Eğer ideoloji dış politikayı belirliyorsa, Hitler ile Stalin’in
de tıpkı üç yüzyıl önce Richelieu ile Türk sultanının yaptığı
gibi el sıkışmamaları gerekirdi. Fakat ortak jeopolitik çıkar
güçlü bir bağdır ve Hitler ile Stalin gibi iki eski düşmanı karşı
konulmaz bir şekilde birbirine doğru itmiştir.
Olay gerçekleştiği zaman, demokrasiler duyduklarına
inanamadılar; şaşkınlıktan taş kesilmeleri, onların Stalin’in
mantalitesini, Hitler’inkinden daha iyi anlayamadıklarının
işaretidir. Hitler gibi Stalin’in kariyeri de, toplumun fakir
kesimlerinde şekillenmişti; şu farkla ki, meslek hayatında en
yukarılara kadar çıkması daha uzun zaman almıştır. Hitler’in,
demagojideki parlaklığına olan güveni, her şeyini tek bir zar
atışına bırakmayı göze almasına neden olmuştur. Stalin,
başarısını, komünist bürokrasinin içinde rakiplerinin ayağını
kaydırma yeteneğine borçluydu. Güce talip olan diğer
rakipler, Gürcistan’dan gelen bu meşum kişiye ilk nazarda
rakip gözü ile bakmadıklarından onu ihmal etmişlerdi. Hitler,
temel bir tek amaçlılıkla arkadaşları üzerinde baskı kurarak
başarılı olurken; Stalin perde arkasından kendini belli
etmemek yoluyla güç kazanmıştır.