR VEREMEYECEKTİR. Unutmayın ki, HEPİNİZ eninde sonunda ALLAH'IN HUZURUNA VARACAKSINIZ. TÜM YAPTIKLARINIZ SİZE BİLDİRİLECEKTİR. (104. ve 105. Ayetler)
Türk Ortodoks Hristiyanlar: Karamanlılar
Türkçe isim kullanmaları, Türk âdet, gelenek ve göreneklerine sahip olmaları ve konuşma dillerinin Türkçe olması gibi özellikleri Karamanlıları Rum Ortodokslardan rahatlıkla ayırmamızı sağlamaktadır. Fener Rum Patrikhanesi'nin asimilasyon propagandaları sonucunda kimi Karamanlılar kimlik problemi yaşasa da bu insanların birçoğu Türk olduğunun farkındadır ve Fener Patrikhanesi'nin asimilasyon politikasından fazla etkilenmemişlerdir. Bunda Papa Eftim gibi Türklük bilincini üst düzeyde taşıyan bir liderin etrafında toplanmış olmalarının etkisi büyüktür. Papa Eftim'in deyimi ile "Halis Türk ve Türk evlatları olduklarını âdet, töre, kültür ve her hâlleri ile ispat eden" bu insanlar, Türk olmanın bir gereği olarak Anadolu'nun işgaline karşı Mustafa Kemal Paşa'nın yanında yer almış ve düşmana karşı aynı soydan geldikleri Müslüman Türkler ile birlikte omuz omuza savaşmışlardır.
Reklam
-BAKARA SURESİ -
ONLARA: "ALLAH'IN GÖNDERDİĞİ kitabın hükümleriNE UYUN!" DENİLİNCE: "HAYIR BİZ ATALARIMIZIN ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ YOLA, onların bize bıraktıkları töre, gelenek, ve ideolojilere UYARIZ!" derler. PEKİ, YA ATALARI AKILLARINI HİÇ KULLANMAYAN VE DOĞRU YOLU BULAMAYAN KİMSELER İSE, yinede onların izinden mi gidecekler? O İNKARCILARIN DURUMU, TIPKI ÇOBANIN ÇAĞRISINI İŞİTTİĞİ HALDE, BU SÖZLERİ ANLAMSIZ BİR SES VE GÜRÜLTÜ OLARAK ALGILAYAN BİR SÜRÜNÜN DURUMUNA BENZER: SAĞIRDIRLAR, DİLSİZDİRLER, KÖRDÜRLER. ÇÜNKÜ AKILLARINI KULLANMIYORLAR. Böylece körü körüne atalarının izinden giderek haramı helal, helali haram yapıyorlar. (170-171. Ayetler)
170.Onlara: "Allah'ın gönderdiği Kitabın hükümlerine uyun! " denilince: "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulunduğumuz yola, onların bize bıraktıkları töre, gelenek ve ideolojilere uyarız!" derler. Peki, ya ataları akıllarını hiç kullanmayan ve doğru yolu bulamayan kimseler ise ,yine de onların izinden mi gidecekler?
Bir milleti millet yapan dilidir!
Dili korumakla vatanı korumak aynı şeydir. Çünkü dil, vatan kadar, tarih kadar, gelenek ve töre kadar azizdir. Dil olmayınca millet olmaz, soy sop, kök gövde olmaz. Milli kültürün baş unsuru dildir.
Sayfa 67 - İNKILÂP YAYINLARIKitabı okudu
Geleneklerine bağlı toplumların fertleri doğduğu günden itibaren hayat yolunda önüne çıkan engelleri ve karşılaştıkları problemleri, toplumun gelenekleri doğrultusunda kendi karanlık odasına attı. Bu suretle ileride taşınamaz bir yük altına itilmiş oldu. Çoğu zaman gizlenen problemler insanların bedenlerinde kendisini göstermeye başladı. Kalp çarpıntıları, baş dönmesi, gastrit, migren ve vücudundaki kaşıntılar aşırı gelenek ve baskı sonucunda ortaya çıkmış oldu. Bunlar gelenek ve töre baskısının sonucudur.
Sayfa 67
Reklam
Frantz Fanon "Sömürgecilik, kendi omuzları üzerinde başkalarının kafalarını taşımaya-gezdirmeye razı olmaktır" der. Bu rıza imalatı bireyi, kendi değerleriyle alay edilirken kıs kıs gülmeye, Kürtlüğü bön, salakça ifadelerle sunulurken, şivesi taklit edilip ironi konusu yapılırken, Bilo- Hamo-Miho-gibi "kafalık" isimlerle sinema alanında değerlerine hakaret edilirken kahkahalarla izlemeye kader vardırdı. Şüphesiz ki sergilenen şey ne edebiyattı, ne sinemaydı, ne de sanatsal değerler klasmanından sayılırdı. Yazılan-çizilen, sunuma konulan şey bir sömürgecilik uygulamasıydı ve herşey Makyavelist bir cüretkarlıkla bunun hizmetine dejenere etmek amacıyla özelikle edebiyat, sinema ve medya alanında "töre" ve "gelenek"lere o kadar saldırdılar ki hala Kürdistan'da gerçekleşen bütün kriminal vakaları, "töre" ve "gelenek" üzerinden sunmaya alıştırılmış bir zihniyet söz konusu. "Töre" ve gelenek" ağızlarındaki emzik gibi her kriminal vakada emilip duruldu. "Şalvarlı Kürt", "çarıklı Kürt" tabirlerinin edebiyatta kullanılması yine aynı saldırı tazyikinin bir parçasıdır.
Sayfa 184Kitabı okudu
Onlara: "Allah'ın gönderdiği Kitabın hükümlerine uyun!" denilince: "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola, onların bize bıraktıkları töre, gelenek ve ideolojilere uyarız!" derler. Peki, ya ataları akıllarını hiç kullanmayan ve doğru yolu bulamayan kimseler ise, yine de onların izinden mi gidecekler? (Bakara Suresi, 170)
Sayfa 37 - Armağan KitaplarKitabı okudu
Devlet Başa
Türklerde her şey devlet içindir, din de devlet içindir. Bu yüzdendir ki dönemin halifeleri de dâhil olmak üzere hiçbir dinî otorite Türk devlet hayatında hakanların önüne geçememiş, töre ve yasa her zaman önemini korumuştur. Türkmen oymakların genelinde dini taassup görülmemesinin en önemli sebebi gelenek ve göreneklere olan bağlılıktır.
Sayfa 22 - Ötüken Neşriyat
"Türkçe giderse Türkiye gider"
Dili korumakla vatanı korumak aynı şeydir. Çünkü dil, vatan kadar, tarih kadar, gelenek ve töre kadar azizdir. Dil olmayınca millet olmaz, soy sop, kök gövde olmaz. Milli kültürün baş unsuru dildir
Sayfa 67 - İnkılâpKitabı okudu
Osmanlı Yaşam kuralları
Osmanlı bir "töre devleti" kurmuştur. Başta padişah- lar olmak üzere, kanun-u kadim, özetle "töre", herkesi bağlar. Hiç kimsenin kudret ve kuvveti "mutlak" değildir. Özellikle padişahlar denetim altındadırlar ve kanunlarla törelere uymak zorundadırlar. • Padişahlar savaş ve barış ilanı hakkından bile mah- rumdurlar.
Sayfa 152Kitabı okudu
150 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.