Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayat çoğu zaman beklenmeyen olaylarla bölünürdü. Bu kimi zaman gelen bir telefon, kimi zaman aile meseleleri, kimi zaman da ister morgda, ister olay yerinde olsun araya giren başka insanlar olurdu.
Sayfa 198Kitabı okudu
Bazen bizim çabamıza ihtiyaç kalmadan hayat çözerdi meseleleri.
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
... Sigarayı bırakma ve çocuklarınıza daha fazla zaman ayırma konusunda en az bir milyon kez söz verip tutamayacaksınız... Gazetelerin haftasonu eklerinde aslında serüvenci bir kişiliğe sahip olduğunuzu görüp sevineceksiniz... Saçını boyayan erkeklere hak vermeye başlayacaksınız... Şehir dışında yaşamak konusunda ciddi ciddi planlar yapacaksınız... Çocuklarınızın âşık olduğunu görüp bu garip ruh hallerini bir yerlerden hatırladığınızı fark edeceksiniz... Eşinizin doğum günlerini son anda hatırlayacak, evlilik yıldönümlerini ise kesinlikle unutacaksınız... Eski dostlarla oturup siyasi meseleleri tartışırken üçüncü kadehte çoktan memleketi kurtarmış olacaksınız... Velhasıl hayat, insanı insan yapan bütün renkleriyle her zamanki gibi akıp gidecek ve bazı şeyler hiç değişmeyecek.
Sayfa 1 - Tansaş ın milenyum mesajıKitabı okudu
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Kendini Halkın Sağlığına Adayan Doktor... Bir Köy Doktorunun Hatıraları adlı eserin yazarı, göreve başladığı ilk günden beri günlük tutuyor ve Tıp Fakültesini nasıl bitirdiğini, bölge hizmetine hangi niyetle başladığını kaydediyor. Talihi kendisine pek yardımcı olmamış, çocukluğunu ve gençliğini muhtaçlık ve yokluk içinde geçirmiş.
Bazen bizim çabamıza ihtiyaç kalmadan hayat çözerdi meseleleri.
Bazen bizim çabamıza ihtiyaç kalmadan hayat çözerdi meseleleri..
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
Bazen bizim çabamıza ihtiyaç kalmadan hayat çözerdi meseleleri.
Sayfa 100Kitabı okudu
Toplum! Senin beni bu adamların içine götürmen, onlardan iyice nefret etmem için herhalde. Hayat; amma da hayat ha! Ne bulabilir insan orada? Fikir meseleleri mi var? Duygu meseleleri mi var? Bu hayatın bir ekseni yok: Derin, hayatî hiçbir yanı yok. Bütün bu salon adamları benden çok daha uyuşuk, benden çok daha ölü. Hayattaki gayeleri ne? Benim gibi yatakta uzanmıyorlar, ama bütün gün sinekler gibi aşağı yukarı inip çıkıyorlar. Ne çıkıyor bunlardan? Bir odaya girersin, bakarsın herkes karşılıklı oturmuş, ciddi ciddi duruyor. Yaptıkları nedir? İskambil oynuyorlar... Diyecek yok, güzel bir hayat doğrusu. Yaşamak isteyen bir ruh için ne yaman bir örnek! Ölü değil mi bu adamlar? Oturdukları yerde uyumuyorlar mı? Ben yatakta yatıyorum, kafamı valeler ve aslarla doldurmuyorum diye kabahatli mi oluyorum?
Sayfa 214 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bizim anladığımıza göre, milliyetçi­lik şudur: 1- Mensup olduğu milletin, dünyanın en mesut, en müref­feh, hayat ve kültür seviyesi, en yüksek topluluğu haline gel­mesi için, yorulmak bilmez bir gayret ve tükenmez bir feragat­le, her şeye rağmen çalışmak. 2- Millette mevcut bütün iyi, ileri, insanlığın yükselmesine yarayacak vasıfları meydana çıkarıp, bunları geliştirmek; buna mukabil her millette bulunduğu şüphe götürmeyen geri, sakat tarafları, ilerlemeye engel olan kusurları bularak, bunlara karşı insafsız bir mücadele açmak. 3- İlim gibi, güzel sanatlar gibi kültür varlıklarını, yalnız muayyen bazı sınıfların veya zümrelerin istifade edebildikleri birer lüks olmaktan kurtarıp, bütün milletin malı haline getir­mek (ki bunun yapılabilmesi için birinci maddede söylediğimiz refahın mevcut olması ilk şarttır.) 4- Milletin mukadderatına ait meseleleri milletle irtibatları­nı kaybetmiş zümrelerin bilgisiz, alakasız ellerinde oyuncak ol­maktan kurtarıp, doğrudan doğruya bir milletin kendisine tes­lim etmek.
'Bazen bizim çabamıza gerek kalmadan hayat çözerdi meseleleri.'
Sayfa 100
Reklam
"Wilhelm Weischedel, bilgince yazılmış, ama güç anlaşılır olan bir sürü felsefe literatürünü bir yana iterek birçok filozofun düşünce sistemini ve hayat eserinin özünü alışılmamış bir tarzda o kadar güzel birbirine bağlamaktadır ki, bu üslupla, karşısına çıkan karmaşık meseleleri kolayca anlaşılır hale getirmiştir. Felsefenin Arka Merdiveni, okuyucuyu anekdotlarla hafifletilmiş girişlerin berrak yolundan geçirerek bir ön bilgiyi şart koşmadan doğrudan ele aldığı filozofun düşüncesinin merkezine götürmektedir. Miletli bir tüccar olan Thales den başlayarak felsefenin ölümünü ilan eden modern filozof Ludwig Wittgenstein a kadar ki dönemi kapsayan iki bin beş yüz yıllık Batı felsefe tarihi, burada bilimsel bilgiçliğe ve akıl hocası tavrına düşülmeden bu sanatın tüm araçları kullanılarak anlatılmıştır."Rheinische Merkur"Weischedel, büyük filozofların anlaşılmasına götüren yolun, daha basit ve daha dolaysız olarak kalın kalın ciltlerden ya da eserlerinin bilgiççe yorumlarından değil, sürprizlere açık mutfak ve yatak odalarına girmelerine imkân veren arka merdiveninden geçtiğini keşfetmiştir." Der Spiegel
SOKAKTAKİ ADAM VE YEĞENİM
Sokaktaki adam yeğenimden daha yakın bana. Meçhul olduğu için yakın, mağdur olduğu için yakın, meseleleri olduğu için yakın… Mesele olduğu için yakın. Karabeti kadar bağlamak, hayat hakkının kanla fethedildiği aşiret nizamı için abes olmayabilir. Aynı gök, aynı çadır, aynı gelenek. Kitap, büyüklerin öğütleri. Herkesin aynı dikkatli okuduğu bir ihmihal. Zaten insan münasebetlerini sperma'ya bağlamak insanı hayvanlaştırmak. Bu adam beni tanımaz, sevmez, beğenmez. Değer hükümlerimiz taban tabana zıt. El sıkışmamıza ne lüzum var? Ne hatıramızda iştirak var, ne rüyalarımızda. Pamuk ipliğinden biraz daha sağlam tek bağ: düşünce birliği. O da rüzgârın her an tehdit ettiği bir kandil. Düşünce birliği düşünen insanlar arasında olur. İnsanların kaçta kaçı düşünür? Düşünenlerin kaçta kaçı karşılaşır ve açılır birbirine? Burası Doğu. Ahırdan boşalan her azgın eşeğini vaktinizi, eserinizi, gururunuzu çiğnemek için plansız geldiği ülke. Bu adam bana ne verdi? Hiç. Ne verecek? Hiç. İnsanlığa mirası? Hiç. Ama istediği zaman vaktimi gasp edebilir, neşemi gasp edebilir. Müdafaasızım. Mabeuf'ün ağaçları, kitapları var, Marius'ün rüyaları. Anjolras'ın sevgilisi ihtilal. Karamazov baba bahtiyar bir domuz. Hayattaki trajediler sahnedekiler gibi olmaz. Promethe'nin katlandığı işkence Eşil'in eserinde kaç sayfa tutar. İşkence tekerrür ettikçe işkence olmaktan çıkar, seyirci için. Ciğerinizi akbabalar kemiriyormuş. İlk şikayetiniz bir sempati çizgisi yaratabilir çehrelerde. Sonra unutulursunuz.
12.08.1963
Ama hangi milliyetçilik. Bizim anladığımıza göre, milliyetçilik şudur: 1- Mensup olduğu milletin, dünyanın en mesut, en müreffeh, hayat ve kültür seviyesi, en yüksek topluluğu haline gelmesi için, yorulmak bilmez bir gayret ve tükenmez bir feragatle, her şeye rağmen çalışmak. 2- Millette mevcut bütün iyi, ileri, insanlığın yükselmesine yarayacak vasıfları meydana çıkarıp, bunları geliştirmek; buna mukabil her millette bulunduğu şüphe götürmeyen geri, sakat tarafları, ilerlemeye engel olan kusurları bularak, bunlara karşı insafsız bir mücadele açmak. 3- İlim gibi, güzel sanatlar gibi kültür varlıklarını, yalnız muayyen bazı edebildikleri birer lüks olmaktan kurtarıp, bütün milletin malı haline getirmek (ki bunun yapılabilmesi için birinci maddede söylediğimiz refahın mevcut olması ilk şarttır.) 4- Milletin mukadderatına ait meseleleri milletle irtibatlarını kaybetmiş zümrelerin bilgisiz, alâkasız ellerinde oyuncak olmaktan kurtarıp, doğrudan doğruya bir milletin kendisine teslim etmek. Halbuki, milletin elinde hiçbir hak bırakmayan, halkı küçük bir zümre tarafından idare edilmeye muhtaç farzeden "otoriter" rejimler, maksatlarını maskelemek için milliyetçi kelimesini kabullendiler. Bizim basının "totaliter" muharrirleri de onlara ayak uydurdular.
Dediğinizi yapmanın Tanrı’ya karşı bir itaatsizlik olacağını, onun için ağzımı tutamayacağımı söylersem ciddi bir söz söylediğime inanmayacaksınız; erdemi, üzerinde hem kendimi hem başkalarını sınadığım daha birçok meseleleri her gün tartışmanın insan için en büyük iyilik olduğunu, imtihansız hayatın yaşamaya değer bir hayat olamadığını söylersem bana gene inanmayacaksınız.
1.013 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.