Bu dünyada hiçbir şey ümitsiz değildir. Ümitsizlik, karşılıksız aşk, ahlar, vahlar; şımarıklıktan başka bir şey değil bütün bunlar. İnsan istemeli önce.
Anton Çehov
~KENDİMCE~
Bilmemek/cahillik mutluluktur. Mutluluk ise insanı dinç, enerjik tutan bir duygudur. İşte bu açıdan bakılınca da bilmeyen, cahil olan insan geç yaşlanır, genç kalır.
Bilgi düşünceye sevk eder. Bilen insan düşünür, akleder. Bilgili olup da düşünmeyen insan yoktur sanırım. Edindiği bilgileri işler durur. Bu bilgiler bilimsel olmasa da aynı şey geçerlidir. Günlük bilgiler bile düşünmeye yol açar.
Düşünmek ise yorucudur, yıpratıcıdır. Hem zihinsel hem de fiziksel olarak etkiler. Zihinsel ve fiziksel ihtiyarlamaya sebebiyet verebilir. Düşünülen şeylerle ulaşılan olgunluk, yaş küçük olsa da zihinsel olgunluğa; çok düşünmeye bağlı olarak saçların dökülmesi, beyazlaşması fiziksel yaşlılığa örnek gösterilebilir. Az düşün genç kal, diyelim mi o zaman?
Anton Çehov
~KENDİMCE~
İnanç, çok kapsamlı bir duygudur. Dini inanç, siyasi inanç, kültürel inanç... Bunların yanında eşe, arkadaşa, aileye olan inanç gibi farklı çeşitleri de vardır. İnanmak, inanılan şeyin hatalı, yanlış yönlerinin görülmemesine; görülse de umursamamaya sebep olabilir. Bu ise gerçekçiliği ve doğruluğu zedeleyen bir durum. İnanç önemli bir duygudur ancak kör bir inanç yanlıştır, tehlikelidir.
Ne kadar çok insan tanınırsa, insanlara olan güven, inanç yara alır, zayıflar. Yalanlar, düzenbazlıklar, hainlikler, ikiyüzlülükler görüldükçe inanç azalır. Zaten insan ilişkilerinde tecrübe sahibi bir kişi -tabi bu kişi akıllı ve mantıklı biriyse- kör inanç sahibi olmaz. Hatta güvensiz, şüpheci olabilir.
“İnanarak dinlememizi güçleştiriyorlar. İnsan her sözü kuşkuyla karşılıyor artık. Gerçekle düş birbirine karışıyor; yalanın nerede bittiğini anlayamıyoruz. Tutunacak bir dalımız kalmıyor. Tutunamıyoruz.”
Oğuz Atay
Buna rağmen sosyal bir canlı olduğumuz için "yanlış bile olsa" inanmadan, güvenmeden hayat devam etmez; huzursuzluk, mutsuzluk, stres, sinir... yaşamımızdan eksik olmaz. İnsanların bir arada kalabilmesi için birbirlerine inanması ve güvenmesi gerekir.
Honore de Balzac
~KENDİMCE~
Belirsizliği çok yaşayan biriyim. Meslekî şartlar belirsizlik durumunu çok yaşatıyor. Ayrıca ülke olarak belirsiz bir geleceğe doğru gidiyoruz. Plansız olduğumuz için, sürekli olaylarla yüz yüze olduğumuz için belirsiz bir geleceğimiz var.
Yolda yürürken bir çukura düştüğümüzü hayal edelim. Bu çukur da uzayıp giden bir deliğe sahip. Yani yeryüzünün derinine doğru kayıyoruz. Sonda ne var bilmiyoruz. Ne düşünürüz, ne hissederiz? Korku, bunalım, gerginlik, telaş... Ölmeden önce işkence gören birisi gibi. Aslında bu örnek tam olarak uymamış olabilir. Çünkü işkence gören bu kişi yaşadıklarının sonunda ne olacağını anlayıp, tahmin edebilir. Fiziksel olarak çukurdaki kişiye göre daha fazla acı çekebilir ama psikolojik olarak çukurdaki kişinin durumu daha kötü olur bana göre.
İşte böyle, belirsizlik, çukura düşen kişideki kadar olmasa da her konuda, her durumda psikolojik baskı nedenidir. Çoğu zaman işkence hâlini alır. Acı da olsa gerçekleri bilmek, bu gerçekler hakkında plan yapabilmeyi, çözüm üretebilmeyi sağlar.