Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çoğumuz böyle değil miyiz? Esas sorunu unutmak istiyoruz görmezden geliyor, sorunun etrafından dolanıyoruz. Sorunumuza bakmaktan ödümüz patlıyor, yaramızı açmaya korkuyoruz. Elbette insan zihni muhteşem bir makine; bizi hayatta tutabilmek için stres veya travma yaratan tüm faktörleri hemen geri plana itiyor. Yani bilinçaltına. Biz de onlar yüzünden uyuyamıyor, uyuşturmak için ilaçlar alıyoruz. Sağlık sorunumuza sebep olan asıl nedeni öğrenmek yerine yan etkileri daha fazla olan ameliyatlar olmaya dahi razı oluyoruz. Bizi gerçekten acıtan o düşünceye bakmaya dahi katlanamıyoruz. Kafamızı başka yere çeviriyoruz, gözümüzü kapatıyoruz. Karanlıkta bırakıyoruz kendimizi. Durumumuzu ve gerçeğimizi görmezden geliyoruz. Bu da aslında özümüzle olan bağlantının kopması demek...
.. sevdiğimiz biri öldükten sonra bir an gelir, görüp duyduğumuz her şeyin sadece bir kâbus olmasını hayal etmez miyiz? Ben şimşek hızıyla böyle bir mucize yaşamış gibiydim.
Reklam
İnsan, Tanrı'yı aktöre açısından yargılamaya kalkar kalkmaz, onu kendi içinde öldürür. Ama bu durumda aktörenin temeli nedir? Adalet adına yadsınır Tanrı ama Tanrı düşüncesi olmayınca adalet düşüncesi anlaşılır mı? Umutsuzluğa düşmez miyiz o zaman?
Belki de her şeyi,her şeye gerçek bir alçakgönüllülükle,zaaflarıyla ya da kayıtsızlıkla katlanan birinin sırtına yüklemek,insan doğasının ayrılmaz bir parçasıdır.Hepimiz gücümüzü birinin ya da bir şeyin zararına kanıtlamayı sevmez miyiz?
Platon (Eflatun) Devlet Adlı kitabın da gecen Mağara Benzetmesi
Şimdi, dedim, insan denen yaratığı eğitimle aydınlanmış ve aydınlanmamış olarak düşün. Bunu şöyle bir benzetmeyle anlatayım: Yeraltında mağaramsı bir yer, içinde insanlar. Önde boydan boya ışığa açılan bir giriş... İnsanlar çocukluklarından beri ayaklarından, boyunlarından zincire vurulmuş, bu mağarada yaşıyorlar. Ne kımıldanabiliyor ne de
Kitap Adı: Devlet Yazar: Platon Yayıncı: İş Bankası Kültür Sayfa 231 -237
âşık olacağımız kişiyi biz seçebilir miyiz?
“Sen hiç âşık oldun mu?” diye sorulan birine ne sorulmaktadır aslında? Vuslata erdin mi diye mi? Yoksa kavuşamadığın, terk edildiğin oldu mu diye… Birde orta yolcular vardır: hem vuslat hem firak olsun diyenler ki onlar seyirciler… Peki, aşk bir kaybetme midir? Veya âşık olacağımız kişiyi biz seçebilir miyiz? Bir insan kendisine zarar veren birine âşık olabilir mi? Aşkta niyet olmaz çünkü aşkta neden olmaz. Aşk fiil değildir mefuldür çünkü faili hak’tır. Tutmazsın tutulursun. Sizin aktif olduğunuz bir şey değil karşılaştığınız bir şeydir. Maşuk aşığını kendisine çeker demirin mıknatısı çektiği gibi… Boksörlere hiç dikkat etiniz mi? Yumruklarını sallayıp yumrukları yedikten sonra dövüşün bir yerinde birbirlerine sarılırlar. Kollarını birbirlerinin beline geçirip kan içinde kalan yüzlerini de omuzlarına koyarlar. Sanki az önce dövüşen onlar değilmiş gibi... Sahi ya insan kendisine zarar veren birine âşık olamazdı değil mi! Kim demiş? Seyirciler söylemiş! Boş ver onları onlar zaten seyretmek için yaratılmış sen tutulmak için yaratıldın. Aşk fayda ve zarardan halidir. Mecnun şikâyet etmez sen şikâyet edersin. Hakka yönelen değil hakka âşık olan bir yürek şikâyetçi olanları da içine alacak kadar geniştir. Hani ne olursan ol yine gel_ diyen Mevlâna’ya biri itiraz ediyor, muhalefet ediyor. Mevlâna ona dönüp diyor ki: ”sende gel”
Reklam
Benim yapabileceğim ufacık iyilik, birine "Ben senin yanındayım" demek olamaz mı? Yetersiz ve güçsüz olduğumuz için sıradan olsak da, nazik bir yürekle hareket edebilmemiz yönünden kısacık bir anlığına da olsa, bizler de büyük birer insan olamaz mıyız?
Dikkat çekici bir başka konu da,son yıllarda insan psikolojisinde "incinebilirlik" unsurunun öne çıkarılması. Kişilik radikal bir biçimde yeniden tanımlanıyor. Günübirlik hayatın sorunlarını duyguların prizmasından geçirmek suretiyle, "terapi kültürü" insanları çaresizliğe mahkum ediyor. Mukavemet, dayanıklılık insanı hayata bağlayan olumlu kişilik özellikleri değil de, bizi hayat karşısında yenik düşüren olumsuz özelliklerimiz öne çıkarılıyor. İyi ama acı, ıstırap ve hüznü hayattan tamamen kovarsak anlam üretebilir miyiz?
“Savaşta hep iki taraf var: Savaş ve insan. Ölen her insanla, hepimiz kaybediyoruz; bunu ne zaman anlayacağız? Gerçek barışa ne zaman kavuşacağız? Kavuşabilecek miyiz?”
"Dünyadaki her insan, kendi problemleri, kendi kaygıları, kendi asabiyeti, kendi belli düşünce tarzıyla diğerlerinden ayrı olduğunu zannettiği bir kalıba göre düşünür ve yaşar. Bunun merkezi, ben senden ayrıyım fikridir. Şimdi bu gerçek mi? Bizim, birbirinden tamamen farklı, ayrı bireyler olduğumuz gerçek mi? Uzun boylu olabilirsiniz, kısa boylu olabilirsiniz, siyah saçlı veya beyaz saçlı olabilirsiniz ama içsel olarak farklı mıyız? İçsel olarak hepimiz aynı ya da benzer şeylerden geçeriz."
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.