Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Avlu Genişliği
sizin evleriniz var, büyük. sıkıntı diye soyunduğunuz dünya, eşiklerde. çocuğunuz odalarda bir gün kapalı kalmadı. habersiz girmedi kapınızdan kimse. o masal hâlâ uyumanız için. gittiğiniz hiçbir toplantı suç sayılmadı. başkası için itiraz etmediniz kimseye. üniforma son sözünüz, içinizden giydiğiniz. emekten, yalnız kendinizi anladınız. susup
Sayfa 23 - Kırmızı Kedi Yayınevi / 12. Baskı
Bizdeki kültürel mirası değerlendirmekten yoksun insanların "bizde düşünce adına hiçbir şey yok", "bu dille düşünülmez" diyenlerin, kendi yetiştikleri Batı çevrelerinin dışındaki her düşünceyi, saçma, temelsiz, anlamsız bulmaları da bir diğer tehlike. Düşünme etkinliğinin jandarmalığına soyunup, kendi tarih olmuş, fosilleşmiş görüşleri dışındakilere kara çalmaları hem onlar için hem Türk düşüncesi için büyük bir yitik.
Sayfa 147Kitabı okudu
Reklam
Tehlikenin yaklaşmaya başlamasıyla, insanın yüreğinde her zaman birbirine denk iki ses yükselir: Gayet mantıklı olan ilk ses, insana tehlikenin niteliğini değerlendirmesini ve ondan kurtulma yolları aramasını söyler; çok daha mantıklı ikinci ses ise, tehlikeyi düşünmenin çok bunaltıcı ve acı verici olduğunu, her şeyi önceden görmenin, olayın genel gidişatından kurtulmanın insanın elinde olmadığını ve ba yüzden insanı bunaltan tehlike düşüncesini, tehlikeyle kara karşıya kalana kadar görmezden gelmenin ve hoş şeyler düşünmenin daha iyi olacağını söyler.
Sayfa 210 - Türkiye iş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Rastlantının, tüm insani olaylarda öyle büyük bir etki alanı vardır ki, uzaktan tehdit eden bir tehlikeyi fedakârlıklarla önlemeye çalıştığımızda, bu tehlike olayların öngörülemeyen bir aşamasında yiter ve şimdi feda edilen şeyler yitirilmiş olmakla kalmaz, onlarla sağlanan değişiklik artık olayların değişmiş durumunda, bir dezavantaj olur. Bu yüzden aldığımız önlemlerde geleceğe çok müdahale etmemeli, rastlantıyı da hesaba katmalı ve kimi tehlikeler karşısında, kimi kara fırtına bulutları gibi geçip gitmelerini umarak, soğukkanlılığımızı korumalıyız.
Sayfa 129 - Beşinci Bölüm Öğütler ve Özdeyişler
Tehlike ne İran'dır, ne İlgiltere... Kara cehalettir.
Sayfa 236
kimsenin yalnızlığı düşmedi eşiğinize. en büyük dil sizin konuştuğunuzdu. babanızı bir gün üzmediniz. gülmüyordunuz, küçümseme düğün ediyordu. turnalar uçmadı sesinizde bir kanat. utanan biz olduk uzaklığınızdan. bir kara leke halk, her adımda üstünüze sıçrayan. gençlik, büyüyen tehlike siz yaşlandıkça. sayılar ve sayılardı en büyük okumanız. sevinciniz öyle tenha ki üç kişi olamıyor. bir namludan içeriye bakmadınız hiç. hep bir şenlikti çarşılardan dönüşünüz. vurulmuş kimse yok aile fotoğrafınızda. biz çoktuk ama çıkan sizin sesinizdi. ve biz sizden bir avlu genişliği bekledik... size kim, neyi, nasıl aynı dilde mi kederlendik sahi aynı yüzyıl mıydı şu yaşadığımız...
Reklam
Zihninden çıkmayan bin türlü ve çelişkili düşünceler onda tuhaf bir ruh değişikliğine sebep oldu. Sinirleri bozuldu ve yorgunluk hissetti. Bazen kendini sevinçli bir olayın eşiğinde, bazen de şifa bulmaz bir hastalığa yakalanacakmış gibi korkular içinde buluyordu. Bu ruh hâlinde sık sık, kendisini yine eskisi gibi denizdeymiş gibi hissederdi. İnsan denizde iken, karadakine hiç benzemeyen duygular içinde olur. Hava sakin olsa, görünür bir tehlike olmasa bile bu böyledir. Denizde yapmanız gereken işle meşgul iseniz de hürsünüzdür, kürek çekip suları yara yara ilerlemekten, doğan ya da batan güneşin su üzerindeki yansılarından büyük bir zevk alırsınız, büyük sevinç duyarsınız, ama eninde sonunda kıyıya çıkacağınızı da bilirsiniz. Şurada veya burada karaya çıkmanız gerekecektir. Karada sizi bambaşka bir hayat beklemektedir. Denizdeki hayat geçicidir, ama kara oynak değildir, sapasağlam durur. İnsan karada yanaşacak, çıkacak uygun bir yer bulamazsa, bir ada bulur ve oraya yerleşir...
Sayfa 59 - Ötüken Yayınları, IX
Tsinandali'de esir alınan Prensesler ve Madam Drancy, acı ve korku dolu bir diyara doğru yol alıyordu. Başlarındaki dağlılar, esirleri kendi malı gibi görüyorlardı. Onları İmam'a teslim ettik­lerinde büyük bir mükafat alacaklardı. Fakat dağlılar, esirlerinin önemi ve konumunun farkındaydı. Son derece gaddar tavırlar sergileseler de kimse
Patateslerin kabuklarını mümkün olduğunca ince soymalıyım diye geçiriyordum aklımdan, aramızda süregiden anlaşmazlığı pek dert edinmeyen, iriyarı, ehl-i zevk denebilecek parmaklarıma bakarak. Sonra şu akşam vaktini çabuklaştıran kara bulutların kızgınlığı, homurtusu, kendiliğinden geçiverirdi belki. Belki içerideki odadan sesi gelen ikna aracı bir radyoda karcigar faslını icra eden, ilkeleri sıkıca belirlenmiş "erkekler topluluğu"ndaki koristlerden biri azıcık aykırı bir do sesi çıkarmak için başını hafifçe yana eğerdi. Bütün bunlar bir bilinmezler silsilesi olarak kafamda gidip geliyordu. Hayır kafamdaki bu kargaşa bıçağı kaçırıp o beklediğiniz mahut ve makus kazanın olmasına yol açmayacaktı. Dünyada bıçak gibi herhangi bir tehlike varsa, bu tehlikeyi bertaraf edebilecek daha etken şeyler de her zaman vardır: Örneğin ininde saklanmış, ölmek için kendini olgunlaşmaya bırakmış, gençliğimden beri biriktirdiğim mütevekkil sabır gibi.
Sayfa 7 - Sıradan Bir AkşamKitabı okudu
Rastlantının, tüm insani olaylarda öyle büyük bir etki alanı vardır ki, uzaktan tehdit eden bir tehlikeyi fedakârlıklarla önlemeye çalıştığımızda, bu tehlike olayların öngörülemeyen bir aşamasında yiter ve şimdi feda edilen şeyler yitirilmiş olmakla kalmaz, onlarla sağlanan değişiklik artık olayların değişmiş durumunda, bir dezavantaj olur. Bu yüzden aldığımız önlemlerde geleceğe çok müdahale etmemeli, rastlantıyı da hesaba katmalı ve kimi tehlikeler karşısında, kimi kara fırtına bulutları gibi geçip gitmelerini umarak, soğukkanlılığımızı korumalıyız.
Reklam
KARA KEMAL
"Ne kadar tehlike içinde bulunursak bulunalım, ne kadar haklı olursak olalım, vatanperverlik hislerimiz bizim şahsi dertlerimizi ve haklarımızı unutmayı emreder."
Sayfa 34 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Grebenski Kazakları, Kafkasya'ya ilk giren gruptu ve sınır hattını koruyorlardı. Rivayete göre memleketleri Ryazan'dı ama Çar III. İvan'ın baskısı tahammül edilemez noktaya geldiği için daha da uzak bir bölgeye göç etmeye karar vermişler ve güneye yönelmiş­lerdi. Yaptıkları sağlam sallar sayesinde ailelerini, hayvan sürüle­rini ve
Masallar, ilahiler, efsaneler, destanlar, türküler, ninniler, tiyatro, sinema ve edebi eserler: Halk arasında masallar çoktur. Masalların en meşhuru "Hangur" un hikayesidir. Türk mitolojisindeki tepegözü andırır. Demirciliğin dünyaya Kafkasya'dan yayıldığı hakkında ki rivayet ünlüdür. Halk arasında La Fontaine'in kendinden çok
382 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.