emile zola'yla ilk tanıştığım eseridir kendisi. hşkaye örgüsünden daha çok bende yarattığı hissiyattan bahsetmek istiyorum.
bu kitap burjuvazilerin lüks, ışıltılı hayatlarının yanı sıra sefalet içinde yaşayan emekçi madencilerin bir isyanından bahsediyor.
isyandan önceki sefalet, alt kademedeki insanların hala doymak bilmeyen üst kademedeki insanları doyurmaya çalışması(!), isyanın kararlaştırılması, insanların bakış açıları, koyunlaşmaları, isyan sonrası...
gözlemlemeye açık bir kitap olarak görüyorum kendisini. gözlemledikçe sorgulamaya başlıyorsunuz. bizim ne farkımız var? kardeşlik diye bir şey var mı? her bilgi körü körüne inanılmalı mı?
bu kitapla ilgili en beğendiğim şey ise duyguları çok güzel yansıtması oldu. halkın bıkkınlığından sinirlerine hakim olamamasından tutun askerlere karşı çıkan kadınların sürgünlere kendilerini şişleme pahasına ayakta durmaları içime işledi.
kısacası, fakir halkın direnişini bu sürecin nasıl işlediğini anlatan bir kitap. okurken hissediyor ve birçok şeyi sorgulama fırsatı buluyorsunuz.
okunması gerektiğini düşündüğüm bir kitap.