Aman Allah'ım neler neler var bu kitapta !
Başta tercümenin sebep olduğu eksikliği çok hissettim, buna imla ve yazı hataları eklenince okunması güç hale geliyordu. Ama bu dünya klasiği bir müddet sonra, formundan soyutlanıp asıl meseleye odaklanmamı sağladı.
Lisede felsefe derslerimiz vardı, orada yaşam ve ölüm içgüdülerini anlamaya çalışırdık, burada sağlam bir örnekle ölüm dürtüsü ele alınmış.
Bazı konuşmalarda açık bir manipülasyon söz konusu, bir "yarı deli katilin" hayal gerçek karışıklığı, zihin oyunları, şüphecilik ve katil psikolojisi de söz konusu.
Günümüzde de bir çok psikolojik hastalığın sonucu olabilecek halüsinasyon ve andan kopmalar da mevcut, ve bunlar hep aynı kişinin yaşadığı şeyler de değil. Bir toplumda, aşağı yukarı "normal" görünümlü birinin bile zihninde neler olabileceğinin ufak bir yüze çıkması.
Bunların dışında, kültürel ve tarihi kontekste göre, misyonerlik, idealler, toplum ve kadın sorunları açısından da zengin bir roman. O zamanın anlayışına zıt giden bir şerefli fahişe figürü var mesela, bu çok kez kullanılıyor ve savunuluyor. Hatta hikayenin sonunda Sonia artık "saf kalpli annemiz".
Aynı şekilde bir ahlak anlayışı çatışması seziliyor, sanki ahlakın tanımlamasını ele alma gibi bir durum var. Toplumun iyiliği için insan öldürülür, ama yanlış yönlendirilmiş uçkur ve pedofiliye karşı taviz verilmez. Bunu, yazarın 50 yaşında bir adamın 16 yaşında bir kızla evlenmek isteyişini kınayarak anlatışından anlayabiliyoruz.
Keşke rusça bilseydim de ana dilinde okusaydım dediğim bir roman oldu.