Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bağıramazsam, onlara nasıl beni öldürmelerini söyleyebilirdim? Tek istediğim ölmekti. Hiç doğmamış olmaktı. Varlığım, bu acıdan daha ağır değildi. Bir kalp atışı kadar yaşamaya bile değmezdi.
Sayfa 297
İnsanı güzel ya da çirkin yapan burnunun büyüklüğü, teninin rengi, dudaklarının ya da gözlerinin şekli değildir. Sevgidir. Bizi sevgi güzelleştirir. Hem sevip hem sevilen, koşulsuz sevilen ve aynı zamanda çirkin olan tek bir kişi bile tanıyor musun?
Reklam
Ellerini duvardan aşağıya kaydırıp kalçalarımın yanında durdurdu. Daemon: "Bence hiç aklından çıkmıyorum. Bir an bile." Katy: "Aklını kaçırmışsın sen" Nefes nefese iyice duvara yaslandım. Daemon: "Hatta muhtemelen benimle ilgili hayaller kuruyorsun." Bakışlarını dudaklarıma indirdi. Dudaklarımın aralandığını hissediyordum. "Bahse varım, ismimi defalarca defterlerine yazıyorsun, etrafına da küçük bir kalp çiziyorsun." Güldüm. Katy: "Ancak rüyanda Daemon. Düşüneceğim en son kişisin."
“İbrelerimin yönünü tersine çevirerek zamanı tersine çevirebilir miyim?” “Hayır, dişlilerini zorlarsın ve bu inanılmaz acı verici olur. Ve hiçbir şeye de yaramaz. Asla geçmişteki eylemlerimize geri dönemeyiz, kalbimizde bir saat olsa bile.”
Geçen gün, saka kuşu hakkında ansiklopedik bilgiler topluyordum. Meğerse kafesteki kuşların birinci ölüm nedeni stresmiş. "Sonunda aradığımı buldum" dedim. Modern hayat, hepimizi kafeslere hapsetti. Üstelik bu kafesleri, zahmete bile girmeden, bize kendi ellerimizle inşa ettirdi. Özellikle şehirliler arasında stresin ve strese bağlı ölümlerin (kalp krizi gibi) bu kadar çok olması, başka neyle izah edilebilir?
Sayfa 94
“Seni son kez gördüğümde omuzların ağlıyordu, bilirsin çabuk tanırım ağlayan omuzları... Ama yalnızlığımı seninle harcadığım için pişmandım hâlâ, öfkeliydim biraz da... Sen yine geçip gittin yanımdan, daha önce hiç hayatıma uğramamış yabancı biri gibi. Yüzüne bile bakmadım, omuzlarının üzerinden gökyüzüne çevirdim gözlerimi... Çünkü sular kesik, ellerim kirli, bahanem çok... Kayıp eşya odasında kalbini bile aradığım biriyle en çok ne yaşayabilirim ki dedim içimden. Bir kalp kaç kere kırılıp iyileşir, bir bakış kaç kere hatırlanıp unutulur, bir yalan kaç kez söylenir ve en çok kaç kez affolur? Demek ki her hikâye, bitmeden önce kendini gerçekten tamamlıyor. Su bile kırılıp iki ayrı yerden akmaya başlıyor insanın yanaklarından bazen... Herkes kendi vedasını işte o zaman anlıyor. Aşk için yazdıklarım bitti... Şimdi kir göstermeyen bir sözcüğün, kendisiyle yüzleşme vaktidir. Ve aşkta tüm lekeler, ancak hikâyenin ilk cümlesinde havada asılı duran o hisle baştan sona temizlenir...”
Reklam
"Elbette sevgi derken; bizi sonradan pişmanlık duyacağımız şeyler söylemeye ve yapmaya iten, seçtiğimiz o kişi olmadan nefes alamayacağımızı düşündüren ve o kişiyi kaybetme fikriyle bile sarsılmamıza neden olan, sahip olunamayacak bir şeye sahip olmak ve elde tutulamayacak bir şeyi elde tutmak istediğimiz için bizi zenginleştireceğine fakirleştiren o şiddetli tutku patlamasından söz etmiyorum. Benim bahsettiğim; kör gözleri açan, korkuya bile baskın çıkan, hayata mana katan, doğanın yıkım kanunlarına kafa tutan, serpilmemizi sağlayan, sınır tanımayan sevgi. İnsan ruhunun bencilliğe ve ölüme üstün gelmesinden bahsediyorum
"...güzellik gözleri doyurur. Albeni, gözler kadar ruhu da okşar, bütün tene yayılır, ardından dokulara ve çok güçlüyse kana bile giriverir... Sonra... Sonra sırada kalp vardır... Çekici bir insan yaşlandığında da etkileyicidir, çünkü albeninin reçetesinde mistik oranlarda akıl, zarafet, sağduyu ve şeytan tüyü vardır."
Sayfa 22
Saygı olduğu sürece sevgi olmasa bile yürür ilişkiler ama saygılı bir ilişki sevgiyle devam ediyorsa insan onu kaybetmek istemez. Çünkü ikisinin bir arada çalışması insan beyniyle kalbinin çalışmasından çok daha zordur. Saygı beyinle, sevgi kalple oluyor, aslında ikiside birbirine bağlı, beyinsiz bir insanın sevmesi nasıl mümkün değilse kalpsiz bir insanın da sevmesi öyle mümkün değil. Zaten kalpsiz insan, yani kalp durduğunda beyin de ölüyor. Kalp her şey kısacası. Beyin ölse bile kalp attığı sürece insan ölmüş sayılmıyor.
Sayfa 349Kitabı okudu
Kırk fırın ekmek yesek, kırk defa kalp ağrısı çekip kırk kez salya sümük ağlarken kendi kendimize kallavi yeminler etsek bile akıllanmaz, uslanmayız. Gene gider ilk fırsatta yanlış erkeklere âşık oluruz; yeniden tepetaklak yuvarlanırız, her yanımız yara bere.
Reklam
Kalp ağlarken, akıl farkında bile olmayabilir miydi?
Gece seni kontrol etmek için odana girmedim. Bir kere bile. Rüya görmüş olmalısın.
Sayfa 158Kitabı okudu
Ama belki de o olay bile o kadar da kötü sonuçlara neden olmayacaktı. Bana sadık kalamayacağını en baştan öğrenmek ve onunla evlenmek gibi bir hata yapmamak daha iyi olabilirdi.
Sayfa 295Kitabı okudu
Kırılıyordu, demek kalbi vardı ama bir kez kırılınca bir daha toplanmıyordu. Toplansa bile bir daha eskisi gibi olmuyordu ve kalp bu yüzden en fazla da cama benziyordu...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.