Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ben rüya görmem nedense Ama seni gördüm düşümde, Uyanıverdim birden Karanlığın kucağına.. Olduğu gibi yazıyorum; Sıcağı-sıcağına. Uyandım, Ki herşey, simsiyah ve sessiz. Öylece kaldım, Her şey simsiyah ve renksiz. Kapkara kaldım. Işığı yaktım, yazdım: Tüm sen’li, tüm sensiz.
Sayfa 180Kitabı okudu
KAN PORTAKALI Doktor konuşuyor. İlk tümcelerden sonrasını duymuyorum artık. Adamın dudaklarına odaklanmış gözlerim, annemin korku bulamacı bir renge boyanmış yüzüneyse hiç bakamıyorum. “Akciğerin sol lobunda portakal büyüklüğünde kitle...” Portakal büyüklüğünde... Kan portakalı mı? Portakal bahçelerindeki tüm portakallardan nefret ediyorum o
Reklam
Mektup
Size Viyana’dan yazıyorum. Nasıl olduğunuzu bilmiyorum. Ben yaşamımı gezerek kazanıyorum. Acı bir yürekle pek çok güzel şey gördüm. Burada güzellik yerini uygarlığa bırakmış. Ama dinlendirici. Kiliseleri ya da antik yerleri gezmiyorum. Ring üzerinde dolaşıyorum. Tiyatroların, görkemli sarayların üzerine akşam inince, taş atların, gurubun kızıllığına doğru körlemesine atılımı, yüreğime acı ve mutluluk karışımı garip bir duygu dolduruyor. Sabah rafadan yumurtalarla taze krema yiyorum. Geç kalkıyorum, otelde gönül okşayıcı davranışlarla karşılanıyorum, metrdotellerin dillerine bayılıyor, iyi yiyeceklerle tıka basa doyuyorum (ille de o taze krema). Görmeye değer şeyler ve güzel kadınlar var. Yalnızca gerçek bir güneş eksik. Ne yapıyorsunuz? Hiçbir şeyin hiçbir yerde alıkoymadığı ve size bağlı kalan bu mutsuz adama kendinizden ve güneşten söz edin. Patrice Mersault
Derviş
Șimdi gül deyince insanın aklına tuhaf şeyler geliyor. Ben mahallede iki tur dolanıp mezarlık duvarından aşınca gül mü kopardım Ayșe'ye vermek için? Değil. Ayşeler çoktur da onlara çiçekçiler de çoktur, benim işim olmaz. Hayatta bi kere çiçek taşımışlığım var, onu da poșete koydum da yürüdüm. Lisede hem de rezillik. Okulun müdürüne
Sevgili İrem, Bugün Akademi'deki altmış ikinci günüm ve ben sana bu satırları, diğer mektuplarımda da olduğu gibi odamdaki pencerenin kenarından yazıyorum. Soyhan'daki evimde odamın penceresinden dışarı baktığımda, uzaktan da olsa evinizin bahçesindeki ışıklandırmalarını görür ve ne yaptığını merak eder ama yine de seni aramaz ya da sana
Sayfa 495 - Epsilon yayınlarıKitabı okudu
"Doymak bilmez açgözlülüğü, kasıp kavuran öfkeyi, gözü dönmüş hasedi ve çapayla kalemi gördüm, ikisi de terden sırılsıklamdı ve insanı eski bir paçavraya çevirene kadar, onu, bir bebeğin çıngırağını salladığı gibi sarsıp duran hırsı, açlığı,kibri, hüznü, sevgiyi gördüm.."
Reklam
Oblomov'un Olga'ya Mektubu
"Bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım. Bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk. Ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o
Şehidimizin Mektubu
Buraya ne yazsamda ne fayda, hiçbir yazı bir insanı bu kadar etkilemezdi. Şehidimizin bu güzel yazısı bütün Türkiyeye bir çağrı olmuştur belki. Çocuk esirgeme kurumunda büyüyen şehidimizin son sözleri. Şehit Komando Er Murat Akman’ın Mektubu (1996) Bu yazı bir komanda er mektubudur ve siz bu mektubu gazeteden okuyorsanız ölmüşüm demektir. Bir
_Tinin Görüngübilimi, bilincin değişiminin yolculuğunun betimidir. _Her şey kozmik tinin görüngüleridir. Bu gerçekliklerin dışında aşkın bir varoluş bulunmaz. Her şey bu dünyada olup biter ancak bilen özne ile bilinen şey mesela bilinç ve dünya aynı şeydir. Hepimiz her şeyi kapsayan kozmik ruhun parçalarıyızdır. O tekil ve tüm olan tin'dir.
Bu yönde yaptığım alıştırmalar beni «ilk çıkış» sözleriyle gerektiğinde «son düzenleme» düzeyinde yapılara ulaşabilecek kıvama getirdi. Gördüm ki şair oluşumu insan oluşuma ne kadar çok yakın kılabilirsem kendiliğinden dışa vurduklarımla, bilinçli bir çabayla seçtiklerim arasında yakınlık doğuyor. Yazdıklarım «yazmayı uygun bulduklarımdan» değil, «yazmam kaçınılmaz ve tabii olanlardan» meydana geliyor. Kaprislerimle değil, benim için de yazarken tanınır hale gelen isteklerimle yazıyorum. Nelerin istenebilir olduğunu tartıyorum.
Sayfa 28
Reklam
Şan şöhret kazanmadım, devlet başkanı olmadım, gerçek bir halife olmadım, evlenmedim. Ama, aynı zamanda, ekmeğimi alnımın teriyle kazanmak zorunda kalmayacak kadar talihliydim. (...) Biri bütün bunları toplayıp bilançoyu çıkarınca ne bir artı ne de bir eksi olduğu, dolayısıyla hayatım dengedeyken öldüğüm sonucuna varabilir. Fakat bu, yanlış bir sonuç olacaktır; çünkü, sırrın bu yakasına geçince gördüm ki hayatımı, olumsuzluklardan oluşan bu bölümün son olumsuzluğu olacak küçük bir artıyla bitirdim: Hiç çocuğum olmadı, sefaletimizi kimseye miras bırakmadım.
Ben rüya görmem nedense Ama seni gördüm düşümde, Uyanıverdim birden Karanlığın kucağına.. Olduğu gibi yazıyorum; Sıcağı-sıcağına. Uyandım, Ki her şey,simsiyah ve sessiz. Öylece kaldım, Her şey simsiyah ve renksiz. Kapkara kaldım. Işığı yaktım,yazdım: Tüm sen'li,tüm sensiz.
Tüm çağlar kasırga hızıyla geçip gidiyordu, ama ben, hezeyanın gözlerinin farklı yetenekleri sayesinde geçip giden her şeyi, acıyı ve mutluluğu, görkemi ve sefaleti ayırt edebiliyordum; hiç durmadan artan sefaleti, insanı en büyük acılara sürükleyen sefaleti gördüm. Doymak bilmez açgözlülüğü, kasıp kavuran öfkeyi, gözü dönmüş hasedi ve çapayla kalemi gördüm, ikisi de terden sırılsıklandı ve insanı eski bir paçavraya çevirene kadar, onu, bir bebeğin çıngırağını salladığı gibi sarsıp duran hırsı, açlığı, kibri, hüznü, zenginliği, sevgiyi gördüm...
205 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.