"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Hey!
Size sesleniyorum!
Kendinizden bir şeyler bulacaksınız bu kitapta!
Buldukça duygulanacaksınız ve hayranlığınız artacak!
Hangimiz sevmiyoruz:
Kütüphanemizi düzenlemeyi?
Geçip karşısına seyretmeyi?
Ödünç kitap vermek yerine gidip yenisini alıp vermeyi?
Bir kitap eksilince kitaplıkta onun yerindeki boşluğu hangimiz fark etmiyoruz?
Hangimiz
Bir mezarın tarihi seyri nasıl olur bilir misiniz?
Her şey bir ölümle başlar!
Kiminin fiyakalı bir mezar taşı olur kiminin daha sade.
Zaman geçer, ilk günlerde kalabalık olan mezar yalnızlaşmaya başlar. Üzerinde otlar biter. Daha da zaman geçer ve yazıları dahi silinmeye yüz tutar. Taze ölülerin başı kalabalıkken onun gelen gideni olmaz. Diğer
Okumak güzel.
Başkasıyla okumak daha güzel.
Kitle ile okumak paha biçilemez.
Aynı anda aynı kitabın aynı satırlarında buluşmak... Aynı cümlelerde benzer duygulara kapılmak...
Onlarca kişilik bir grupla okuduk eseri.
Okurken birbirimizi motive ettik.
Uygulamayı eserden alıntılar ile doldurduk.
Görenler eşlik etti; okumalara, okunmalara vesile
Edip Cansever'i.
Aslında amacım dün bitirmekti kitabı ama şu hayatta her şeye geç kaldığım gibi buna da geç kalmayı başardım.
Eskiler "geç olsun da güç olmasın," derler.
Neye elimi attıysam hayatta hem geç hem güç hale getirmeyi başardım.
Sonra vay efendim mutsuzum, vay efendim yorgunum vs
Uğruna ter döküp savaşacağım hiçbir sevgiyi istemiyorum artık.. Benim; dümdüz, telaşsız, kendiliğinden gelip kafa yormayan, güzel şeylere ihtiyacım var.
En saf duyguları paylaştığımız, kötülük nedir bilmediğimiz zamanlardı çocukluk yılları. Riyasız, çıkarsız, zararsız dostluklar kurduğumuz... Aynı mahallenin sokaklarında koşturup saatlerce oyunlar oynardık. O fakirmiş bu esmermiş ne ehemmiyeti vardı ki? Önemli olan aynı duyguları paylaşmamız, birlikte eğlenmemiz değil miydi.
Büyüdük çok şey
Kitabın adı " Güneşi Uyandıralım " ama
" Büyükler güneşi uyandırmayı bilmez." demişti Zeze kitabın sonunda. Haklı da aslında; biz büyükler çocukların güneşini çaldık, karanlıklara çağ açıp onları fenersiz bıraktık. Şimdi güneş nasıl uyandırılır nerden bilelim?...
Şeker Portakalı kitabının devamı olan kitabımız Zeze ' nin
Hayallerime tutunuyorum ben. Umudum var çünkü. Mucizelere inanan çocuk ruhum, dokunulmazlık sağlıyor dileklerime. İnancımı kaybettiğim gün öldüğüm gün olur. Hani o rüzgarda savrulan saçlarımla uçurum kıyılarından sonsuzluğa uzanan denizlerin ufkunu izlemelerim olacak ya... İşte o gün ilamını elime alacağım özgürlük sevdamın. Hani yaz yağmurlarında kulakcıklarımdan ruhuma akan müziğin eşliğinde orman yürüyüşlerim olacak ya..Hah, o gün benim olacak doğanın en güzel nâmeleri. Bisiklet bineceğim deniz kıyılarındakı kumsallarda. Bozacağım ezberleri. Uçurumlardan değil, bulutlardan atlayacağım rüzgarın koynuna. Bütün dünyaya rest çekeceğim, işte ben, işte hayallerim, gerçekleşiyor hayaller diyeceğim. Ve o gün yanımda olanlar, bir gün beni sonsuzluğa uğurlayacaklar bulutların göz yaşlarıyla. Çünkü ben, yağmurlarda ıslanmayı hayal ettim ya ömrüm boyunca. En büyük armağanı olsun istiyorum bana Gökyüzünün, bulutların gözyaşları. Çocuk ruhlu bir hayalperest kaybettik de, onu uğurluyoruz desin masmavi bulutlar. Denzilere kavuşsun gözyaşlarından oluşan mektuplar. Ve ben, o yağmurların her damlasıyla mühürleneğim sonsuzluğa...
Çünkü ölüme aşık yaşasam da,
Yaşamadım doya doya....