Hastalıklar, depremler, ölümlerle, yangınlarla geçirdiğimiz şu berbat ve psikolojimizi, geleceğimizi mahfeden zamanlardan sıyrılıp, başka dünyalara gitmek için, daha çok okumaya odaklandım. Nedense elim bu kitaba gitti. Türk edebiyatımızın ilk psikolojik kitabıymış kendisi. Bana olan etkisi ise, zaten bozuk olan moralimi dahada kötü yapması. Moralinizin bozuk olduğu bir dönemde yanlış tercih olur benden söylemesi.
Neyse, kitap okurunu karamsar ruh haline sokması haricinde gayet iyi denebilir. Dilinin ağırlığından şikayet edenler olmuş ama günümüz Türkçesiyle okursanız gayet akıcı ve anlaşılır. Gerçekten yazar, kahramanların psikolojik yapılarını okadar detaylı anlatıyor ki, karakterin hislerini okurken olaydan kopuyorsunuz. Aslına bakılırsa öyle çok olay falanda yok. Babasının evinde sıkılıp, eşinin babasından aldığı para ile deniz kenarında bir köşke yerleşen, şımarık Süreyya'nın karısı Suat'ın, aşkını kaybedişini ve Suat'ın, arkadaşları Necip'in ilgisinden etkilenip, aşık olmasını ve dramatik sonu okuyoruz. Saçmalık şurada, bu yasak aşkta birbirlerine dokunmadıkları için, namuslarının bozulmadığını düşünmekteler kahramanlarımız. Bu hal sık sık vurgulanıyor. Eve hergün giren bir adam var, deli gibi aşıklar ama temas yok. Hımmm ozaman tamam hoş görelim biz bu masum aşkı. Tam olarak açıklanmayan veya havada kalan şeylerde var. (DİKKAT! SPOİLER: Mesela o yangın nasıl çıktı? Necip odaya daldı öldüler mi? Belki kurtardı Suat'ı belirsiz.)