İnsanlar arasında oldukça yaygın bir önyargı dayanağı vardır: dış görünüş. Evvela kişiyi, güzelliğine veya çirkinliğine yani göze hitap edip etmemesine göre yargılarız. Bu yargılamayı kıyafetleri, üslubu ve davranışları ile genişletiriz. Toplum acımasız yargılarının oklarını kişiye çevirmekten büyük bir haz duyar. Ve bu okların hedefi olan herkes
John Steinbeck hakkında biraz konuşmak istiyorum. Yazar hayatı boyunca yazmaktan vazgeçmemiş, ilk kitapları tutmamış. Gittiği edebiyat üniversitesini bile beğenmemiş ve en son çiftçilik yaparken yazmaya karar vermiş. Neler çıkarmış ortaya, ne ödüller almış. Nobel ödülleri, en saygın yazar ödülleri, arkasında ödül bırakmamış neredeyse. Ama tek
Rhys, parmağını kolumda gezdirerek, "Sanırım, o kemikleri Middengard Solucanı'na tuzak kurmak için parçaladığını fark ettiğim anda sana âşık oldum," diye mırıldandı. "Ya da seni çileden çıkardığım için ortaparmağını gösterdiğinde. Aşırı derecede Cassian'ı hatırlatmıştı. On yıllar sonra ilk kez kabkabalarla gülmek istemiştim."
Dümdüz bir sesle, "Bana âşık oldun, çünkü sana arkadaşını hatırlattım, öyle mi?" diye sordum.
Burnuma fiske attı. "Sana âşık oldum, ukala şey, çünkü bizden biriydin - benden korkmuyordun ve muhteşem zaferine son noktayı koymak için o kemik parçasını tıpkı bir mızrak gibi Amarantha'ya savurmuştun. O anda Cassian'ın ruhunu hemen yanımda hissettiğime, 'Bana bak aptal pislik, eğer bu kızla evlenmezsen, seni...' dediğini duyduğuma yemin edebilirdim."
"Eğri olan düzelmez, vakitlice noktayı koymak gerek!"
Oysa bizim Üsküdar'da
Aziz Mahmut'tan beri kalbi kalbe birkaç kere sararlar
Vücut iklimi buza kesmeden, istiareye yatmadan
Olur mu hiç ilk rüzgarda gamzeleri devirmek
...
Iztırabın kendiliğinden durmasını beklemek yerine, buna son noktayı koymak ve sana rağmen bu ızdırabın seni terk edeceği anın gelmesini beklememek senin soylu karakterine daha uygun olurdu! İlk olarak, bu acıyla ilişkiyi kopar.
Gabriel Defrens'in İki Buçuk Yılı
Osmanlı ve Avrupa belgelerinin titizlikle karşılaştırılmasıyla hikâyesi bilimsel bir makaleye konu olmuş ilk Osmanlı casusu, esas adı Gabriel de Bourgogne/Frenk Mahmud b. Abdullah olan Gabriel Defrens adlı bir Fransızdır. Susan Skilliter'in kısa ancak çığır açıcı nitelikteki çalışmasına göre, 1554 ya da
Körlük kitabının da nihayet sonuna geldim ve yazarın koymaya gerek duymadığı noktayı koydum. Sık rastlanan virgüller uzun uzun cümleler kitaba odaklanmama engel oldu çoğu zaman. Akıcı konuşmak isteyen virgül ve noktadan yardım alıp doğru vurgu ve tonlamalar yapmanıza katkı sağlamayacak fakat güncel
3 MAYIS'I ÜÇ İSİMDEN DİNLEMEK
Hakan Paksoy, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu
Hakan Paksoy (HP): Millî Düşünce Youtube kanalı izleyicilerini selamlıyorum.
Bugün önemli bir konuyu, Türk siyaset ve fikir hayatında ve devlet hayatında önemli olmakla birlikte çok da fazla üzerinde durulmayan bir olayı
Salih Uyan'ın 2014 yılında yayımlanan zekice isimlendirdiği "E-beveyn Olmak" kitabı, hayatımızda vazgeçilmez konumda olan ve dikkatlice kullanıldığında faydası zararından çok, bilinçsiz kullanıldığında ise zararı faydasını yok edecek seviyede olan telefon, internet, sosyal medya, oyun gibi konular üzerinde ebeveynlere tavsiyeler
Her insanın bir hayat hikayesi mutlaka vardır. Peki bizlerin yaşantısını merak eden kaç kişi vardır çevremizde? Parmakla sayılacak kadar az olduğunu varsayalım. Peki ya ünlü ya da tanınmış biriyseniz? İşte o zaman oldukça geniş bir kitle sizin geçmiş yaşantınızı ve geldiğiniz noktayı sorgulayacak, acımasızca eleştirecek ve sizin hayatınızla ilgili
Her insan bazen bu soruyu kendine sormaktan çekinmez; Ben ne yapıyorum?
Bazı insanlar kendi hatalarını göremeyecek kadar kördür. Kendine layık olanı seçmek kolay değildir çünkü. Kör olmak hataları farkedememekten ibaret değildir, yakınındakini görememekte bir nevi körlüktür. Aile bir evlada sevgiyi daima veren ya da vermeye çalışan bir topluluktur ama her insan birinin hayatında özel olmak ister, Bukre gibi... Sevgiyi hep yanlış insanda, teselliyi hep yanlış kollarda aramıştır. Tabi yanlışlar her insanın hayata dair aldığı bir tecrübedir. Doğruyu bulan sevgiyi bulandır, sevgiyi bulan teselliyi bulan koldadır. Bukre bunu geç farketti ama sonunu yazmak onun için her zaman bir cesaret istedi. Öyle ya sonu yazmak doğruyu bulana aittir, noktayı koymak okuyana..
Kahraman Tazeoğlu'nun okuduğum ilk romanı. Belki de iyi, kötü bir bütün olarak anlattığı için bir şeyleri hoşuma gitmişti. Çok fazla belirsizlik var kitapta. Bir bakıyorsun, bir olay olmuş sonra arada 20 sayfa şiirsel sözler, bambaşka bir yere geçmişiz. Sürükleyici değildi, bazı güzel ayrıntıları vardı evet ama kitabın genelini beğenmedim, ama yarıda kalmadı çünkü yarıda bırakmanın yazara haksızlık olduğunu düşünürüm.
Genel olarak şahane bir kitaptı diyemem, hele klasik okumuş biri için zaman kaybı kategorisinde bile olabilir. Zevk meselesi, kitabın da az çok bir popülerliği var, bundan meraklandıysanız bir göz atabilirsiniz.
BukreKahraman Tazeoğlu · Destek Yayınları · 201321,1bin okunma
Kehribar Geçidi, halk arasında Yedi Uyurlar, Ashab-ı Kehf isimleriyle bilinen yedi insan ve bir köpeğin kıssasından esinlenerek oluşturulmuş bir kurgu. Esinlenme diyorum çünkü hikâyenin aslı tam olarak bilinmiyor. Çeşitli din ve dillerde, kahramanları çeşitli isimlerle başka başka anlatılan bir öykü bu zira. Gerek Hristiyanlıkta gerekse İslam’da