Sevirəm...
Bənövşə tək
Boynunu bükərək
O məhzun duruşlarını.
Sevirəm...
Mənimlə göz-gözə gələndə
Şimşək baxışların vuruşlarını.
Sevirəm....
Könlümü eşq oduna yandıran,
Mənə ilham verən,
Şeir yazdıran
Mənalı o baxışlarını.
Sevirəm....
Kirpik çala-çala,
Məni süzərək
Bir mahir ovçudan qorxub ürkək
O ceyran ədalı baxışlarını
Önce üstün başın eskidi
Etlerin gözün kaşın eskidi
Ne varsa taze bildiğin
Eskidi oğlu eskidi
Elden ayaktan oldun kardeşim
Kalem parmaktan tırnaktan
Bir canın vardı cıvıl cıvıl
Candan oldun kardeşim
Satırlara kaldın kitaplar içinde
Hani saç kirpik deri
Öf ne kötü dünyamış
Bir Orhan Veli varmış
Gel gel kardeşim Orhan
Benim ellerimi al
Benim gözlerimi kullan
OKTAY RİFAT (Varlık: 1 aralık 1950)
Ah kırpık bıyıklı toplum
gıdığından göğsümüze iner salyaların
Kimseyi hazırolda kıpırdatmazsın
Vay pehlivan yakısı toplum
pes artık vıdıvıdılarına
Kendi piştovunla vurmalı seni
Bir duygu avcısıdır şair. Aralık kapılardan, kirpik uçlarından, çatı pervazlarından, kimi gün bir ince mavi, kimi gün güz rengi bir hüzünle süzülen ayrıntıları, göğsündeki görünmez kuyulara doldurur bir bir. Bir görme ustasıdır o.
Antalya, dünya üzerinde kendine ait güneşi olan tek kenttir. Bu güneş ısıtmaz ama ıslatır. Kanser yapmaz ama kan kusturur. Irkçı bir orospu çocuğudur. Turisti bronzlaştırırken, çalışanı buharlaştırır. O kadar erken doğar ki geceyi kimse anımsamaz. Güneş Antalya’ya, Isparta’dan yakındır. Kirpik terletir, dudak yapıştırır. Tatil köyüne doğuyorsa, kahvaltı sonrası için havuz kenarındaki şezlonga havlu atma, Topaz’ın bahçe girişindeki güvenlik kulübesine doğuyorsa beyin kanaması zamanıdır.