Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
Karanlık ve ölçülerin üzerinde sorumluluk gerektiren bir davanın ortasında neşesini korumak, hiç de azımsanmaya cak bir meziyettir: üstelik, neşeden daha gerekli ne vardır? Delice neşeden payını almamış hiçbir şey başarıya ulaşmaz. Ancak güç fazlasıdır gücün kanıtı. — T ü m d e ğ e r l e r in b i r y e n i d e n d e ğ e r l e n d i r i l i ş i , bu soru işareti öyle kara öyle devasadır ki, gölge salar, onu koyanın üstüne — böyle bir görev yazgısı zorlar her an, güneşe koş maya, çok ağırlaşmış bir ciddiyeti üstünden silkip atmaya. Her yol mubahtır bunun için, her “ vaka” bir mutluluk vaka sıdır. Özellikle de savaş. Savaş her zaman büyük akıllılığıydı çok manevileşmiş, çok derinleşmiş tinlerin; yaralanmada bile iyileştirici bir güç vardır hâlâ. Kaynağını, bilginlerin merakın dan sakladığım bir söz, çoktandır sloganım olmuştu: Increscunt animi, virescit volnere virtus.* *Increscunt animi, virescit volnere virtus (Lat.): Tek bir yara, maneviyatı derinleştirip erdemleri geliştirin Furius Antias, Aulus Gellius, 18,11,4. (ç.n.)
Sayfa 1
Reklam
Edep, Nezâket ve Terbiye
Osmanlılar'ın edep, nezaket ve terbiye husūsunda kaydettikleri seviye, hiçbir milletle käbil-i kıyas değildir. Onların muâşeret ādâbı, misli görülmemiş bir mükemmellik ve incelik arz eder. Bunlar, millet ve mez- hep ayrımı yapılmaksızın bütün insanlara karşı aynen riayet edilen rühi ve vicdanî bir kânun mesåbesindedir. Dolayısıyla Osmanlı
Sayfa 501 - Erkam yayınlarıKitabı okudu
“Birden yanındaki sandalyede oturan Nietzsche gözlüğünü çıkardı, yüzünü mendiline gömüp hıçkırıklara boğuldu. Breuer ne yapacağını şaşırdı. Bir şeyler söylemesi gerekiyordu. “Ben de Bertha’dan vazgeçmek zorunda kaldığımda ağlamıştım. O görüntülerden, o büyüden kurtulmak öyle zor ki. Lou Salome için mi ağlıyorsunuz?” Hâlâ yüzü mendiline gömülü Nietzsche, burnunu çekti ve hızla başını iki yana salladı. “O halde yalnızlığınız için mi?” Nietzsche yine başını iki yana salladı. “Neden ağladığınızı biliyor musunuz Friedrich?” “Tam değil,” diyen Nietzsche’nin sesi boğuktu.”
Sayfa 365Kitabı okudu
Yaşamamızı sağlayan yerçekiminin merkezini kaybediyoruz. Bir süreliğine kayıbız. Birden insana aşın değer biçilmesinin insanda yarattığı tüm enerjiyle karşıt değer biçmelere dalıyoruz. Artık her şey baştan aşağı yanlıştır, sırf “kelimedir”, kaotik, güçsüz veya ölçüsüz: a) Kimi bu tür dünyevi çözümlere teşebbüs eder ama aynı anlayışla —yani gerçeğin, sevginin ve adaletin muhtemel zaferine dair anlayışla (Sosyalizm: “kişinin eşitliği”); b) Kimisi aynı zamanda ahlak idealini de muhafaza etmeye çalışır (bendi olmayan, kendini inkâr edenin üstünlüğü, istencin reddedilişiyle); d Kimisi “ötesini” muhafaza etmeye çalışır—sadece bir tür mantık karşıtı “x” işareti bile olsa—ama bunun hemen öyle bir biçimde yorumlar ki içinden bir tür eski moda metafizik rahatlık türetilebilir, d) Kimisi olaylarda eski moda kutsal bir hükümet bulmaya çalışır. ödüllendiren, cezalandıran, eğiten ve iyileştiren nesneler dizisi; e) Kimileri hâlâ iyi ve kötüye inanır ve iyinin zaferini ve kötünün yok edilişini bir görev olarak tecrübe eder. fl “Doğal” olan şeyleri, arzuyu, egoyu küçümseme: En yüce tinselliği ve sanatı şahsilikten uzaklaşmanın ve ilgisini kaybetmenin bir sonucu olarak anlamaya çalışmak; g) Kilisenin hâlâ onlan kutsamak ve onlara daha büyük bir anlam vermek için önemli tüm tecrübelere ve bireysel yaşamın ana noktalarına girmesine izin veril mektedir Hâlâ “Hıristiyan devlet”, “Hı ristiyan evliliği” var.
Senin kaba,tehlikeli ve ukala olduğunu düşünmüştüm.Hala da öyle düşünüyorum
Reklam
--İnsanlar bizim aslında birbirimizi sevmemiş olduğumuzu düşündüklerinde, bu bizim yaşadığımız aşkı küçültüyor. Derinliğini alıp götürüyor - onu bir hiç haline getiriyor. Bu aşk gerçekti, hala da öyle.
D'Agosta da onlar ıizledi, yürüyerek arabadan biraz uzaklaydılar.Pendergast, Les Baerini Wisley'ye doğru salladı. "Diz çökün." Wisley söyleneni yaptı.Pendergast ona kanlı mendili uzattı. "Pekila. Anlat bakalım." Wisley hala zangır zangr titriyordu. "Ben, ben pek bir sey bilmiyorum. Iki adam vardı. Biri Amerikalı, diğeriAvrupalıydı. Almandı galiba. Insan yiyen aslanı ondar getirdi. Söylendiğine göre aslan egitimliydi. Adamlar iyi finanse edilmişti." "Nereli olduklarını nasıl anladın?" "Onları konuşurken duydum. Yemek çadırınun arkasında Wokingle konuşuyorlardı. Turist öldürülmeden bir gece önce." "Nasıl tiplerdi?" "Geceydi. Göremedim." Pendergast bir an durdu. "Woking tam olarak ne yapı?" "Turistin ölümünü teripledi. Aslanın nerede beklediğini biliyordu, turisti oraya doğru yönlendirdi. Orada bir yaban domuzu olduğunu, fotoğafinı çekebileceğini söyledi." Wisley yuckundu. "Karının silahına kurusıkı fiyekleri Nyala'ya.. o doldurdu." "Yani Nyala da işin içindeydi, öyle mi" Wisley başını salladı. "Peki ya Mfuni? lz sürücü?" "Herkes işin içindeydi." "Bahsetriğin şu adamların iyi finanse edildiğini söyledin. "Çok iyi para ödediler.
Doğrusu, Marksizm ve pozitivizm dahil olmak üzere, toplumsal değişim ve gerçekliğin toptancı kuramlarının ölümü ile entelektüellerin 'insanlık durumunu iyileştirici' büyük planlara olan inancının sönümlenmesi arasında dolaysız bir bağ var.8 Kuşkusuz, dik başlı 'Yeni Dünya Düzeni' söyleminin, Sovyet komünizminin yıkılması ve
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
210 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.