Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Bir yere (nereye bilmiyorum) gitmek arzusundayım, ayaklarımın takati kesilene kadar yürüdüm, hayali bir zaman tünelinden medet umarak, girdabın içinde kafası kesik horoz gibi oradan oraya savrulup durdum, bir yere varamadım.”
Sayfa 32
Reklam
Karışmamak var ya kuruya,yaşa İndimde şeytana dostluktur, haşa.. Vaktinde zalimi tutmazsam taşa Mazlumun hayâli yakamdan tutar. Sırtlayıp huzuru, lüksü, refahı Sahiplenmek zordur suçu, günahı Garibin, yetimin, yoksulun ahı Kerpeten misali yakamdan tutar. Sözlüyüm, sözlüyüm ayrılmam Hak'tan Korkum yok zindandan, ipten, bıçaktan Ayrılırsam eğer Hakkı yazmaktan İmam-ı Gazali yakamdan tutar.
şimdi yol, kaçış, hürriyet, çayırlar ve ormanların hayali gözlerinin önünde belirmeye başlıyordu…
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Mimarlık Fakültesine gitmek gibi yanlış bir karar vermiştim. Annemin hayali mimar olmaktı diye bir hevesle kazandığım okuldan devamsızlık yüzünden atılmak üzereydim. İnsan ilgisi olmayan bir şeyi başaramazdı. Benim de ne çizime ne mesleğe ilgim yoktu. Sadece puanım yetiyordu işte. Annemin hayalini gerçekleştirirsem beni daha çok sever diye düşünmüştüm. Ama öyle olmadı.
Sayfa 14 - Armoni YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Sadece yalnızlık çeken çocuklar tutkularını bütünüyle, dağılmaksızın koruyabilirler, ötekiler, duygularını başkalarıyla beraberlik atmosferinde gevezeliklerle harcarlar, yakınlıklarla köreltirler, aşk hakkında çok şey okumuşlardır, duymuşlardır ve aşkın ortak bir kader olduğunu bilirler. Onunla bir oyuncakmışçasına oynarlar, tıpkı ilk sigaralarını içen erkek çocukları gibi, onunla böbürlenirler. Oysa bana gelince, benim içimi dökebileceğim kimsem yoktu, kimse bana bir şey öğretmiş ve beni uyarmış değildi, deneyimsizdim ve her şeyden habersizdim: kendimi kaderime bir uçuruma atlarcasına teslim ettim. İçimde dallanıp budaklanan, su yüzüne çıkan ne varsa, kendine yakın olarak yalnızca seni biliyordu, sana ilişkin hayali biliyordu
Sayfa 18
Bir süre zihninde düşüncelerini tarttı. Sonra, "Eğer ben yanılıyorsam," diye parladı birden, "Eğer insanlar gerçekten aşağılık değilse -genel anlamıyla tüm insanlar, bütün bir insan soyu yani- o zaman geri kalan her şey, sırf ön yargıdan, hayali korkulardan ibarettir ve hiçbir gerçek engel yok demektir; olması gereken de budur.”
"Ben başka kitaplar da okudum. İçinde seni barındıran, hayali sen olan. Aslında ben her kitapta, her satırda seni aradım. Sadece yüzün ve adın yoktu."
Virginia Woolf
Virginia Woolf, “Bir hayali öldürmek,bir gerçeği öldürmekten daha zordur. “ der
Sayfa 87 - hayykitapKitabı okudu
Reklam
...Bu hayali mağarada, yüzleri duvara dönük, zincirlerle bağlı insanlar vardır. Önlerinde, gerçek şeyler olduğuna inandıkları titreşen gölgeleri görebilirler. Gördükleri gerçek değil, arkalarında yanan bir ateşin önünde duran nesnelerin meydana getirdiği gölgelerdir. Bu insanlar tüm yaşamlarını, duvara yansıyan gölgelerin gerçek dünya olduğunu düşünerek geçirirler. Sonrasında içlerinden biri zincirlerini kırar ve ateşe doğru döner. Gözleri ilkin bulanıktır, ama sonra nerede olduğunu görmeye başlar. Mağaradan sendeleyerek çıkar ve nihayet güneşe bakabilir. Mağaraya geri döndüğünde, dışarıdaki dünya hakkında söylediklerine kimse inanmaz. Zincirlerini kıran kişi bir filozof gibidir. Görünüşlerin ötesini görür. Sıradan bir insan gerçeklik hakkında az bir fikre sahiptir, çünkü onu derinlemesine düşünmektense, hemen önünde duran şeye bakmaktan hoşnuttur. Ne var ki görünüşler aldatıcıdır. Gördükleri gölgelerdir, gerçeklik değil.
Gitmeden önce bu dört duvar arasında beni cüzam gibi ya da habis bir ur gibi içten içe yiyip bitiren dertlerimi kağıda dökmek istiyorum. Ancak bu şekilde düşüncelerimi toparlayabilirim. Amacım vasiyetname mi yazmak? Asla! Çünkü ne malım var devlere yedireyim ne dinim var şeytana vereyim! Dahası bu yeryüzünde benim için az da olsa değer taşıyan ne var ki! Hayat denen şeyden el çektim, bıraktım, elimden yitip gitsin istedim. Ben ölüp gittikten sonra bu kağıt parçaları ister okunsun, isterse sittin sene okunmasın, canı cehenneme! Ben sadece yazmak ihtiyacından, benim için aciliyet arz eden bir zaruretten dolayı yazıyorum. Buna muhtacım. Çünkü düşüncelerimi hayali varlığıma, kendi gölgeme aktarmaya eskisinden daha çok ihtiyacım var. Lambanın ışığıyla duvara düşen şu yamuk, uğursuz gölge ne yazdıysam hepsini dikkatle okuyup yutuyor adeta. Bu gölge kesinlikle benden daha iyi anlıyor onları. Ben yalnızca kendi gölgemle güzelce konuşabiliyorum. Beni konuşmaya zorlayan da oydu zaten. Yalnızca o tanır beni, mutlaka anlar.
Sayfa 42 - Kırmızı KediKitabı okuyor
Çünkü Walter, oyuncak bir bebeği harika elbiselerle giydirip, bir tapınağa yerleştirmiş ve ona tapmıştı. Sonra da bebeğin talaşla doldurulduğunu fark edince, ne kendisini ne de bebeği affedebilmişti. Ruhu derinden yaralanmıştı. Tamamen bir hayal ürünü ile beslenmişti, hakikat o hayali paramparça edince de, Walter bizzat gerçekliğin paramparça olduğunu sanmıştı
'' En büyük sevinçleri yaşadığımız an, ölüme en yakın olduğumuz andır, diye fısıldadı yaşlı adamın hayali sesi. ''
Gözlerinin içinden genç bir kadınla iki bebeğin hayali ışıldayarak geçiyordu. Yağmur Beğ ölmüştü.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.