Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Oblomov'un Olga'ya Mektubu
"Bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım. Bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk. Ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o
yaşmaya deyerese ölüm guzel
Yokluğun buz gibi soğuk Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... 'Üşüme' diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... 'Özledim' deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna,
Sayfa 457 - özlem ve ölüm
Reklam
Sevgili Zeze; Bu satırları, çocukluğumdan yazıyorum sana. Tutsak bir çocukluktan yazıyorum; yoklugun aç bir canavar gibi, her şeyi yuttuğu bir dönemden. Canım Zeze; Ben de çocukken yaramaz bir çocukmuşum. Ama seninki gibi masum değil. Kırardım ben de camları, pencereleri. Sonra annemi kızdırır, uyur numarası yapar ve kalkıp, annemin komşular için
Şan şöhret kazanmadım, devlet başkanı olmadım, gerçek bir halife olmadım, evlenmedim. Ama, aynı zamanda, ekmeğimi alnımın teriyle kazanmak zorunda kalmayacak kadar talihliydim. (...) Biri bütün bunları toplayıp bilançoyu çıkarınca ne bir artı ne de bir eksi olduğu, dolayısıyla hayatım dengedeyken öldüğüm sonucuna varabilir. Fakat bu, yanlış bir sonuç olacaktır; çünkü, sırrın bu yakasına geçince gördüm ki hayatımı, olumsuzluklardan oluşan bu bölümün son olumsuzluğu olacak küçük bir artıyla bitirdim: Hiç çocuğum olmadı, sefaletimizi kimseye miras bırakmadım.
128 DİKİŞLİ ŞİİR İlk defa bu kadar sağlam yazıyorum. Haç şeklinde 128 dikişle. Galiba ahbap artık sana ulaşacağım. Yeteneğim geri geldi, göreceksin artık kutsal dizeler yazacağım. Hiç yapmadığım şeyler yapıyorum ahbap Maç seyrediyor ve devamlı topa bakıyorum Telepati yapıyorum. Hey ahbap ben arada bir fikir buluyorum Kuşlar için küçük şemsiyeler
Tüm çağlar kasırga hızıyla geçip gidiyordu, ama ben, hezeyanın gözlerinin farklı yetenekleri sayesinde geçip giden her şeyi, acıyı ve mutluluğu, görkemi ve sefaleti ayırt edebiliyordum; hiç durmadan artan sefaleti, insanı en büyük acılara sürükleyen sefaleti gördüm. Doymak bilmez açgözlülüğü, kasıp kavuran öfkeyi, gözü dönmüş hasedi ve çapayla kalemi gördüm, ikisi de terden sırılsıklandı ve insanı eski bir paçavraya çevirene kadar, onu, bir bebeğin çıngırağını salladığı gibi sarsıp duran hırsı, açlığı, kibri, hüznü, zenginliği, sevgiyi gördüm...
Reklam
''Bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım. Bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk. Ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o
OBLOMOV’UN OLGA’YA MEKTUBUKitabı okudu
"Yüreğimi, kaygıyla dönüşümü bekleyeceği bir ağaç gölgesinde bıraktım ve yürüdüm; durmadan yürüdüm. Güneş yüzümü ve ellerimi yaktı.Tozlu, uzun ve sessiz pek çok yol aştım.(...) O sırada rastladım Acımasız Adamlar'a. Çok daha acıklı bir yaşam için çarpan, acılı bir yüreğe sahip adamlara.Başkalarına da kendilerine de acıma nedir bilmeyen adamlara.Öykülerini gördüm, işittim, yaşadım. Üzgün döndüm, beni kaygıyla aynı ağacın gölgesinde bekleyen yüreğimi aradım Acımasız Adamlar'ın öyküsünü anlatmaya karar verdim. Bu öyküyü ne mürekkeple yazıyorum ne de kanla. Gezginliklerimin tozunda eriyip giden, acılarımın ve yorgunluklarımın terinden yararlanıyorum  yalnızca."
Ben rüya görmem nedense Ama seni gördüm düşümde, Uyanıverdim birden Karanlığın kucağına.. Olduğu gibi yazıyorum; Sıcağı-sıcağına. Uyandım, Ki her şey, simsiyah ve sessiz. Öylece kaldım, Her şey simsiyah ve renksiz. Kapkara kaldım.
Baran, sevgilim. Sana ikimizin de bir daha asla bir araya gelemeyeceği bir yerden yazıyorum; burası öyle karanlık ki! Gözlerinin mavi pınarına akan bir kan nehri gibi bu ikimizi buluşturan bahar. Sen gökyüzünde parlayan yıldızların tümü sün, ben yalnızca sana pafta olmak için var olan bir kumaş par çasıyım. Diliyorum ki, avucunun içindeki o
Sayfa 254Kitabı okudu
Reklam
"Ben rüya görmem nedense Ama seni gördüm düşümde, Uyanıverdim birden Karanlığın kucağına.. Olduğu gibi yazıyorum; Sıcağı-sıcağına."
Sayfa 180 - Yapı Kredi Yayınları
… Güneş yüzümü ve ellerimi yaktı. Tozlu, uzun ve sessiz pek çok yol aştım. ... O sırada rastladım Acımasız Adamlar'a. Çok daha acıklı bir yaşam için çarpan, acılı bir yüreğe sahip adamlara. Başkalarına da kendilerine de acıma nedir bilmeyen adamlara. Öykülerini gördüm, işittim, yaşadım. Üzgün döndüm, beni kaygıyla aynı ağacın gölgesinde bekleyen yüreğimi aradım Acımasız Adamlar'ın öyküsünü anlatmaya karar verdim. Bu öyküyü ne mürekkeple yazıyorum ne de kanla. Gezginliklerimin tozunda eriyip giden, acılarımın ve yorgunluklarımın terinden yararlanıyorum yalnızca.
Tam Metin
(Çok uzun bir sessizlik) Ama senin dostların var. (Uzun bir sessizlik) Çok dostun var. Onların sana bu kadar koltuk çıkmaları için ne veriyorsun onlara?
Baran, sevgilim. Sana ikimizin de bir daha asla bir araya gelemeyeceği bir yerden yazıyorum.; burası öyle karanlık ki! Gözlerinin mavi pınarına akan bir kan nehri gibi bu ikimizi buluşturan bahar. Sen gökyüzünde parlayan yıldızların tümüsün, ben yalnızca sana pafta olmak için var olan bir kumaş parçasıyım. Diliyorum ki, avucunun içindeki o
206 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.