Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
O vakte kadar seferden sefere hatırlanan köylü, bir anda milletin efendisi olmak mertebesine yükseldi.
"Köylü milletin efendisidir."
...köylü bir şeyler sipariş etmek istiyor fakat garson mekânın ona uygun olmadığını ve kalkıp gitmesi gerektiğini söylüyordu. Köylü ise beklenmedik şekilde mekândan kovulamayacağını çünkü Bulgaristan'ı barış zamanında kendisinin ürettiği buğdayın beslediğini, savaş zamanındaysa döktüğü kanın koruduğunu haykırdı. Garson, bu kararlı çıkış karşısında mekânına yakıştıramadığı köylü karşısında geri çekilmiş ve siparişini alıp hizmet etmeye mecbur kalmıştı. "İşte ideal köylü," diye iç geçirmişti Mustafa Kemal. Türk köylüsü de günün birinde böyle olmalıydı. Hakkını böyle savunmalı ve memleketin efendisi olduğunun farkına varmalıydı.
Sayfa 143 - Masa KitapKitabı okudu
Reklam
Mustafa Kemal sonra, " İşte ben Türk köylüsününde böyle olmasını istiyorum." dedi. Köylü milletin efendisi konumuna gelmedikçe, Türkiye de gerçek bir ilerlemeden söz edilemez.Kafasında, ilerideki Kemalist slogan böyle filizlenmişti: "Köylü memleketin efendisidir."
Bir yanda, "köylü milletin efendisi olmalı," hayali, diğer yanda, "köylü efendisinin kölesi olacak," zihniyeti.
Sayfa 368 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
“Milletin efendisi köylü» dememiş olsaydık, Aristo gibi «doğuştan köledir, bundan kurtulmak isterse, dünyanın düzeni bozulur» deseydik, bu kağnı, bu öküzler, bu yorgan, bu kadar iğrenç gelmezdi bana... Kafka, bir hikâyesinde kendisini böcek olmuş hayal eder. Ben o gün kendimi, birden kene olmuş buldum. Hortumlarımı bu toprağa yapıştırmışım, mülkiyetsiz köle kıyıcılığıyla kanını emiyorum. Toprağın üstünde ne var, ne yoksa silip süpürmüşüz. Ormanlarını kül edip yele vermiş, derisinin yeşilini, ayrıklarına kadar, sömürmüş, suyunu tüketmişiz! Şimdi sıra, en ince damardaki son kan damlalarına gelmiş. Buraları, böyle bozkır yapan bizdik. Son kan damlası da tükenince, toprağı yiyeceğiz, gücümüz yetmediği için, yalnız yalçın kayaları bırakacağız! Evet, tarihte hiç bir insan, hiç bir toprak parçasına böyle düşmanlık edememiştir.”
Köylü milletin efendisi(mi)dir
Efendi diye başkasını çalıştıran ve ona hükmünü geçirene derler; çalışıp çabalayıp en sonunda elindekini bir hiç mukabilinde verenlere değil...
Reklam
Köylü milletin efendisi olacağı yerde...
<<Öyle kızıyorum ki size! Ulan ben kimim? Neyim? Neden bana güvenirsiniz de kendinize güvenmezsiniz? Neden hep böyle iki omzunu büzmüş, kamburunu çıkarmış, eğilir, bükülürsünüz? Her işleri başaran, iyi kötü dağları deviren siz olduğunuz halde, o çocuk oyuncağı kazmalarla Purluğun kitli toprağını açan, bir olup her çızısına bağ diken, yaz altı ay güneş altında orak biçen, düven süren, tarhanayı yoğuran, bulguru kaynatan, hicbir lokmasını hazırdan yemeyip bilakis taştan çıkaran siz olduğunuz halde neden elinde on kuruşluk yetki olmayan bir memura güvenirsiniz?..>>
Sayfa 136 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Genellikle hatalı bir şekilde Atatürk'e ait olduğu zannedilen "Köylü milletin efendisidir" vecizesi aslında Kanuni Sultan Süleyman'a aittir. Bir gün mahremleriyle görüşürken onlara "Velinimeti âlem [dünyanın efendisi] kimdir?" diye sormuş. Onlar tereddütsüz "Padişah efendimizdir" diye cevap verince Kanuni, "Hayır, dünyanın efendisi reâya, yani köylüdür ki, ziraat ve haraset emrinde huzur ve rahatı terk ile iktisab ettikleri nimetle bizleri it'âm ederler" demiştir. Yani tarım ve çiftçilik işlerinde huzur ve rahatlarını bırakıp elde ettikleri ürünlerle bizi doyururlar.
Shakespeare, Moliere
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
"Köylü memleketin efendisi durumuna gelmedikçe Türkiye'de gerçek bir ilerlemeden söz edilemez." Kafasında, ilerideki Kemalist slogan böyle filizlenmişti: "Köylü milletin efendisidir."
Reklam
Türkiye cumhuriyetinin asıl hedef kitlesi, ne büyük burjuvazi, ne de orta sınıftı; milletin efendisi ilan edilen köylü idi. Köylüler için kitlesel okuryazarlık seferberliği Millet Mektepleri, Halk Odaları veya Halkevleri, ordudaki Ali Okulu, sonrasında Köy Enstitüleri, köylünün davranış değiştirmesine yönelikti. Davranışlar gelenekselden moderne, dinden bilime, hurafelerden nesnel bilgiye doğru değiştirilecekti.
Sayfa 20 - kemal inalKitabı okudu
Yüz yıl önce, yüz yıl sonra... Değişen ne? 1922'de "Köylü, milletin efendisi" ilân edilir, ama Cumhuriyet köye bir türlü giremez, ağalık düzeninin köyde kurduğu «demirperde»yi aşamaz. Bu demirperde, devrimci öğretmen yoluyla kırılmak istenir. 27 Ekim 1922'de Bursa Öğretmenler Derneği'nde, Atatürk, öğretmenin önündeki
Sayfa 1404 - Tekin YayıneviKitabı okudu
"Mazlumdur yurdumun insanı, ezilmeye, horlanmaya, yok sayılmaya alışıktır," diye cevap verdi. "Köylü milletin efendisi durumuna gelmedikçe bir ülkeye gelişmiş ülke denemez," dedi Mustafa Kemal.
Sayfa 166
83 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.