Bruno Schulz, 1892-1942 yılları arasında yaşamış, resim ve mimarlık eğitimi almış, resim öğretmenliği yapmış bir yazar. Hayatını, yoksul ve kendi halinde biri olarak sürdürmüş, ta ki savaş esnasında, yaşadığı gettoda bir Nazi subayı tarafından öldürülene kadar. Ondan geriye iz bırakan iki eser, çok sayıda mektup, çizimler, ünlü eserler hakkında
"Bir Dostoyevski romanı okumak, bilmediğimiz muazzam bir şehre girmek, bir savaşın gölgesine tanık olmak gibidir." diyor Borges.
Beyaz Geceler Dostoyevski'nin İnsancıklar'dan sonra yazdığı iki minik şaheserden biridir. İsimsiz bir anlatıcının ağzından yalnızlığı ve karşılıksız aşkı dinlediğimiz dört gece ve bir sabahlık yalın bir hikaye. Kahramanımız hayalci bir karakterdir. Tüm hayatını hayallerinde yaşar, hayallerinde aşık olur, hayallerinde savaşır, hayallerinden beslenir. Hayatını bu şekilde yapayalnız yaşarken gün olur Nastenka ile karşılaşır.
Hayalcimiz Nastenka sayesinde gerçek hayattan bir günle tanışır ve varoluşunun bundan böyle tamamen değişeceğini anlar. Hayalperest Nastenka'ya saf bir sevgi duyar ve hatta sırra kadem basmış olan nişanlısıyla temasa geçmesi için ona yardımcı olmaya çalışır. Nastenka'nın nişanlısı tekrar ortaya çıktığında verdiği tepkide ne bir kıskançlık ne de dargınlık vardır; üstelik bir kez daha kendi ıssız odasının karanlığına mahkum olduğunu bildiği halde.
Hikaye su gibi akıyor ve insanı hüzünlendiriyor. İster istemez kendinizi hayalci kahramanımızın yerine koyuyorsunuz ve bu yıkımla yüzleşiyorsunuz. Keyifli okumalar dilerim. :)
"Göklerin her zaman açık olsun, sevimli gülücüklerin parlaklığını mutlu görüntüsünü yitirmesin. Yapayalnız yaşayan, sana karşı şükranla çarpan bir yüreğe tattırdığın mutluluk anlarından dolayı seni hep hayırlı anacağım.
Ulu Tanrım! O ne uzun, mutlu saatlerdi! Bir insana böyle saatler yaşam boyu yetmez mi?"
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · İletişim Yayınları · 202074bin okunma
#Varoluşsal Sancılar
Anlatıcı; çekingen, yalnız ve hayalperest bir karakterdir. Yalnızlık onun hayatinin merkezindedir. Daha önce hiç aşık olmamış ve bir kadınla yakınlaşmamıştır. Petersburg sokaklarında insanlardan izole bir şekilde yaşamaktadır. Bu yalnızlıkta, kendine duvarlar örerek iç dünyasındaki çatışmalarla başa çıkmaya çalışmaktadır.
Tamam hemen sinirlenme sayın okur. Evet üstten kaba bir başlık... Ama neden böyle bir başlık koyduğumu ilerleyen satırlarda göreceksin.
Hoş geldin. Merhabaladan bir demet. ≈))
Kitabı okuyup Atatürk'ü böyle bilmezdim diyeni mi dersin, Atatürk'ü severdim ama bu okuduklarımdan sonra... diyeni mi dersin... E tabi belli nerede ne durumda
Oktay Akbal , gazeteci ve yazar. Servet-i Fünun gazetesinde sekreterlik yaparak başladı bu iki mesleğe de. Hikaye, roman, anı, günlük, gezi, inceleme, deneme ve köşe yazısı olmak üzere birçok anlatım türünde eser verdi. Elliden fazla eser kaleme aldı ve bu eserler birçok ödüle layık görüldü. Ama en çok öykücülüğü ile tanındı.
Beyoğlu Festival
Hepimiz aynıyız: acıklı bir olaydan korkarız; bazen öyle bir şeyin olmasını dileyecek kadar hayalci oluruz, ve onun çoktan başlamış olduğunu fark etmeyiz.
.