Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Onarmak Zordur
Şarkılar değil de Hep kulaklar bitiyor, Onarmak zordur. Bir yürek üşümüş Kapamış kapılarını, Onarmak zordur. Bir şey yitirilmiş, Hiç eskimeyecektir, Onarmak zordur. İnsanın içine düşen korku Özgürlüğünden olmuştur, Onarmak zordur. Ölümü düşünmek yenilmek, Sevmek ölümü yenmektir. Onarmak zordur.
Sayfa 80
7.cilt
1672. Âişe radıyallâhu anhâ şöyle dedi: Bazı insanlar Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e kâhinlerin yaptıkları hakkında fikrini sordular da Resûl-i Ekrem: - "Aslı olan, (doğru) bir şey değildir" buyurdu. - Ey Allah'ın Resûlü! Ama onların bize verdikleri geleceğe ait bazı haberler söyledikleri gibi çıkıyor, dediler.
Reklam
Acılarını coşkunlukla anlatıyordu: sıfırı tüketmişti artık, hem gençlere de yer açmak gerekirdi. Sıkılıyor muydu? Hiç kuşkusuz. Konuşmuyorlardı kendisiyle. Köşede kalmıştı, bir köpek gibi. Ölmek daha iyiydi. Öyle ya, birine yük olmaktansa, ölmeyi yeğ tutardı.
''Unutmayın ki, Türkiye'de tartışmada amaç, bir gerçeği ortaya çıkarmak değil, karşınızdakiyle çevrenizdekilere kendi üstünlüğünüzü ka­bul ettirmektir. Savunduğunuz konuyu pek iyi bilmiyorsanız bunun hiç önemi yoktur. Bilmediğiniz ölçüde daha cesur ve da­ha atıcı olacağınız için bilgisizliğiniz kazanma şansınızı arttırır.''
Tahttan indirilmek ve biraz “empati”
O an insanoğlunun havsalasının almayacağı, ama hükmettiğimiz zavallı hayvancıklara hiç de yabancı gelmeyecek bir duygu yaşadım. Kendimi, yuvasına geri döndüğünü sanırken birden yuvasını kızıp altını üstüne getiren bir takım adamlarla karşılaşan bir tavşandan farksız hissettim.Beni günlerce bunalttıktan sonra birden kafamda açıklık kazanmaya başlayan bir şey sezer gibi oluyor, artık bir efendi değil Marslıların boyunduruğu altına girmiş bir hayvan olduğuma inanmaya başlıyor, artık tahtımızdan indirildiğimiz duygusuna kapılıyordum.
Sayfa 185
Tanrısal Işıktan Uzaklaşmak...
Plotinos’a göre dünya iki kutup arasında gerilidir. Bir uçta“Bir” diye adlandırdığı tanrısal ışık yer alır. Plotinos bazen buna “Tanrı” da diyordu. Diğer uçta ise, “Bir”in ışığının hiç mi hiç ulaşmadığı mutlak karanlık vardır. Plotinos’un burada anlatmak istediği karanlığa aslında var olmadığıdır. Karanlıkyalnızca ışığın
Reklam
Bir zaman sonra Yakup oğluna; "Rüyanı sakın kardeşlerinle anlatma yavrum," dedi, "yoksa sana bir tuzak kurarlar. Şüphesiz ki seytan insanı apaçık bir düşmanıdır. Hiç ummadığı anda yakalayıverir de anlamaz insan ne olduğunu, nasıl olduğunu."
Sizin bu oyunların oyunundaki tinsel konum üzerine şimdiye kadar ne ölçüde düşünmüş olduğunuzu bilemiyorum. Ancak rastlantıyla hiç ilintisiz, salt düşünce oyunu niteliğinde bir oyun olan satranç açısından insanın kendi kendisine karşı oynamak istemesinin mantıken tam bir saçmalık olduğu, en yüzeysel düşünceyle dahi anlaşılabilecek bir şeydir. Çünkü aslında satrancın çekici yanı, stratejisinin birbirinden farklı iki beyinde ayrı ayrı gelişmesidir, bu tinsel savaşta siyahın beyazın manevralarını bilmemesi, bu yüzden de sürekli anlamaya ve önlemeye çalışmasıdır; öte yandan beyaz da siyahın gizli amaçlarını aşmak ve engellemek çabasındadır. Şimdi siyah ile beyaz tek ve aynı kişilikte birleştiklerinde, ortaya tek ve aynı beynin eşzamanlı olarak bir şeyi bilmesinin ve ama bilmemesinin gerekmesi, beyaz olarak hareket ettiğinde daha bir dakika önce siyah tarafken istemiş ve amaçlamış olduğunu bir komutla bütünüyle unutmayı başarabilmesi gibi saçma bir durum çıkar. Bu tür bir çifte düşünme eylemi, bilincin mutlak anlamda bölünmesini, beynin işlevinin sanki mekanik bir aygıtmışçasına istendiği zaman açılıp kapatılabilmesini koşul kılar; demek ki satrançta insanın kendi kendisine karşı oynamak istemesi, kendi gölgesinin üzerinden atlamak istemesi gibi anlamsız bir zıtlık durumudur.
Susmak, sus­mak. Hiç kimsenin ulaşamadığı hedef. Hiç kimsenin, öldükten sonra bile. Sanki ta başından beri her şey yankılanmaya devam etmektedir hep, biz canlıların tanıyamadıkları, tanımlayamadıkları bile; ta uzak­lardan, boğuk gelen ya da derinlere gömülü, kaynağını bilemediğimiz sayısız ses tarafından uyarılarak, tedirgin edilerek yaşarız belki de. Kim bilir belki bunlar kaydı düşülmemiş hayatların cılız yankılarıdır ve çığlıkları dünden ya da yüzyıllar öncesinden beri sabırsız zihinle­rinde fokurdamaktadır…
İşte ondan sonra, kardeşim Hidayet, insanlığa öfkem başlıyordu; belki de ilk öfkelerimi bu oyunlar sırasında duymuştum. Çünkü, bütün gücüme rağmen oyuna geliyordum. Kendime kızıyordum: Çünkü oyuna geliyordum, anlıyor musun oğlum hidayet? Oyuna gelmemeliydim, bana oyun oynanmamalıydı. Ve kardeşim Hidayet öfkelenince onların bütün kusurlarını, küçüklüklerini, daha önce hoşgörüyle karşıladığım kendini beğenmişliklerini daha şiddetle görüyordum ve unutmuyordum... Oynadıkları oyunu hiç anlamıyorlardı. Yaşamak istiyorlardı; en çok buna kızıyordum.
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.