Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Görüntüleri çeken o, kocası yani. Kadın çocukları okuldan aldıktan sonra onlarla beraber alışveriş yapıp eve dönmüş. Film makarasının kutusundaki etikete bir başlık konmuş: Aile Hayatı ‘72-73. Filmleri çeken hep o. Kadın dergilerinin ölçütlerine göre, dışarıdan bakınca giderek sayıları çoğalan, otuz yaşında, aktif, kadınsılığını korumaya ve modaya uymaya özen gösteren, işiyle anneliği bağdaştıran kadınlar kategorisine dahil. Bir gün içinde gittiği yerleri (okul, Carrefour, kasap, temizleyici vb.), Mini Austin’le kat ettiği yolları (çocuk doktoru, büyüğün judo dersi, küçüğün çamur atölyesi, postane) alt alta koyup sıralarsak ve her işe (dersler, ödevlerin ve sınav kâğıtlarının okunması, sabah kahvaltısını ve çocukların kıyafetlerini hazırlama, çamaşırların yıkanması ve yerleştirilmesi, öğle yemeği, alışveriş – ekmek hariç, ekmeği iş çıkışı o getiriyor) harcadığı zamanı hesaplarsak şöyle bir manzara çıkıyor: ev içi ile ev dışı arasında, ücretli emek (2/3) ile çocukların eğitimi de dahil ev içi emek (1/3) arasında bariz eşitsiz bir paylaşım çok geniş bir yelpazede görevler çok sayıda, çok sık ticari mekânlara gidip gelme programlanmamış zamanın hemen hemen hiç olmaması. Bu hesaplama –ki o ne bir buluş ne de dönüşüm gerektiren bu zorunlulukları hızla yerine getirmekten adeta gurur duyarak böyle bir hesap yapmıyor– yeni ruh halini anlatmak için yetersiz kalır.
İsyancı Hain Arapların Hicazdaki Osmanlı Trenini Vahşice Yağmalaması
Bu kitabı okudukça, insanın sinir krizi geçiresi geliyor. Türk'üm diyen herkesin bu ihaneti bilmesi ve unutmaması gerek.) Vadide tuhaf bir manzara vardı. Çılgına dönmüş Araplar, başları açık, yarı çıplak, çığlıklar atarak, havaya ateş ederek, birbirlerini tırnaklarıyla ve yumruklarıyla tırmalayarak son sürat koşturuyor, yük vagonlarını patlatıyor, rayların kenarından söktükleri devasa balyalarla bir ileri bir geri yalpalıyor ve istemedikleri her şeyi parçalayarak savuruyorlardı. Etrafa yayılmış çok sayıda halı, düzinelerce şilte ve çiçek desenli yorganlar, yığınlar halinde battaniyeler, çeşit çeşit kadın ve erkek giysileri, saatler, tencereler, yiyecekler, süs eşyaları ve silahlar vardı. Bir yanda otuz kırk histerik kadın duruyordu, başları açıktı, giysilerini ve saçlarını yoluyorlar, çığlıklar atarak kendilerinden geçiyorlardı. Araplar onlara aldırmadan ev eşyalarını kırıp dökmeye, yağmalamaya devam ediyorlardı. Devler ortak mal haline gelmişlerdi. Her adam en yakınındakine taşıyabileceği kadarını çılgınca yüklüyor ve kendisi bir sonraki fantezisine yönelirken onu batı yönündeki boşluğa doğru kışkırtıyordu.
Reklam
Yunanlılar, Kırpoğlu Köyü'nü, köylüleri daha evvel pencerelerini taşlarla ördükleri evlere kapayarak ateşe vermişler, çoluk çocuk, kadın erkek bütün halkı bu suretle imha etmişlerdir. Yunanlıların kaçmaları üzerine bu köye gelen Kolordu Karargahı, tamamen yanmış ve içleri kömür olmuş insan cesetleriyle dolu bir manzara ile karşılaşmıştır. Simsiyah kesilmiş olan bir çok kol ve bacak yığınlarının arasında bazı bilezikli kadın kolları ve pencerelerin demirlerine yapışmış kalmış bir çok çocuk elleri görülmüştür. Menemen'de çeşitli yerlerde, çukurlardan Türk cesetleri çıkarılmış, bazı yerlerde de cesetlerin yakılarak imha edildiği gözlenmiştir. Bergama muhacirlerinin iltica ettikleri tarafsız mıntıkaya 31 Ekim 1919'da ani bir taarruzda bulunan Yunanlılar katliamda bulunmuşlardır. Yunanlılar, Erbeyli'de 53 Türk'ü, şehir dışında ellerini, burunlarını vs. azalarını kesmek suretiyle türlü işkencelerden sonra katl etmişler; bir çukura gömmüşlerdir. Nahiye Müdürü bir çukurda 250 ceset bulduklarını ifade etmiştir.
Sayfa 65 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
Evlilik belalı bir kurumdur. Düğünden önce her adam dikkatlidir, naziktir; göz koydukları genç kiza 'kendi karıları oluncaya kadar prenses gibi davranırlar; sonra hızla birer zorbaya dönüşürler, ona hizmetci gibi davranirlar, tepeden tırnaga degisirler ve toplum da bu konuda onları yüreklendirir. Düğünden öncesi oyun mevsimidir; sonra ciddi ve karanlik ve üzücü şeyler başlar. "Kadınlar tarafında da manzara daha parlak degildir. Kapılanacak bir yer aradıkları sürece şeker gibidirler. Tatlı, uzlaşmacı, birlikte yaşamaktan zevk alınacak insanlar olurlar- damat adayı evlenme kararını verinceye kadar, onu rahatlatmak için gereken her şey yapılır. Kadınlar o ana dek gizlemeye çalıştıkları gerçek tabiatlarını ancak düğünden sonra açığa çikarirlar. "Kadınlardaki dönüşümün erkeklerdeki kadar kaba ve sistemli olmaması, onları bir nebze aklar. Halbuki erkek tarafinda, sevgili ile koca arasindaki fark, köpek ve kurt arasındaki kadar büyüktür. Düğünden önce hepimizde biraz köpeklik, dügünden sonra ise kurtluk vardır. Başkalaşım farklı derecelerde gerçekleşir belki, ama ondan tamamen kurtulmak çok zordur. Bazı çevreler açısından bu dönüşümü, ergenlikten yetiskinlige geçis kadar dogal kabul edilir. "Kadınlarda geçis bu kadar keskin olmaz. Ya gerçekten sevgi dolu ya da kötü oyuncu olduklarindan ötürü pek çok kadın köklü bir degisim geçirmez ve gerçek tabiatini erkek söz kesmeden önce ele verir.
Sayfa 216
Dağları göğü deler, hırçın dalgalar kıyıları döver. Bir bakarsın iki kat olur, üç kat olur sola kıvrılır, sağa yığılır. Sırtlarsın kucaklarsın; çocuğun, torunun gibidir. Çamların zümrüt yeşili dalları ve yaprakları denizden gelen rüzgarla salınır. Güzel kadın çehresini andıran manzara kadim zamanda tanrıların elinden çıkmış gibidir. Değme ressamların fırçaları, ünlü şairlerin sözleri bu manzara karşısında aciz kalır.
Ben sadece manzara ve yanımdaki kadın için burdayım
Reklam
Kadın elleriyle göğsünü kabartıyor, sağa sola dönerek vudunun kıvrımlarını gözden geçiriyor, en özel yerinin ayna daki uslu, terbiyeli ve uykulu duruşunu seyrediyordu. Bu manzara beni çok duygulandırdı. Bir kadını, böylesine içten, böylesine kendini dinler bir çerçeve içinde ilk kez görüyordum
Tıpkı gökyüzü ve toprak gibi artık birbirimize tamamen uzak ve yabancıydık.
Sayfa 47
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
İçimde huzursuzluğun küçük bir kıvılcımı titreşirken ruhumdakini de cezbediyor ama yakıp kül etmiyordu.
Reklam
Araba kırlara doğru açıldıkça hep o manzara. Kadın erkek, köylü çalışıyor. Oraya alacakaranlıkta gitmiştir. Eve gün battıktan sonra dönecektir. O da şimdi, başakların arasında bağdaş kurmuş, kuru ekmeğini yiyor; ama gönlü ne kadar rahat!
Gözünüzde canlandı mı ? Ne mükemmel bir manzara…
Kızıl bayrakların altında 90 bin kadın, hiçbir kanlı olaya neden olmadan "Ekmek İstiyoruz"u tüm St. Petersburg'a kazıyarak dağıldılar. Dağılmaları da tıpkı geldikleri gibi vakur ve korkusuzdu.
Sayfa 35 - CeylanKitabı okuyor
1.143 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.