Gezi Parkı'nda toplanan gençliğin hedefleri sadece birkaç ağaç ve binayla sınırlı değildi. Bu gençlik oraya, ellili yılların başından bugüne demokrasi, özgürlük ve eşitlik adına kendisine kuşaklar boyunca gerçek diye benimsetilmeye çalışılmış yüzlerce, binlerce yalanı tasfiye etmek için toplandı. Bugünkü iktidarın bugünün gençliğine artık bugünün ve yarının toplumu gözüyle değil fakat sadece kendisine iman edenlerden oluşacak bir cemaat gözüyle bakmaya kalkışması ise, bardağı taşıran son damla oldu.
Yazarın ilk romanıdır. Ülkenin karmaşık durumlarına denk geldiğinden önce yasaklanmış, 1984 yılında yasağı kaldırılmıştır. Yazarın kendine has bir, üslubu ve çok derin bir betimleme kabiliyet var. Bu hali benim çok hoşuma gitti.
Hikayenin asıl kahramanı Selim’dir. Bunun yanında ise önemli yan karakterler olan Seyda, Oktay ve Aysel’de yer
Kitap incelemesini kısa ve öz tutup İstanbul konusunda kendi fikirlerimi de paylaşmak istiyorum.Kendi fikirlerimi paylaştığım satırlar hakaret içeriyor olacak,eğer siyasi bir algıyla değil de realist bir biçimde okunursa, bu da çok görülmez diye düşünüyorum.
Bir çok Tarihçi,Yazar,Sanat Uzmanı'na sorulan sorular neticesiyle İstanbul'un
O günleri takip eden bir ayın sonunda işten kovulmuştum. Gerekçesi ise netti: “Gezi Parkı olaylarına sempatiyle bakmak.” Benim de cevabım netti:
AKP’nin savunuculuğunu üstlendiğini söyleyen bir yönetim tarafından kovulmak şereftir.
Gözde
Bitince bir kitap değil de, sanki birden fazla kitap okumuşum gibi hissettiren, bu sebeple zamana yayarak okuduğum bir kitap oldu.
Dili sade ve akıcı. Zülfü Livaneli'nin diğer kitaplarında da olduğu gibi okuması kolay. Edebi yönünden çok, işlediği konulara ve düşüncelere önem veren bir yazar bana göre.
Bizans Sarayı’nın
Tanzanya,
Afrika'dan bir köşe!
Köşe dediğime bakmayın, Afrika'ya ait her şeyi bulabileceğiniz, gittiğinizde bütün Afrika'yı gezmiş kadar olacağınız bir ülke.
Ben demiyorum, orayı gezen ve hatta bir süre orada yaşayan yazar diyor!
"Tanzanya'yı Afrika'ya dair her şeyi bulabileceğiniz minik bir mozaik olarak
Ayşe Kulin’in çok farklı,distopik bir romanını bitirdim bugün. Tutsak Güneş,Ramanis Cumhuriyeti adlı bir ülkede yaşanan olayların anlatıldığı bir kitap. Ramanis Cumhuriyeti çok gelişmiş,çoğu işleri robotların yaptığı,teknolojik bir ülke olmasına rağmen insanların;özellikle kadınların hakları aşırı derecede kısıtlanıyor. Romanda,kadınların kocalarından sürekli olarak şiddet görmesi,çocuğu olmayan kadınların toplumdan dışlanması gibi günümüzde de (ne yazık ki) hâlâ var olan sorunlara sıkça yer verilmiş. Aynı zamanda diktatörlüğün,faşist bir rejimin insanlar üzerindeki etkisi,ne gibi sorunlara yol açtığı da bu romanda gözler önüne seriliyor. Kitapta bahsedilen “Merkez” her şeye hakim ve her şey Merkez’in kontrolü altında. Bu ülkede insanlar o kadar kısıtlanmış ki,güneş bile tutsak. Ramanis Cumhuriyeti’nde(!) insanlar kendi düşüncelerini belirtemiyorlar,herhangi bir söz hakkına bile sahip değiller. Bütün kararlar yalnızca Merkez tarafından alınıp,uygulanıyor. Kitabın ana kahramanı Yuna ve ailesinin bu rejime karşı tepkileri,yaşadıkları olaylar Yuna’nın gözünden okura aktarılıyor.
Ayşe Kulin,Ayşe Arman’a verdiği bir röportajda bu kitabı yazarken ,Gezi Parkı olaylarından esinlendiğini belirtmiş.
Dili gayet sade ve anlaşılır. Zaten akıcı olduğu için 2-3 günde bitirilebilir.Kitabı bitirdikten sonra bazı gerçekler yüzünüze “pat” diye vurulmuş gibi hissedebilirsiniz,gayet normal. Bana kalırsa,uyandırıcı ve düşünmeye sevk edici bir yanı var romanın. Tavsiye ediyorum.
Yine bir Livaneli klasiği. Yine efsane bir roman. Her ne kadar kitabın girişinde 'Bu romanda anlatılan kişiler kurgu ürünüdür. Benzer kişilerle benzerlikleri ancak rastlantı olabilir' dese de Bir roman düşünün ki içinde Tayyip Erdoğan'dan tutun da Mustafa Kemal'e, İlker Ortaylı, Can Dündar, Yahya Kemal, Nazım Hikmet hatta Nihat Doğan ı görebileceginiz ve güncel bir çok olaya vurgu yapılan bir kitap. Roboski katliamı, gezi parkı olayları ve İstanbul tarihine farklı bir bakış. O kadar farklı bir roman ve içeriğin o kadar zengin ki kitap üzerine on kitap daha yazılır. Eleştirdiğim bir kaç nokta var ama onları burada ifade etmeyeceğim. Çok güzel bir kitap. Roman olmanın da ötesinde sağlam bir bilinç kazandırıyor. Tüm övgülere rağmen Livaneli'nin tüm kitapları bir kenara Serenad bir kenara. Yerini tartışmam.
Atatürk Kitaplığı'ndan çıkınca sola kıvrılıp St. Stephen Mesiresi'ne kardeş Gezi Parkı'nın yanından geçtim. Dünya kentlerinin bütün yeşillikleri kardeştir. Yeşili koruyup sevenler dahil. Bir kilometre yukarısı Hrant'ın vurulduğu kaldırım. Ne güzel adammış. Kardeşimsin Ahparig.