Nâzım Hikmet, 1941'de yazmaya başladığı başyapıtı Memleketimden İnsan Manzaraları'nda II. Meşrutiyetten bu yana Türkiye'nin toplumsal tarihini yansıtmayı amaçlıyordu. Kendi başına ne şiir, ne öykü, ne roman, ne senaryo, ne oyun, ne tarih olan, ama bütün bu türlerden öğeler içeren Memleketimden İnsan Manzaraları'nda ne yapmak istediğini 20 Mart 1940'ta, Kemal Tahir'e yazdığı bir mektupta şöyle anlatır: "İstiyorum ki okuyucu 12 000 mısraı bitirdikten sonra vıcık vıcık insan kaynaşan bir mahşerden geçmiş olsun... İstiyorum ki bu insan mahşerinin konkre ifadesi okuyucuya ana hattında muayyen bir devirdeki, muhtelif sınıflara mensup Türkiye insanları vasıtasıyla Türkiye'nin muayyen bir tarihi devresini, sosyal durumunu anlatsın. Tabii donmuş halde değil, diyalektik seyri ve akışıyla... İstiyorum ki, ikinci planda, Türkiye cemiyetini çevreleyen dünya durumu -muayyen bir devrede- anlaşılsın... İstiyorum ki -nereden gelinip nerede olunduğu, nereye gidildiği sualine- sahamın içinde azami imkânlarla cevap verilsin."