Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Heykeli dikilen bir köpeğin hikâyesi... 1924 yılında Tokyo Üniversitesi'nde görev yapan Japon profesör Hidesaburo Ueno, küçük bir köpek yavrusu edindi kendine. Profesör Ueno, Japonca'da ‘sekiz tane' anlamına gelen Hachiko adını koydu köpeğine... Beraberliklerinin sadece bir yıl süreceğini bilmiyordu. Ama o bir yılda dünya tarihine geçecek,
Farkında Olmalı İnsan… Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı. Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen… Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını Fark Etmeli. ..... Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu Fark Etmeli. Henüz Bebekken ‘Dünya Benim!’ Dercesine Avuçlarının
Reklam
192 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
İnsan Postuna Bürünmüş Köpek (orijinal ismi : Sarons Ham) Köpek efendi istemezdi, efendi köpeğin dünyasını yıkmasaydı eğer. İyiliği tanımlamak kolaydır da kötülüğe onun penceresinden bakmak hiç aklımıza gelmez. iyi insanları bir bakısta anlarız, pekı ya kötü insanları hiç düşünür müyüz? kötüler nasıl bır dünya yaratır içlerinde ? İşte bu kitap ruhun yerini çıkarcılık ve tatminsizlik duygusu aldıgında insanın nasıl bir dünya içinde oldugunun anlatıldıgı bir kitap... Yer altı edebiyatının güzel bir örnegı olan bu kıtapta yer, mekan ve ruh cozulmelerı anlatılırken yapılan tasvırlerı beğeneceksiniz. Bu kitabın okunmaması insana cok sey kaybettirmez ama okunması yenı bakıs acıları yaratmanızda fayda saglar.
İnsan Postuna Bürünmüş Köpek
İnsan Postuna Bürünmüş KöpekIngvar Ambjörnsen · Ayrıntı Yayınları · 2017357 okunma
Kurak yollar, çatlamış topraklar, kurumuş dikenler, otlar, makiler, çiçeksiz, meyvesiz, yabani ağaçlar, düşsüz uykular, el değmemiş kadınlar, bilenmiş bıçaklar, dağdaki ateşler, kaçan bir tilki, vurulmuş bir dağ tavşanı, eline değen bir el, bir ağıt, ölen çocuklar, iki ağıt, radyodaki haberler, aldığın mektuplar, öğrendiğin üç beş sözcük, öğrettiğin üç beş sözcük, bir tepside gelen sıcak yufka ekmek, yanında otlu peynir, gözleri gözlerinde bir genç kız, kişneyen bir at, uluyan bir köpek, sonra ikincisi, sonra üçüncüsü, sonra köpeklerin tümü, soran köyü saran kurt sürüsü, tümü, tüm renkleriyle, varlık ve yokluklarıyla ve genzimi yakan o insan kokusuyla burda, otobüste yanı başımda, benimle birlikte geliyordu.
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar'ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikayesi vardı: Sarı-Özek'i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
Sayfa 147Kitabı okudu
"... Şüphesiz, vicdanımızın vahşi ormanlarına sinen ejderhaları, canavarları tanımalıyız; içimizde gizlenen ve pusu kuran müthiş ihtimallere cesaretle bakmalıyız; bunları şuurumuzun aynasında pervasızca seyrederek hem kendimize hem de başkalarına göstermeliyiz; ben de senin bu itiraflarını ve samimiyetini beğenmiyorum. Şüphesiz, insan, bütün hayvan nevilerinin seciyelerini kendinde toplamış bir mahlûktur, bir behime yekûnudur: Kaplan gibi yırtıcı, tilki gibi kurnaz, geyik gibi ürkek, arslan gibi cesur, köpek gibi sadık ve kedi gibi nankörüz... Fakat bu vahşet imkânlarını beşerî seciyemizin çelikten kafesleri içinde hapsettiğimiz için insanız ve boğa yılanından farkımız budur. Tırnaklarımızı ya kesiyoruz, yâhut cilâlı maddelerle parlatıyor ve güzelleştirmeğe çalışıyoruz, yani tırnağımızın çıplaklığını gideriyoruz. Pirandelli bundan bahsetmiyor; halbuki manikür en çirkin tarafımızla mücadelemizdir ve ellerimizde gizlenen vahşî pençeye insanî bir şekil vermek içindir. Sevdiklerimizi öldürüyoruz, çünkü onlar da bizi öldürüyorlar; fakat darbelerimizi insanca vurarak, açtığımız yaraları namütenahi şefkatimizle iyi etmeğe çalışarak ve tekrar yaralıyarak, sevdiklerimizi hazla keserek güzel tezadını tattırarak öldürüyor ve ölüyoruz. Yaşamak, yaralamak ve yaralanmaktır; fakat, insanca... Bizim tiynetimiz, ruhumuzun hayvan ve Allah'a giden iki yolunun köşesinde mündemiçtir. "Ne melek, ne hayvan!", "Hem melek, hem hayvan!". Bununla beraber yüzümüz meleğe doğrudur, gayemiz Allah'a doğrudur. Fakat bu bir gaye değil, mânevi teşekkülümüzün kendi kendine aldığı bir veçhedir, bizatihi bir gidiştir..."
Sayfa 185Kitabı okudu
Reklam
202 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
-Bu kitabı enfes bir zevkle okumamı itiraf edebilirim.Ve bu kitap bana bazı şeyleri hatırlattı ama onları izah etmeyeceğim.Çünkü,bu bana özel şahsi hatırlatmalar olsa gerek :) Atay’ın, hikâyelerinde kurguladığı kahramanlar aracılığıyla toplumdan kendini soyutlayan, yalnızlaşan ve bunun neticesinde içselleşen problemli insanları anlattığını
Korkuyu Beklerken
Korkuyu BeklerkenOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202226,3bin okunma
"Dün var olan bugün yoktur. Bu dünyada insanlar doğar ve ölür. Yalnız yıldızlar ölümsüzdür. En eski zamanlardan beri doğudan doğan güneş ölümsüzdür. Ve hiç yerini değiştirmeyen kara yerküre ölümsüzdür. Ama dünyada, insan hafızası zamana meydan okur. İnsanın kendi hayatı, göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman kadar kısadır. Ölümsüz olan düşüncedir, fikirdir. Ve bu fikirler insandan insana geçer."
Elindeki el fenerinin ışığını pencerelere çevirdi: "Bakın, işlemeli pencereler, müstakil evler. İnsan toprak kokusunu hissediyor, biçilmiş yonca kokusunu, yaşam pisliğinin kokusunu alıyor; ağustosböceklerinin, küçük kuşların sesleri, rahatsız edici basit insanlar, bunların tümü kaybolmuş eski bir dünyayı hatırlatıyor ve insanı sonradan görmelerin laf kalabalığından uzaklaştırıyor."
Sayfa 78
"Sadece bu odada, kendi içimde yaşayabiliyorum ve güçlerim heder olmuyor. Bu karanlık ve kızıl aydınlık benim için gerekli. Arkamda pencere bulunan bir odada oturamam. Düşüncelerim dağıldığı için aydınlıktan da hoşlanmıyorum. Güneşte her şey şımarıklaşıyor, sıradanlaşıyor. Korku ve karanlık güzelliğin kaynağıdır. Bir kedi gündüz aydınlığında sıradan bir varlıktır. Ama geceleyin karanlıkta gözleri ışıldar, tüyleri parlar, hareketleri gizemli bir hal alır. Gündüz keyifsiz olan ve üstüne örümcek ağı örülen bir çiçeğin etrafında geceleyin sırlar dalgalanmaya başlar; kendine özgü bir anlam kazanır. Aydınlık bütün canlıları uyanık ve dikkatli tutar. Karanlıkta ve loş ortamda her yaşam, sıradan her şey gizemli bir havaya bürünür, kaybolan tüm korkular uyanır. Karanlıkta insan uyur ama işitir. Şahsı uyanıktır ve gerçek hayat o zaman başlar."
Sayfa 82
Reklam
175 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
İki insanın birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşan, Dostoyevski'nin ilk kitabı. İki karakter de yoksul ve yalnız. Genç bir kadın ile yaşlı bir erkek. Haddinden fazla gerçekçi bir kitap. Yoksulluğun acısını çok güzel yansıtmış bir kitap. Dikkatimi ilk çeken kitapta bahsedilen yoksulluğun insanımızın neredeyse yaşam biçimine dönüştüğü oldu. Bizim "kendimizden düşüklere bakarak şükrettiğimiz" durumun adı aslında yoksulluk. Ama bu durum bizde o kadar yaygın ki ancak açlıktan ölecek insanlara yoksul diyoruz. "Yoksulluk sınırı" ile "açlık sınırını" karıştırıyoruz sanırım. Etrafımızda affınıza sığınarak söylüyorum ki "köpek gibi" günlerce çalışarak sadece aylık minumum masraflarını çıkaran binlerce asgari ücretli var. Bu insanlar bırakın bir iş kurmayı, ev almayı, araba almayı bayramlarda bile et alamama, elbise alamama sorunu ile karşı karşıya kalıyorlar. Ama "Allah'a şükür" bir şekilde geçiniyorlar. Bu yazdıklarım kitap ile biraz alakasız duruyor olabilir. Fakat kitabın sonunda aklıma ilk gelen bunlar oldu. Aç insan nasıl kitap okusun, sinemaya tiyatroya gitsin? Kendisini geliştirip bilinçlensin? Kısır döngü işte. Afrika'nın bir üst versiyonu. Çünkü karnı doyan -mecazi olarak- bir insanın yapacağı ilk şey adamakıllı düşünmek olacaktır. Düşünemeyince sistem de değişmiyor. Sözün özü İnsancıklar canınızı gerçekten sıkacak bir kitap.
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202361,7bin okunma
Vücuttaki kan pıhtılaşıyor, bazı organlar yirmidört saat sonra çürümeye başlıyorlar ya; saçlar tırnaklar ölümden sonra daha bir süre uzamaya devam ediyorlar. Kalp durunca duygular düşünceler de kayboluyor mu, yoksa kılcal damarlarda kalan kan sayesinde belli belirsiz bir hayat sürüp gidiyor mu? Ölüm olayı aslında korkunç bir şey; ya öldüklerini
Herkes ve Herşey İçin Hayır. Olamaz. Sevgilim, sen de mi kızdın bana? Niçin? Bak geldim,
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.