Sanat, edebiyat, müzik, tarih, felsefe, opera, dans, tiyatro, sinema, aşk… İnsana, insanın bedeninin dışında(içinde) bir ruhunun olduğunu ve o ruhun evren kadar sonsuz, kâinat gibi büyük ve derin olduğunu öğretir, hatırlatır, hissettirir veya farkında olmasını sağlar. Tıpkı bedenlerimizin bir takım gereksinimleri olduğu gibi ruhlarımızın da bir takım gereksinimleri her zaman vardır ki ruhlarımız, iyi ve güzel olan her şeyle(aşk, sevgi, doğa, resim, sanat, edebiyat, müzik vs.) ama her şeyle beslenir, gelişir, olgunlaşır ve büyür. İnsan ve insan ruhu kendine bir şeyler kattığı zaman cevresine veya cevresindeki herhangi biri yada birilerine bir şeyler katabilir. Kitabı bitirdiğim zaman ömerde bunu çok iyi hissettim. Evet içimizde şeytan yok, tembellik var bilgisizlik var ahmaklık var varda var, işte bunlar ruhumuzun gelişimine olgunluğuna bağlı şeylerdir, ruhumuzu eğitmeye öğütmeye geliştirmeye, kireçten pas tutmuş bir demiri o pastan o kireçten temizleyip ışıl ışıl parlayan bir demir haline getirmeye çalışır gibi ruhumuzu da tüm o kireçten ve pastan arındırmak ve temizlemek mecburiyetindeyiz. İşte Macide’nin, Ömer’den bir müddet de olsa gitmek isteyişi, ömerden soğuması, ömerde yanılması veyahut Ömer’in macide’ye bir şeyler katamaması bunun her ikisine de acı vermesi, bir bütün olamayışları… İşte tüm bunlar bu kireçten bu pastan kaynaklanıyor… İçimizde şeytan yoktur, kireç vardır paslanmış ruh ve yürek vardır. :)