Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Başlangıçta, analar-babalar ve diger aile fertleriyle yaşanmış ilişkiler hakkında temel bilgileri edinmek, o kişinin dünyası hakkında fikir edinme açısından önem taşır. Ama bu ilişkilerin ayrıntılı değerlendirmesini yapabilmek için erken- dir. Nitekim psikoterapinin ilk aşamasında anlatılan acı ve öfke yüklü hikâyeler, görece bir rahatlama sağlandıktan sonra yerini, daha yansız değerlendirmelere bırakır. Ya da bunun tersi olur. Başlangıçta, yaşanan kızgınlıkları bastırarak yüceltilen anne ya da babanın olumsuz yönleri, rahatlama sağlandıktan sonra yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Sık karşılaşılan durumlardan biri de temel sorunun kaynağının, örneğin babayla ilişki olduğuna inanılmışken, aslında baba- dan değil anneden kaynaklandığının ya da bunun tersi olduğunun fark edilmesidir. Bu değerlendirilmeler yapılırken, terapistin ha- fiye konumunu iyi kullanması gerekir. Çünkü bazen asıl sorun kaynağı olan ebeveyn değil de beklentilerin yöneldiği ebeveyn sorun kaynağı olarak görülebiliyor. Yetişkin yaşamımızda da umudumuz olmayandan çok, bir şeyler beklediğimiz insanlarla sorun yaşarız.
Sayfa 88 - MetisKitabı okudu
Olasılık nedir?
Olasılığın fizikteki anlamı yaşamdaki sıradan, ya da kumarhanedeki anlamıyla, tamı tamına aynıdır. Bu, belli bir olgunun gerçekleşmesinin şansı ya da olabilirliğidir. İyice dengelenmiş bir parayla düzgün olarak yazı-tura atılırsa tura gelmesinin de yazı gelmesinin de şansı elli-ellidir. Dolayısıyla her iki sonucunda olasılığı tamı tamına 1/2. Bu
Sayfa 376 - Alfa Bilim
Reklam
"Nasıl zorlu bir işe kalkışıyorum ama anlamsız bir şeyden korkuyorum! Hımm... elbette, her şey insanın kendi elinde ama korkudan önüne çıkan fırsatları kaçırıyor... Bariz bir gerçek bu... İlginç, acaba insanlar en çok neden korkarlar? Her şeyden çok yeni bir adım atmaktan, yeni bir fikir dile getirmekten... Ne kadar çok gevezelik ediyorum böyle. Bu yüzden de hiçbir şey yapmıyorum. Aslında şöyle demek daha doğru: Hiçbir şey yapmadığım için gevezelik ediyorum. Böyle gevezelik etmeyi şu son bir ay, günlerce bir köşede yatıp kadim dönemlerde olan bitenleri düşünürken öğrendim. İyi de şimdi niye gidiyorum ki? Gerçekleştirebilecek miyim gerçekten? Ciddi ciddi yapacak mıyım bunu? Hayır, hiç de değil. Bir hayal uğruna kendi kendimi oyuncaklarla oyalıyorum! Evet, gerçekten oyuncaklarla!" ~Rodion Romanoviç Raskolnikov
Suat Amca' da pek meraklı shhshs
Neyse, dede ya sen o asayla benim kafama vurup da çıkaramaz mısın bizi buradan?" "İyi fikir aslında. Ben bu asayla senin kafanı yarıyım, alıp hastaneye götürürlerken de kaçarız. Eğ bakayim kafayı az öne." "Dur be dede. Çölde nasıl vurdun da evde uyandım, o şekil bi' şey olur mu diye dedim ben, yarma kafamı filan." "Ben yarıyım?" "Suat Amca gözünü seviyim az öte git şuradan ya."
...aslında bu çağın asil yetenekli ve sıcak kanlı insanları arasında sessiz bir fikir birliği var: içlerinden her biri okulun öğrenim durumundan şikayetlerinin ne olduğunu biliyor, her biri, torunlarını en azından bu baskıdan kurtarmak istiyor, kendini ortaya koymak zorunda olsa da. Ama buna rağmen hiçbir yerde tam bir dürüstlük olmamasının üzücü sebebi, çağımızın pedagojik fikir yoksulluğunda yatıyor, işte asıl burada hakikaten yapıcı insan eksikliği var: yani iyi ve yeni fikirleri olan ve tam dahiliğin ve tam uygulamanın zorunlu olarak aynı bireyde karşılaşması gereğini bilenler.
"Bu insanlar yataklarından niçin kalkıyorlardı, niçin yaşıyorlardı, anlamak kolay değildi doğrusu. Aslında anlamak da gerekmiyordu. Bu iyi insanlar yalnızca doğmuş oldukları için yaşıyorlar ve yalnızca kendilerini koruma güdüsüyle yaşamaya devam ediyorlardı... Ne bir amaç, ne de herhangi bir art fikir söz konusuydu burada."
Sayfa 57
Reklam
Gücün 48 Yasası
Gücün 48 yasası 1-Sizin üstünüzde bulunanların kendilerini üstün hissetmelerini sağlayın. Onları memnun etme ve etkileme arzunuzla yeteneklerinizi göstermede çok fazla ileri gitmeyin, yoksa tam tersine neden olursunuz, yani korku ve güvensizlik uyandırırsınız. Ustanızın olduğundan daha parlak görünmesini sağlayın ve gücün doruklarına
Nazi ölüm kamplarından sağ kurtulanlar, en korkunç tacizlerin bile insan belleğinde sürekli taşınabileceğinin en açık göstergesi. Nazi kurbanları için en büyük sorun, kendileri ile ölüm kampları arasına duygusal bir uzaklık koyabilmeyi, unutmayı başarabilmek oldu. Tarifsiz kötülüklerle dolu bir dünyada, tekrar Nazi Almanyasında -diyelim ki
Sayfa 129
Bir keresinde aklıma şöyle bir fikir geldi: Bir insanı ezip mahvetmek, ona en korkunç katilin bile duyunca titreyeceği kadar ağır bir ceza vermek isteyenlerin, insana yaptığı işin tamamen anlamsız, faydasız olduğu duygusunu vermesi yeterlidir. Bugünkü sürgün hizmeti ilgi çekmeyen can sıkıcı bir iş olduğu halde aslında makuldür: Mahpus tuğla keser, toprak kazar, badana yapar, inşaatlarda çalışır; bu işlerin de bir anlam ve amacı vardır. Sürgün bazen kendini buna kaptırır, daha iyi, daha becerikli olmak ister. Ama bir kovadan öbürüne su dökmek, kum elemek, bir yığın toprağı bir yerden başka bir yere taşımak gibi işleri ona zorla yaptırırsanız, sanırım birkaç gün sonra ya kendini asar ya da bu küçülmeden, utançtan ve azaptan kurtulmak için, "öleyim bari" diye binlerce cinayet işler. Böyle bir cezanın ancak işkence, intikam aracı olacağına şüphe yoktur; bu ceza hiçbir makul amaca hizmet etmediği için anlamsızdır. Ama her zorlama işte muhakkak biraz anlamsızlık, hakaret ve bir utanç telakkisi vardır; yani zora dayanan sürgün hizmeti de serbest hayatta yapılan işlerden daha ağır ve azaplıdır.
"Aklımıza ilk gelen fikre âşık olup vazgeçmeyi reddetmek, sık yaptığımız bir şey değil midir? Ne kadar kötü sonuçlanırsa sonuçlansın. Daha da önemlisi, on yedi yaşındaki hevesli ama yanlış yönlendirilmiş hâlimizin bütün hayatımız boyunca nerede çalışacağımızı belirlemesinin iyi bir fikir olduğundan emin miyiz? Peki ya şimdi? Ne sıklıkla ilk fikrimizin peşine takılıp, aslında hiç araştırmadığımız soruların yanıtlarını bildiğimizi sanıyoruz? Doğru problem üzerinde çalışıp çalışmadığımızı ne sıklıkla kontrol ediyoruz? "
Reklam
İtidal
Birçok kitap yorar insanı; madem elindeki kitapların hepsini okuyamıyorsun, okuduğun kadarını elinde bulundurman yeter. "Ama ben," diyorsun, "bir bunu, bir şunu açıp okumak istiyorum." Bir çok yemeğin tadına bakmak, mızmız bir mideye göredir. Yediklerin çeşitli, değişik gıdalarsa, beslemezler seni, sadece mideyi
Sayfa 36 - Jaguar kitap, birinci baskı, Mart 2018Kitabı okudu
Aslında, duygularınız genellikle, hayatınızda olanlardan çok nasıl düşündüğünüz ile ilgilidir. Bu yeni bir fikir değildir. Yaklaşık iki bin yıl önce Yunan filozof, Epictetus, kişilerin "olaylardan değil, onlar hakkındaki görüşlerinden" rahatsız olduklarını söylemişti. Tevrat'ta da şu cümleyi görebilirsiniz. "(...) Çünkü içinden nasıl düşünürse kendisi öyledir (...)" (Süleyman'ın Meselleri, 23:7). Shakespeare bile "İyi ve kötü diye bir şey yoktur, düşünce onu öyle yapar" dediğinde benzer bir fikri ifade ediyordu (Hamlet, Oyun 2, Sahne 2).
Fena fikir değil aslında :)
Duygu Empatisi’ni kullanırken seçtiğiniz kelimelerin duruma uygun olması gerekir. Eğer evlilik yıldönümünü unuttuğunuz için eşiniz üzgünse, incinmiş ve kızgın olabileceğini anladığınızı ifade edebilirsiniz. Ama eğer patronunuz işyerindeki performansınız nedeniyle sizi eleştirmişse, muhtemelen “incinmiş ve kızgın görünüyorsunuz” demezsiniz. Çünkü patronunuz sizin bir kaçık olduğunuzu düşünür.
Her gün fakirliğe karşı, ölüme karşı, başka felaketlere karşı bir destek sağla kendine. Birçok kitabı gözden geçirdikten sonra da, içlerinden bir fikir seç, o gün bu fikirle birlikte kavrul. Ben de öyle yapıyorum, her seferinde okuduklarımdan bir tanesini yakalıyorum. Bugün Epikuros'ta bulduğum fikir de şu: -Ben bir kaçak gibi değil de, bir keşif eri gibi, sık sık başkalarının karargahlarına da geçerim.- Filozof diyor ki: "Neşeli fakirlik, iyi bir şeydir." Neşeliyse o fakirlik, fakirlik değildir zaten! Çünkü çok az şeyi olan değil, hep daha çoğunu isteyen fakirdir aslında. İnsan başkasının malına göz dikerse, elindekileri değil, elde edeceklerini hesap edip durursa, hazinesinde, ambarlarında yığınla malı, sürüleri, faiz getiren parası olmuş, neye yarar? "Zenginliğin sınırı nedir?" diye mi soruyorsun? Önce gerekli olana, sonra yeteri kadarına sahip olmaktır.
702 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.