Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ebû Hafs Amr b. Seleme dokuzuncu yüzyılda (hicri üçüncü yüzyıl) Nişabur'da yaşadı. Okuma yazma bilmeyen, "el-Haddâd" (Demirci) nisbesini mesleğinden alan bir demirciydi. Genç bir delikanlı iken gönlünü hizmetçi bir kıza kaptırdı. Peşinden koştu. Tek istediği bu kızdı. Arkadaşları ona şehrin dışında yaşayan Yahudi bir büyücünün kıza
Sayfa 77
Yasin okunan evlerin bereketleneceğini söylerdi annem. Evimize huzur ve esenlik dolarda okuduğunda. Yasin evimizin direğiydi. Okunmazsa her şey altüst olacaktı sanki. Annem okurken Dünya Bizim etrafımızda dönmeye başlıyordu. Melekler yanımıza sokulup kalplerimizi Allah'a çeviriyorlardı. Uzun bir etek giyip başına tülbent takıyordu. Öyle zamanlarda annemi meleklerden ayırmak mümkün değildi benim için.
Reklam
Konya
Onun dünyası hareket hâlinde bir dünyadır. Burada her şey yaratıcı aydınlığın ve aşkın kendisi olan Allah'ın etrafında döner, ona doğru yükselir, onda kaybolur, ondan doğar ve ayrılır, tekrar onunla ve birbirleriyle birleşir. Her şey burada birbirini özler, birbirinin aynıdır, birbirine cevap verir. Bu mahşerde ne öldüren, ne öldürülen, ne seven, ne sevilen birbirinden fark edilir. Şüphesiz bütün bunlar İslâm dünyası için yeni şeyler değildi.Hallaç'tan beri tasavvuf, İslâm şiirinin ve hayatının bütün bir tarafı olmuştu. Fakat Mevlanâ'nın konuşma şekli başka idi.
Sayfa 83 - Dergâh Yayınları
175. Bu dünyada her şey fanidir. Allah için ve Allah yolunda olanlar hariç.
Tebeşir YAYINLARIKitabı okuyor
175. Bu dünyada her şey fanidir. Allah için ve Allah yolunda olanlar hariç.
Tebeşir YAYINLARIKitabı okuyor
Tanırsın bir adamı, bakarsın, için için huzursuz eden bir şey vardır onu, ne olduğunu belki öğrenmezsin bir türlü ama her davranışının temeli odur. ‘Sakin ol, sakin ol, heyecanlanma,’ dersin ona. Ya da sorarsın, “Başın belaya gireceğini bile bile, aynı delilikleri ne diye durmadan yapıyorsun?” diye. Ama bilirsin, tartışmak yersizdir onunla çünkü ona bunu yaptıran o içindeki şeydir. ‘Sıçra,’ dese o şey, sıçrar. ‘Çal,’ dese çalar. ‘Ağla,’ dese ağlar. Genç ölmez ya da her şey istediği gibi olur ve büyük bir terslik olmazsa, kurmalı bir oyuncak gibi bitiverir o içindeki şey zamanla. Hapiste, çamaşırhanede yanyana çalışıyorsun bu adamla. 20 yıldır tanıyorsun. Çalışırken, birden bire heriften bir tık sesi geldiğini duyuyorsun. Dönüp bakıyorsun. Çalışmayı kesmiş. Sakinleşmiş tamamen. İyice aptal görünüyor. İyice tatlı görünüyor. Gözlerine bakıyorsun herifin, içindeki o gizler yok olmuş. O anda sana adını bile söyleyemez. İşine döner yine; ama asla eskisi gibi olmayacaktır artık. Onu rahatsız eden o şey tıklamayacaktır artık. Tıklama ölmüştür, öl-müş. Ve o adamın hayatının belli delilikler yapmasını gerektiren bölümü bitmiştir.
Sayfa 182Kitabı okudu
Reklam
Kur’ân’ın prensiplerini özümseyerek uygulayan bir kadının hayatından alınmış şu ilginç kıssayı, Abdullah b. Mübârek’in dilinden aktarmak istiyoruz: “Ka‘be’yi (haccetmek) ve Resûlullah’ın kabrini ziyaret etmek için yola çıkmıştım. Yolda bir karaltı gördüm. Dikkatlice bakınca bunun, sırtında yünden bir hırka, başında da yine yünden dokunmuş
Sayfa 161Kitabı okudu
"Mâtüridî duyular, haber ve akıl yoluyla ulaşılan bilgileri aklın bir işlevi ola- rak gördüğü istidlali kullanarak değerlendirmektedir. O, eserle- rinde bilgiye götüren akıl etmeye ayrıcalıklı bir konum atfetmiştir. Maturidi "hem Yaratıcı'nın, tabiatın ve insanın bilinmesinde hem de vahyin anlaşılmasında akla temel bir işlev
Sayfa 19 - Dib Yayınları
İnsan her saat âzalarına dikkat etsin ve düşünsün ki, bu âzaları böcekler nasıl yiyecektir? Bu yiyişten şübhe yoktur Kemiklerin nasıl dağıldığını düşünsün! Düşünsün ki, böcell evvelā sağ göz bebeğinden mi veya solundan mı başlayacak tır? Binaenaleyh onun bedeninde hiçbir şey yoktur ki, böce ğin yemeği olmasın! Onun için, ancak ilim ile Allah ruzia için yapılan katıksız amel vardır.
Biz ne garip adamlarız! Ahlaki çöküntümüzü ve manevi düşüşümüzü görebildiğimiz zaman, kendimizi düşüşten kurtarmak için azim ve gayret gösterecek yerde, miskinler gibi boynumuzu bükerek işi Mehdi’nin gelmesine bırakırız. Galiba ufacık bir genelleme ile Mehdi fikrini manevi alandan sosyal alana da taşıyarak bir “Siyasi Mehdi”, bir “İktisadi Mehdi”, bir “Sosyal Mehdi” bekliyoruz. Çoğumuzun millî ve vatani görevleri hakkıyla kendine mal etmediğine bakılırsa başka türlü bir sonuca varmak imkânı kalmıyor. Evet... bekliyoruz ki; bir siyasi Mehdi gelerek, bir üfürükle iç ve dış siyasetimizi düzenlesin, memurları meleklere gıpta ettirecek derecede ve Eflatun’lara taş çıkartacak şekilde bir çalışmaya sevk etsin. Bir iktisadi Mehdi gelsin de bize gizli hazinelerden milyarlar getirsin. Bir sosyal Mehdi çıksın da bizi şu hâlimizden daha mükemmel bir hâle soksun. Kısacası; öyle istiyoruz ki bizce hiçbir emek ve zahmet çekilmeksizin her şey kendi kendine yapılsın,olsun bitsin. Bu kafada gidersek yazık bize!
Reklam
Nurlar kalbinde görünmeye başladı Sırlar önünde çözülmeye başladı Gönül aynası öyle bir parladı ki Görünüş de manayla yer değiştirdi Mecazi aşka oyuncak olan ten de Döndü aşk çocuğunun oyun yerine O mümkün ve Allah dışındaki her şey Onun için görünür oldu her bir şey
Sayfa 231 - Dara YayınlarıKitabı okudu
6.cilt
1580. Cündeb İbni Abdullah radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Bir kişi: - Vallahi, Allah falan adamı bağışlamaz, diye yemin etti. Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah da: - "Falanı bağışlamayacağım hakkında benim adıma kim (yemin edip) hüküm verebilir? Ben onu
“Allah için her şeyden vazgeç de, herhangi bir şey için Allah’tan vazgeçme”
Bir iş için hacet namazı kılarsın, bugün olmazsa yarın da, o işin oluncaya kadar kıl. Ben namaz kıldım da dua ettimde olmadı deme Bu dünyada her istediğinin hepsi olmaz. Ancak her istediklerinin hepsi ahirettedir. Dünyada yüz şey istersin doksan dokuzu olmaz bir tanesi olur. Dünya böyledir ne yapalım pazarlıklı. Mahmud Efendi Hazretleri Ks
Emir Timur Giriştiği her işte muvaffak olurken yirmi altı memleketin tacını başına geçirmiştir. Bunlar arasında Çağatay Hanedanı, Türkistan ve Moğolistan'daki Cet Hanedanı, Harizm, Horosan, Tataristan, Irak-ı Acem'de Beni Muzaffer, Irak-ı Arap'ta İlhanlılar ve Hind Hanedanı en mühimleriydi Ülkesi doğuda Çin Seddi'ne, kuzeyde Rusya içlerine, batıda Doğu Anadolu'ya, güneyde Mısır'a dayanıyordu. Kuvvetli cihangirin darbeleri altında hiçbir gücün kuvveti kalmıyordu. Askerlerin sadakati her türlü tasavvurun ötesindeydi. Yalnız canlarını değil, gerektiği zamanlarda mallarını ve ganimetlerini de hakanları yolunda feda ederlerdi. Timur da onlarla birlikte aynı sofrada yemek yerdi. Tasavvur ettiği bir şeyi asla terk etmez, verdiği emri geri almazdı. Kararlaştırdığı şey, onun için icra olunmuş hükmündeydi. Maziye asla teessüf etmez, istikbalden ise emin olmazdı. Ortaya çıkan her türlü hâlleri, metanetle karşılardı. Âlimlere, fakihlere, seyyidlere fevkalâde hürmet gösterirdi. Onların sohbetlerini dinlemek en büyük zevkiydi. Tüzükatı'nda: "Allah dostları âlimler ile devamlı irtibat hâlinde idim. Her işimde onlarla istişare ettim. Bunların hayır duaları bana zaferler kazan- dırdı" demektedir. Girdiği hiçbir memlekette de âlim ve şeyhlerin incitilmesine rıza göstermezdi. Savaş esnasında başarıya ulaşmak için hareketlilik ve şaşırtmaca gibi pek çok harp hilesine başvururdu. O kendisini takdim ederken genellikle “Biz ki, Mülûk-ı Turan; Emir-i Türkistan'ız. Biz ki Türk oğlu Türk'üz. Biz ki milletlerin en kadimi ve en ulusu Türk'ün başbuğuyuz" ifadelerini kullanırdı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.