Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eskiye dair yanımıza alacağımız şey ufak kırıntılardan ibaret. Çünkü çıkacağımız yolculuk ve varacağımız yer, daha önce insanoğlunun hiç deneyimlemediği bir yer olacak. Ama insan soyunun hep hatırladığı bir yer.
-Rahatla tatlım, söz veriyorum, çok yavaş gireceğim içine. Yağlanmış penisi kıç deliğimin ucundan azıcık içeri giriyor, ama girmeden önce kendine bir yer edinmeye çalışıyor, sonra yavaş yavaş ilerleyerek, her adımda benim bu kadar dar bir alanda böyle kalın bir şeye alışmamı sağlıyor. Her seferinde biraz daha ileri ve derine giriyor, yarattığı yoğunluğu azaltmadan benim içimdeki pozisyonunu koruyor. Hiç ara vermeden, sanki organı buraya sığmak için yapılmış gibi içimi doldurmaya devam ediyor ve ben bu sarhoşlukla bir nara atıyorum. Şimdiye dek arkamdan girdiğinde hiç bu kadar şehvet hissetmemiştim. Bana tamamen, bütünüyle sahip olması harika. Diğer eliyle klitorisime masaj yapıyor, gittikçe daha sert ve ısrarcı bir şekilde yapıyor bunu ve ben kendimi kaybetmeye başlıyorum.
Reklam
Keşke..
Bir gece başımızı alıp gitsek diyorum Bir deniz kenarı mı olur Bir dağ başı mı olur Kaçsak bu kalabalıktan Bir yer bulsak kendimize Düzenli yaşamalardan uzakta Bir yanımızda şehrin ışıkları Bir yanımızda kucak dolusu yıldızlar Orada hiç yemesek hiç uyumasak Hiç düşünmesek yarını Sonra unutsak sıkıntısını günlerin Gecenin karanlığını Sonra bıraksak kendimizi sevgiye, erdemliğe, mutluluğa…
6.cilt
3. "İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın." Kaf sûresi(50), 18. Bu âyet-i kerîme dilin korunması ve ağız disiplini konusunda en temel ve en genel esası belirlemekte, güzel veya çirkin, hayır veya şer ne olursa olsun ağızdan çıkan her sözün kaydedildiğini hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kesinlikte ortaya koymaktadır. Böylesine yakından bir takip, tesbit ve denetime tâbi olduğunu bilmek, dili korumak konusunda alınabilecek en etkili tedbirdir. Yani insan, yokluğunda tercüme-i hâli yazılan biri değil, en yakından takib edilerek yaptıkları ve söyledikleri kaydedilerek hayat hikâyesi tesbit edilen ve ona göre de sorgulanacak olan bir varlıktır. O halde "nefsinin ona verdiği vesveseler" yani içinden geçen his ve düşünceler bir yana, hiç değilse iki dudağı arasından çıkacak olan sözlere son derece dikkat etmeli ve hâkim olmalıdır. Gerek yalnızken gerek toplum içinde gerek eğlenirken gerekse üzülürken her an ve her yerde ağızdan çıkacak olan söz ve kelimelerin her biri kaydedilmektedir. Kelime kelime, hesabı verilecek bir hayatın sahibi olmak, son derece disiplinli yaşamayı gerektirir. Âyet-i kerîme bizde bu bilincin yerleşmesini istemektedir.
Merhamet et bana, Ruhum. İdrakimin ötesinde bir Talih gösterdin bana. Sen ve Talih bir dağın zirvesinde duruyorsunuz, Sefillik ve ben ise bir vadinin çukurunda yapayalnızız. Dağ ile vadi bir gün birleşecek mi dersin? Bana merhamet et, Ruhum. Güzelliği sundun bana, Hemen sonra gizledin onu benden. Sen ve Güzellik ışıklar içinde
Sayfa 7
Denizi olmayan yerde yaşayanlar için güzel gerekçe.
Mesela deniz. Tanrı eksik etmesin ama bizden uzak olsun daha iyi! İnsana hüzün vermekten başka şeye yaramaz. Baktıkça ağlayacağınız gelir. Bu uçsuz bucaksız su kitlesi önünde ruh ezilip büzülür; hiç değişmeden, alabildiğine uzayıp giden bu güzel manzarada yorulan göz, dinlenecek bir yer bulamaz.
Sayfa 119
Reklam
Coğrafyacı birden coştu “Sen çok uzaklardan geliyorsun kaşifsin artık gezegenini anlatırsın bana “ Ve kağıt defterini açarak kalemine yontu Keşiflerin anlattıklarini önce kurşun kalemle geçirirler deftere mürekkeple işlemeden önce kaşifin kanıtlarını sunması beklenir “Eee?” dedi coğrafyacı umutla “ Bizim orası o kadar ilginç değil. Küçücük bir yer. Üç yanardağım var bunlarda ikisi püskürür halde bir de sönmüş. Ama belli olmaz olmaz tabi” “ hiç belli olmaz” Bir de çiçeğim var. çiçekleri kaydetmiyoruz. Neden gezegendeki en güzel şey o çiçek Kaydetmiyoruz çünkü çiçekler bugün var yarın yok yani geçici
Her gece, bulaşıklar kaldırıldıktan sonra, kuş yuvasını andıran küçük dairelerinde soyunup iki yılan gibi birbirlerine dolanıyorlardı. Birkaç kez bana anlatmaya çalıştı – karısının nasıl sikiştiğini. İçi istiridye gibiydi, yumuşak dişleriyle onu kemiren bir istiridye. Bazen rahminin ta içindeymiş gibi hissediyordu; o denli yumuşacık ve kabarıktı içersi, kamışını ısıran o yumuşacık dişler onu mest ediyordu. Makas pozisyonunda yatıp tavanı seyrediyorlardı. Boşalmamak için oisi düşünürdü , onu çileden çıkaran ve bağırsaklarını düğümleyen küçük kaygıları. İki orgazm arasında zihninin başka bir kadına kaymasına izin verirdi, karısı onu tekrar ayarttığında yepyeni bir amcıkla yepyeni bir sikiş hayal edebilsin diye. Sikiş sürerken pencereden dışarıyı seyredebilecek şekilde konumlanırdı, O kadar ustalaşmıştı ki bulvarda yürümekte olan bir kadını soyup yatağa nakledebiliyordu ve o kadarla kalmıyor, hiç içinden çıkarmadan karısıyla yer bile değiştirtebiliyordu. Bazen boşalma zahmetine katlanmadan bu şekilde iki saat sikişebiliyordu Hymie. Ziyan etmenin âlemi var mı derdi.
Bir yerde duramazdı hiç, içinde daimi bir yolcu vardı. Gittiği yere mi sığamazdı, yer mi onu içine almazdı bilemedim.
İnsanın sığınabileceği tek bir yer varmış. Kendi içimizde bir yer. Kendimizden başka hiç kimsenin ulaşamayacağı, tahrip edemeyeceği bir yer..
Reklam
Yolların Sonu..
Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize. Bir kemiğin ardından saatlerce yol giden İtler bile gülecek kimsesizliğimize. Gidiyorum : Gönlümde acısı yanıkların... Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda. Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların Yalnız bir hâtırası kaldı artık yanımda. Yufka yüreklilerle çetin
Sayfa 47 - Ötüken Neşriyat - 35. BasımKitabı okuyor
O kadar çok kitabı oldu ki nihayetinde (sanıyorum yirmi binden fazlaydı) hiç de küçük olmayan salon, ulusal kütüphanelere benzer bir hal aldı. Duşun olduğu yer hariç tüm banyo duvarları kitap kaplıydı ve kitaplara bir şey olmamasının nedeni buharı önlemek adına sıcak suyla yıkanmaktan vazgeçmesiydi. Yaz kış soğuk suyla yıkanırdı...
Yaşar Kemal'in dile yönelik yaklaşımının çağnşımlan ilginçtir. Hatıralarında bize şunu anlatır: Kırlangıç kutsal kuşlar olduklar ı için yuvalarım kimsecikler boza­mazdı. Uzun bir süre de kırlangıçların o kocaman san ağızlı farfaracı civcivlerini seyrettim. Daha onlan yazamadım. O büyük büyüyü ya­ zabileceğimi hiç sanmıyorum Yaşar Kemal'in bu sözleri, onun kırlangıçları romanlarında bilfiil kullandığını fark ettiğimizde daha ilginç ve önemli hale gelir. Yer Demir Gök Bakır'ın açılış faslında, orijinal Türkçe metnin ikin­ci paragrafında yer alan fakat İngilizce çeviride yer almayan bir cümlede Yaşar Kemal, Anadolu bozkırının ucundaki karla kaplı bölgenin beyaz örtüsü üzerinde zorlukla yürüyen çocuklar Hasan ve Ummahan'ın uzaktan bir tasvirini sunar:
Sayfa 468 - YKY yayınları subat 2017Kitabı okudu
Türkeş ve Arkadaşlarının Tasfiyesi-Gelişen Olaylar: Olaylar hiç de Atsız'ın düşündüğü veya ümit ettiği şekilde gelişmedi. Madanoğlu grubu komiteye hâkim oldu ve 13 Kasım 1960 tarihinde Cemal Gürsel, Millî Birlik Komitesi'ni feshettiğini bir bildiri ile kamuoyuna açıkladı. Türkeş ve 13 arkadaşı ordudan emekli edilerek müşavirlik göreviyle
1960-1975 YILLARI ARASI 1960'ta ilk ihtilal. Türkçülerde yine ümit ve hareketlenme var. İhtilalin içinde yer alan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesine rağmen ümitler kırılmamış. Türk milliyetçileri siyasete giriyor. Atsız ve Türkçüler, Türkeş'in arkasında. 1970'ler, soğuk savaşın en şiddetli rüzgârlarının estiği yıllar.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.