Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti. Bu kelimeyi bugün sadece siyasi manasında kullanıyoruz. Ne yazık! Onu politikaya mahsus bir şey addedenler korkarım ki, hiç bir zaman manasını anlamayacaklardır. Politikadaki hürriyet, bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar açık duran kapısıdır. Meğer ki dünyanın en kıt nimeti
İnsanlık kadar eski olduğu halde,insanların pek azına nasibolan bu nesne aşktır.Aşkın hürriyeti,bizim insan gücümüzle alakasızdır.
Reklam
Ancak şurası unutulmamalıdır ki vicdan hürriyeti,hiçbir insan tarafından verilmeyen,Allah’tan alınan bir hürriyettir.Allah’ın lütfudur.
Dayanamadım, bütün gücümle bağırmaya çalıştım; tıkanıyordum. Senin yaptığın hesapların saçmalığını bütün daire biliyor diye haykırmak istiyordum Erkan'ın suratına. Başkaları için böyle hissederken İsa-Mesih'i görmeyi nasıl bekleyebilirim? "Kötülüğe karşı direnmeyeceksin" sözünden büyük bir ferahlık duyuyorum. Insana gerçek
Sayfa 660Kitabı okudu
"Kader bizi böyle bağlamış, hürriyetimizi selbetmiştir. İnbisat ve cevelana müştak olan kalp ve ruh için kadere iman bir ağırlık, bir sıkıntı vermiyor mu?" Elcevap: Kat'â ve aslâ! Sıkıntı vermediği gibi nihayetsiz bir hiffet, bir rahatlık ve revh u reyhanı veren ve emn ü emanı temin eden bir sürur, bir nur veriyor. Çünkü insan kadere iman etmezse küçük bir dairede cüz'î bir serbestiyet, muvakkat bir hürriyet içinde, dünya kadar ağır bir yükü, bîçare ruhun omuzunda taşımaya mecburdur. Çünkü insan bütün kâinatla alâkadardır. Nihayetsiz makasıd ve metalibi var. Kudreti, iradesi, hürriyeti milyondan birisine kâfi gelmediği için çektiği manevî sıkıntı ağırlığı, ne kadar müthiş ve muvahhiş olduğu anlaşılır.
Sayfa 115
İnsan
"İnsan, yaratılmışlar içinde en zayıflardan olduğu hâlde, hürriyeti ve aklı sayesinde diğer mahlukların hâkimi olabilmiştir. Öyle hayvanları esir ve terbiye etti ki bir darbede onu yere serebilir. Cimri toprağı öyle esir etti ki istediği ekinleri ondan alabilir. Dağları öyle esir etti ki bir çocuğun bile uzaktan bir düğmeye basmasıyla meydana gelen kıvılcımlar sayesinde tüneller açabilir. En sert madenleri bile öyle esir etti ki onları su gibi eritir veya bir kenevir ipliği gibi büker. İnsan bunları esir ettiği gibi nefsini de esir edebilir. 'Benim fıtratım budur!' diye mazeret bildirmek ne beyhudedir.
Reklam
Ayran kâsem önümde oldukça Vallahi kimsenin balında gözüm olmaz. Yoksulluk beni ölümle tehdit etse bile, Hürriyeti kulluğa satmam ben.
Sayfa 186Kitabı okudu
Hürriyet, tanrıların insanoğluna bahşettiği en değerli lütuflardan biridir Sancho. Dünya yüzündeki, denizlerin altındaki bütün hazinelerden daha değerlidir. İnsan, tıpkı şerefi için olduğu gibi hürriyeti için de canını feda edebilir, etmelidir de; bunun tersi, esaret ise, insanın başına gelebilecek en büyük felâkettir. Bunları söylememin sebebi şu Sancho: Biraz önce ayrıldığımız şatoda bize yapılan ikramı, içinde yüzdüğümüz bolluğu gayet iyi biliyorsun. Oysa ben o mükellef ziyafetlerin, buz gibi içkilerin ortasında, âdeta açlıktan kıvranır gibiydim; çünkü bütün bun- lar bana aitmiş gibi serbestçe tadını çıkaramıyordum. Kişiye bahsedilen lütuflara karşılık verme mecburiyeti, hür bir ruhu engelleyen bağlardır. Tanrı'nın bir parça ekmek verdiği, bunun için Tanrı'dan başka kimseye minnet duymak zorunda olmayan kişiye ne mutlu!"
Sayfa 790 - Yapı Kredi Bankası YayınlarıKitabı okudu
İnsan ilk kez baba olduğunda evladını kendi uzantısı gibi görmek istiyordu. Bir iyimserlik, hatta saklı kibir geliyordu üstüne, ta ki çocuğun senden ayrı bir varlık olduğunu idrak edene dek. Her ne kadar onun senin ayak izlerini takip etmesini istesen, bunun için uğraşsan, hatta zorlasan da o kendi yolunu çiziyordu nihayetinde. Bu hakikati keşfettiğin an hayal kırıklığına kapılıyordun elinde olmadan. Ne de olsa sen böyle davranmamıştın yeni yetmeliğinde. Babanı dinlemiş; saygılı, itaatkar olmuştun. Kanatların olduğunu, ayrı bir mahluk olduğunu bilseydin belki sen de uçabilirdin. Ama artık çok geçti. Senin vaktiyle babandan koparamadığın hürriyeti şimdi kendi evladın senden talep ediyor, söke söke alıyordu.
Sayfa 351
Hasan-Âli özgürlük düşmanlarının bu şekilde bir genel çerçevesini çizdikten sonra bilhassa en tehlikeli türlerini çeşitli yazılarında şu şekilde belirtmiştir: "Yobazlık bir zihniyettir; cemiyeti geride tutmak, kıpırdatmamak, değiştirmemek, bir kelimeyle yaşatmamak istiyen bir zihniyet. Hiç okuma-yazma bilmeyeninden tutunuz, elinde Garb üniversitelerinin diplomaları olanlara kadar her soydan, her boydan bu zihniyette insan görebilirsiniz. ...İstiklal Savaşında ve ondan sonra inkılap devresinde işte bu zihniyeti dış düşmandan daha tehlikeli gören gerçek milliyetçi ruh, ona hürriyet tanımamıştır. Çünkü yobaz, hürriyetin baş düşmanıdır. Ona hürriyet vermek, hürriyeti öldürmeğe müsaade etmek demektir. Yobazı yere vuracak en emin kuvvet, hürriyet duygusunu ve terakki susuzluğunu iyi benimsemiş genç nesillerdir. Çünkü onu en şiddetli kanunlarla dahi yapmak istediklerinden alıkoyamazsınız. Yobaz için için işler. Yeni harflere, kadının hayatını kazanmasına, tiyatro ve operaya, hatta yüksek sesle türkü söylemeye muarızdır. Bunların tam tersini yaptırmak için eskiden gizli, şimdi ise mevcud hürriyetten istifade edip daha cüretli ve açıktan çalışır." Hasan-Ali tehlikeyi sırf sağdan değil, soldan da aynı şiddette görmektedir: "Fert ve cemiyet münasebetlerinde 'fert yok, cemiyet var' düsturunu mübalağa ile alan aşırı sosyalist ve komünist anlayış, nizam için hürriyeti yok etmekte hiçbir sakınca görmemektedir."
Sayfa 55 - 1. Bölüm: Doğa Bilimleri Açısından Özgürlük ve Tarih Kavramları - IIIKitabı okudu
Reklam
Bakın bu konuda Hasan-Âli ne diyor: "-İyi ama vicdan hürriyeti dediğin de su götürür bir şeydir. Sen küçük yaşta çocuğu alıyorsun, senelerce istediğin kıymetleri ona aşılıyorsun; sonra onun vicdanının hürriyetinden bahsediyorsun. -Elbette bu böyle olacaktır. Benden sonra geleceklere inanmadığım şeyleri telkin edecek değilim ya... Fakat onlar bunları kendi akıl ve idrakleriyle kavramakta geniş bir tenkid hürriyetine sahip olacaklardır. Eğer bu böyle olmasaydı hala Mısırlılar Firavuna, Hicazlılar Lat ve Uzza'ya tapacaklardı. Esasen cemiyet hava gibidir. Sen her dakika teneffüs ettiğin havanın varlığını hisseder misin? Onun basıncı, senin vücudunun tahammülüne göre ne az ne çok olmalı. Çekim kanununun etkisine tam ve eşit uymak için havası boşaltılmış bir yerde yaşamak kaabil olur mu ?Hava içinde muvazeneli olarak hayat sürebiliriz. Baskı artarsa boğuluruz. Uçakta fazla yükseklere çıkanlar, pek iyi bilirler; baskı bir hadden aşağıya inerse gene aynı ölüm tehlikesi başgöstermiştir. Maharet tam itidal noktasını bulmadadır. Hür insan, yasakla hayata başlamıştır. Memnu meyva meselesini unutmamalı. Öyle ba­şıboş, ne tek insan, ne de insan topluluğu dünya üstünde hiçbir zaman var olmamıştır."
Sayfa 52 - 1. Bölüm: Doğa Bilimleri Açısından Özgürlük ve Tarih Kavramları - IIIKitabı okudu
"İnsan, yaratılmışlar içinde en zayıflardan olduğu hâlde, hürriyeti ve aklı sayesinde diğer mahlukların hâkimi olabilmiştir. Öyle hayvanları esir ve terbiye etti ki bir darbede onu yere serebilir. Cimri toprağı öyle esir etti ki istediği ekinleri ondan alabilir. Dağları öyle esir etti ki bir çocuğun bile uzaktan bir düğmeye basmasıyla meydana gelen kıvılcımlar sayesinde tüneller açabilir. En sert madenleri bile öyle esir etti ki onları su gibi eritir veya bir kenevir ipliği gibi büker. İnsan bunları esir ettiği gibi nefsini de esir edebilir. 'Benim fıtratım budur!' diye mazeret bildirmek ne beyhudedir. Niçin verimsiz toprağa veya üstümüze atılmaya hazır vahşi bir hayvana 'Onun fıtratı öyledir!' demekle yetinmiyoruz? Evet, bizim fıtratımız böyledir, şüphe yok; fakat bu fıtratı istediğiniz hedefe yönlendirmek sizin elinizdedir. Yaratılışınızı düzeltmeye ve hatta yenilemeye tamamen yetecek gücünüz var. İnsan, diğer mahluklara hâkim olduğu kadar, nefsi üzerine de hükmederek şair ile beraber diyebilir ki; Hükmüm infaz eylerim kâinata nefsime [Hükmümü kâinata ve nefsime geçiririm.]"
Kulların kullara ibadet ettiği kul yapısı düzenlerde, insanın şerefinden, haklarından, hürriyetinden, hatta insanlığından bahsedenler, yalnızca bir hurafeden bahsediyorlar ve sadece kendilerini kandırıyorlar. Ya da insanın; -Allah'ın değil de kendi otoritelerinde- daha şerefli olduğunu, haklarına riayet edildiğini, özgür olduklarını, insanlığını ancak kendi sistemleri içinde koruyabileceklerini söyleyerek, başkalarını aldatıyorlar. Bir defa insanın, beşer mahsulü bir düzenin; kulların kullara ibadet ettiği bir sistemin gölgesinde gerçek anlamda insan olarak kalması mümkün değildir. İnsan, ancak tüm insanların tek bir ilaha boyun eğip, hayat nizamını O'ndan aldıkları, birbirlerine itaat ve ibadetin hiçbir şekilde bahis mevzu olmadığı gün, gerçek anlamda insan olabilecektir. Aynı şekilde; şerefi, hakları, hürriyeti de, ancak gerçek anlamda insan olduğu gün varolacaktır.
Sayfa 368 - BekaKitabı okudu
Eğer hürleşmeye doğru merhale merhale yol almıyorsa, Eğer hürriyeti şahsiyeti ile beraber gelişmiyorsa insan, en hür nizam içinde de hür değildir... Peyami Safa
Okumak, yazmak, mektep, eğitim bütün bunlar gaye değildir, vasıtadır. Gaye, halkın dirliğini değiştirmektir. Onu, doğayla, tabiatla savaşında silahlandırmaktır. Teşkilatlandırmaktır. Tabiata hakim kılmaktır. İnsanoğlunun asıl hürriyeti budur... Yoksa orman tükenir, sular kurur, toprak akar ve insanın, yaratıldığı günden beri tabiatla süregelen savaşında insanoğlu yenilirse, midenin azgınlığı, kafanın değerlerini yutar. İnsan hayvanlaşabilir.
Sayfa 166 - ÖğretmenKitabı okudu
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.