Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Moğollar, çok erken tarihlerden itibaren farklı dinlerin etkisi altında kalan bir milletti. Uzun yıllar Türklerin egemenliği altında yaşayan Moğollar, Türk kültürünü etkileyen pek çok unsurdan en az Türkler kadar etkilenmişlerdi. Bu sebeple Türk kültüründe bulunan çoğu unsur Moğolların kültür dünyasında da görülmektedir. Bu etkilenme alanlarının
_Tinin Görüngübilimi, bilincin değişiminin yolculuğunun betimidir. _Her şey kozmik tinin görüngüleridir. Bu gerçekliklerin dışında aşkın bir varoluş bulunmaz. Her şey bu dünyada olup biter ancak bilen özne ile bilinen şey mesela bilinç ve dünya aynı şeydir. Hepimiz her şeyi kapsayan kozmik ruhun parçalarıyızdır. O tekil ve tüm olan tin'dir.
Reklam
Öğretilen İki Yanlış Değer: Budun (Millet) ve Aktöre (Ahlak)
MİLLET 1. Türk milletinin mütalaası; Türk milletinin teşekkülündeki amiller 2. Türk dili 3. Türk yurdu 4. Türklerin menşei, teşekkülleri tarzı, Türk tipi 5. Ahlâk hakkında mütalaa, millî his 6. Medenî his 7. Diğer milletlerin teşekkülleri tarzını mütalaa 8. Bu münasebetle Türk camiasının terkibini tetkik 9. Milletin umumî tarifi
“‘Evet’ kelimesinin kökeni oldukça eski. Divan-ı Lügat-it-Türk’te bile görülen bu kelime, yaklaşık on birinci yüzyıldan beri var. Divan’da, ‘men, yenet’ şeklinde yer alıyor. İsmet Zeki Eyüboğlu, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü’nde bu kelimenin Orta Farsça olarak da bilinen Pehlevi dilindeki ‘avad’ sözcüğünden geldiğini belirtiyor. Avad, Pehlevicede ‘onaylamak, uygun bulmak’ anlamına geliyor. Bu kelime, Cagataycaya ‘ova?’ veya ‘uvai?’ şeklinde geçmiş ve böylece diğer Türk lehçeleri arasında yayılmış. Ancak Pehlevi sözlüklerinde böyle bir kök ya da fiil bulunmuyor. Cagataycada da ‘evet’ anlamına gelen sözcükler arasında ‘ovat’ veya ‘uvat’ yok. ‘Hayır’ kelimesi ise biraz karmaşık. Farsçanın olumsuz ifadelerinin Türkçede genellikle sorun yaratan kelimeler olduğunu söylemiştim. Hayır kelimesi, Farsçada ‘iyi’ anlamına gelir. Farsçada ‘evet’ için ‘are’ veya ‘bale’ kullanılırken, ‘hayır’ için ‘ne’ veya ‘ne heyr’ ifadeleri söyleniyor. ‘Ne’, ‘değil’ demek. ‘Ne heyr’ ise ‘iyi değil’ demektir. Türkçeye bu ifade, ‘no’ karşılığı olarak Farsçadan ‘iyi değil’ şeklinde geçmiş, ancak zamanla başındaki ‘ne’ kaybolmuş ve geriye sadece ‘hayır’ kalmış. Bu arada ‘evet’ ve ‘hayır’ kelimeleri Türki dillerde sandığınız kadar yaygın değil. Genellikle Türki dillerde ‘evet’ karşılığı olarak ‘he’, ‘hayır’ karşılığı olarak ‘yok’ kullanılıyor. Elbette buna uymayan ya da varyasyonları kullanan diller de var.”
Cumhuriyet devrimi Türkçeyi fakirleştirdi mi?
Türk dilinden yaklaşık 60000 kelime atılmış, yerine 3100 kadar yeni kelime (atılanın % 5’i) konmuştur. Yüzyıl başında kültür dilinde bulunan 83400 civarında kelime (60000 atılan artı 23400 kalan) yerine, bugünkü yazı Türkçesi en çok 26500 kelimeye sahiptir. Bir başka deyimle, Türkçe yazı dili en az %68.2 oranında fakirleşmiştir. Fakirleşmenin örnekleri, özellikle soyut kavram ve sözcükler alanında son derece belirgindir. Yeni Türkçede kullanılan geniş kapsamlı soyut sözcüklerin hemen hemen her biri için, Osmanlıcada, çoğu eşanlamlı olmayan yani her biri farklı bir kavramı, nüansı veya mantıksal ilişkiyi ifade eden beş ila yirmi sözcük bulmak mümkündür. İngilizce, Almanca, Latince, Rusça veya benzeri bir kültür dilini tanıyanlar için bu ayrımların değerini kavramak güç değildir; yalnızca yeni Türkçe ile eğitim görmüş bir kimse ise, sanırız, bu konulara yabancı kalmak zorundadır. Gelişigüzel bir kelimeyi, örneğin bir önceki paragrafta geçen çıkarmak sözcüğünü ele alalım. Çıkarmak/çıkartmak/çıkarsamak sözcük grubuna karşılık olan Osmanlıca kelimelerin bazıları, yaklaşık İngilizce karşılıklarıyla birlikte, şunlardır: ihraç (evict), istihraç, istihlas, i’tisar (extract), azl, tard (expel, discharge), istintaç, istidlal (deduce, infer), ıskat (exclude), tarh (deduct, subtract), neşr, ısdar (issue), ifrağ, ifraz (excrete), istifrağ (vomit), istinbat (derive), hazf (delete, elide), hal’ (undress, remove, dismantle), i’la, ref’ (elevate). Bu listeye, daha, diş çıkarmak, hır çıkarmak, şapka çıkarmak, cıcığını çıkarmak gibi deyim şeklindeki kullanımlar dahil değildir.
Sayfa 242 - Aralık 2013-Propaganda yayınları birinci baskıKitabı okudu
Sumerler, Kenger isimli bir Türk boyuna mensupturlar ve dil leri kök bir Türkçedir. Astronomi ve matematikle çok ilgili, bu alanlarda çok bilgilidirler. Sulama kanalları açarak çölden tarım alanı yaratmayı becermişlerdir. Özgün çalgı aletleri ve sıkı uyguladıkları müzikal makamları vardır. Kendilerini yazı ile ifade etmiş ve geriye kayıtlar bırakmışlardır. Bu özelliklerinin üzerine bir kütüphane kurmuş olmaları da pek şaşırtıcı değildir. Eğiti me çok önem vermiş, kadın-erkek eşitliğini toplumsal hayatlarının merkezine koymuş, sağlam bir hukuk sistemine sahip bir topluluktur. Sumerler pratik zekâsı olan, toplum olma bilincine erişmiş çok akıllı bir toplum. Yaşayışlarını incelediğinizde bugünün dünyası için ilham verici fikirler bulmak hiç zor olmuyor. Bugünün modern dünyasının temellerini ta o zamanlarda atmış olmaları beni hem çok heyecanlandırıyor hem de çok şaşırtıyor.
Sayfa 228
Reklam
Bulmak üzerine / "...Mevlâsını da belâsını da"
Dîvânu Lugât'it-Türk'te bulgandı maddesine verilen örneğe dikkat çekerek devam edelim: el bulgandı; ülkede keşmekeş hakim oldu. Hemen altındaki bulgaq maddesi ise "yaklaşmakta olan bir düşmanın etkisiyle halkı saran korku endişe" açıklamasına tabi tutulur. Yine yaklaşan düşman etkisiyle halkın
Sayfa 102 - Post Kitap, Divan Edebiyatı Vakfı Keyfiyet Mahfili Türkçe Araştırmaları: 1, 1. Baskı, İstanbul 2020, TÜRKÇEDE SÜZÜLMEK
Bulanık
Tarihi metinler kronolojik, coğrafi, askeri ve siyasi bilgiler içermekle kalmaz; yazıya dökülmesi sebebiyle kaçınılmaz şekilde dönemin sosyokültürel yapısını ve ontolojisini de aktaran edebi bir eser derinliğinde karşımıza çıkar. Bu denememizde Orhun Abideleri ve Kutadgu Bilig'de sıkça kullanılan bul- kökenli bir sözcük olarak
Sayfa 99 - Post Kitap, Divan Edebiyatı Vakfı Keyfiyet Mahfili Türkçe Araştırmaları: 1, 1. Baskı, İstanbul 2020, TÜRKÇEDE SÜZÜLMEK
_Sümerler, Türk'tür. _Tarih 5500 yıl önce Sümer’de başlar. _Sümerce kesinlikle Türkçedir. Prof. Atakişi Kasım _MÖ 2400 yıllarına ait çivi yazılı belgelerde Türk adları bulundu. _Sümerce, Türk, Fin ve Macar dillerine akrabadır. Asurolog Jule Oppert _Atatürk demiş ki: Bırakın şu Asurları! Asurlar Arap cinsinden. Bu Sümeroloji olacak demiş.
Shakespeare, Moliere
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
Reklam
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
Sadri Etem Bey'e Cevap
Biraz küfür, bir miktar mugaleta, bir hayli yalanla ve jurnalcilik ruhu ile yazılan cevabınızı okudum. Zaten sizden daha başka türlü bir şey ve daha merdane bir hareket ummadığım içim hiç şaşmadım. Bir edebiyat hocası diliyle değil, bir gazeteci sövüşkenliği ile yazarak benim gazeteciler hakkındaki fikirlerimi de teyit ettiniz. Meşhur olmayı
IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI DOLAYISIYLA Bu kitap, 1944 yılında, İstanbul'da Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen utanç yüklü bir davanın özeti gibidir. Bazı vatansever kişiler, 1944 yılında suç işledikleri, suçlu oldukları için değil; Türk oldukları, Türkçülük idealine aşkla bağlandıkları için büyük zulümlerden, işkencelerden
72 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.