Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bakara Suresi 120. Ayet
120. Sen onların dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: "Asıl doğru yol ancak Allah'ın yoludur." Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır. [Kur'an'ın bu tesbiti, tarihî olarak da ispatlanmış bir gerçektir. Nitekim Müslümanlar tarih boyunca kendi topraklarındaki Ehl-i kitaba karşı son derece adaletli ve insanî tavırlar sergiledikleri halde, Müslüman İspanya'nın (Endülüs) işgalinden başlamak üzere istilä ettikleri bütün İslâm ülkelerinde hıristiyan yönetimler Müslümanlara karşı baskı ve sömürü politikaları izlemişlerdir. Günümüzde de genellikle hıristiyanlar ve yahudiler, Müslümanlığı ve Müslümanları kendilerine karşı tehdit olarak algılamakta, benzer uygulamaları yer yer sürdürmektedirler.]
Reklam
Ben, bizim eğitim düzenimizin daha hayata girmeden önce insanımızı tükettiğine inanıyorum. Her insan özeldir, farklıdır; nitelikleri, yetenekleri bambaşkadır. Hani Kur'ân-ı Kerim “alâk” kavramıyla insanı ilişip yapışma cevherine göre açıklar ya! İlişme yapışma imkânlarımız o nitelik ve yeteneklerdir. Anlamaya da oradan girilir. Anlamasını uyandırmak istediğiniz, yâni yetkinleştirmek istediğiniz insanı, ilgileri üzerinden uyandırabilirsiniz. Bizim sistemimiz, ne derece eseflensek azdır, öğrenci ilgisine karşı ilgisizdir. Bir cinâyet suçlusuna verilen cezâlardan daha uzun sürelerde dört duvar arasında tuttuğumuz çocuklarımızı yetkinleştirmeyi bir yana bırakın, kompleks yükleyerek, korkularla donatarak, güvensiz elemanlar olarak sokağa salıyoruz. Müfredat içindeki diğer birçok hayâtî yanlışımıza girmiyorum bile. Okuyucuyu ferahlatacak teklif, kendisi uyanmış hocalar ve o hocalarla zihin ve gönül temâsı kurmuş öğrencileri buluşturmaktır. Gerçek bir ilgi gören, kendi yeteneklerini ilerleterek ufka bakabileceğini keşfeden öğrenci, hayata dizleri titreyerek girmez. Ecdâdın "kut kazandırma” dediği olay, anlaması tetiklenmiş, gönlü uyandırılmış, sorumluluk ahlâkını o uyanışın içinde kendi bulmuş olmaklıktır. | Sait Başer, Töre’nin Türk’ü Türk’ün Müslümanlığı, Kırmızılar Yayıncılık, Baskı Tarihi: Mart 2020, s. 251-253.
Sayfa 251 - Kırmızılar Yayıncılık, Baskı Tarihi: Mart 2020Kitabı okudu
Muhammed'in tanımına göre Müslüman olmayanlar "Müşrikler" ve "Ehli kitap" (kendilerine kitap verilmiş olanlar) olmak üzere ikiye ayrılmıştır ve bunlar arasında da eşitsizlikler vardır. "Müşrikler", Tanrı'ya eş koşanlardır (diğer bir deyimle "putperestler"dir). "Ehl-i kitap" ise
Sayfa 128Kitabı okudu
"Zeyd İbn-i Hârise", bilindiği gibi birinci Mekke döneminde Hatice'nin satın aldığı kölelerden biridir. Hatice, onu daha sonra Muhammed'e hediye etmiştir. Söylendiğine göre Zeyd (Hatice, Ali ve Ebû Bekir'den sonra), Müslümanlığı ilk kabul edenlerdendir. Bundan dolayıdır ki, Muhammed onu azatlamış, hatta oğulluk edinmiş ve adını "Zeyd İbn-i Muhammed" (ki "Muhammed'in oğlu Zeyd" demektir) olarak değiştirmiş, sonra da Zeyneb ile evlendirmiştir. Ne var ki kendi söylemesine ve Kur'an'a koyduğu ayetlere, göre, Tanrı'nın emriyle Hicret'in beşinci yılında Zeyneb'e âşık olmuş ve Zeyd'in Zeyneb'i boşaması üzerine, Zeyneb'le evlenmiş ve bunun sonucu olarak Zeyd'i oğulluktan çıkarmıştır. Çıkarırken de adını, onun öz babasına nispetle "Zeyd İbn-i Harise" olarak değiştirmiştir. Böylece yıllar boyu Zeyd İbn-i Muhammed olarak çağırılan Zeyd, o andan itibaren "Zeyd İbn-i Harise" diye çağırılmaya başlanmıştır.
İşte hem kaynaklara ve asr-ı saadete dönüş fikri üzerinden yürüyen, bazen "Kur'an Müslümanlığı"nda karar kılan, (hadisi büyük ölçüde dışta tutan) yeni ve lafızcı dinî yorumları, hem yeni dindarlaşmayı, hem de yeni radikal cihad fikrini besleyen bu yeni koru(n)ma düşünceleri ve kurtuluş arayışlarıdır. Bir başka şekilde söylersek Yeni
Sayfa 916Kitabı okudu
Reklam
Nimete Karşı Nankörlük Edenleri Allah Bilir
Şunu da unutmıyalım ki, Çanakkale, Sakarya, İnönü muzafferiyyetleri, İzmir'in istıhlâsı, Avrupa'lıların İstanbul'dan çıkarılmaları hamdolsun Allah Teâlâ'nın zamanımızda gösterip tanıttığı âyat-ı İslâmiyye'dendir. Bu mücahedelerde Türkiye müslümaları öyle bir ıztırar ve ihlâs ile Allah Teâlâ'ya iltica ederek çalışmışlardı ki, "Yoksa sıkılan kendine duâ ettiği zaman ona icabet edip fenalığı açan ..." Neml-27/62) mazmunu aynen tecelli etmişti. Fakat bütün bunların tahakkukundan sonra إنَّكَ لا تُسْمِع الموتى ولا تُسمع ‫الصم الدعاء اذا ولوا مديرين "Şübhesiz sen ölülere işittirmezsin, arkalarına dönmüş‬‎ kaçarlarken sağırlara da da'veti işittirmezsin" Neml-27/80) buyurulduğu üzere duymak istemiyen kalbsizler, sağırlar, körler. İslâm'ın artık bütün va'dleri olmuş, bitmiş istikbal için vazifesi kalmamış olduğunu iddia ederek müslümanlığı körletmek, Allah'ı unutup şirk yollarına gitmek istiyorlar. Böyle nankörlükler yapılacağını bildiği için Allah Teâla da: "Rabbın, neler yapacağınızdan da gafil değil." وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلِ عَمَّا تَعْمَلُونَ )"Ve her biri için amellerinden dereceler vardır Rabbın ne işlediklerinden gafil değil." Enâm-6/132) buyuruyor.
Sayfa 189 - Cild 6 27/93 tefsiriKitabı okuyor
Hz. Ali, Peygamberimizin vahiy katibi, Kur'an hafızıydı. Müslümanlığı ilk kabul edenlerden biridir. Ömrü boyunca Peygamberimizin en yakınlarından biri olmuş, İki Cihan Güneşi ölünce de, O'nu yıkayıp son hizmetini görmüştür.
Âmin.
... günümüzde "Kur'ân Müslümanlığı" adı altında iman hakikatlerini inkâr eden kimseler Mu'tezile'yi bile aşmış, geçmiş; son derece büyük bir sapkınlığa savrulmuş insanlar. Cenâb-ı Hakk şerlerinden bu ümmetin çocuklarını korusun.
Sayfa 232 - Rıhle KitapKitabı okudu
1929, 1930, 1931 yıllarında İlkokullarda ve Köyokullarında okutulan Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri kitabında şunlar yazılıydı: "Allah'a evlerimizde de ibadet edebiliriz. Fakat Allah, camideki ibadeti daha çok sever. Çünkü onun faydası daha çoktur. Oradaki büyüklerden din işlerini öğreniriz. Birbirimizi tanırız, severiz. Birbirimizin
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
Kültürümüze en yakın iki olayı alalım. İslam toplumunda Mekke'nin Tefeci-Bezirgan kodamanları, ilkin Ebu-Süfyanlar, sonra oğulları Muaviyeler idi. Bunlar ülkücü "MUŞTULANMIŞ HALİFELER" (Hülefa'i Raşidin) iktidarını ele geçirmek istedikleri zaman ne yaptılar? Biliyoruz, Mekke kodamanları- nın çoğu "GÖNÜLLERİ
İstanbul hükümetinin dini Milli Mücadeleye karşı kullanması hakkında,
O sırada Kabinede Şeyh-ül-İslâm olarak Dürrüzâde Abdullah adında uşak ruhlu bir yaratık vardı. İlk fetvasını 11 Nisan'da yayınladı. Damat Ferit bu fetvaya dayanarak Mustafa Kemal ve Anadolu hareketi aleyhinde bir beyanname neşretti. Vahideddin'in milli kuvvetlere karşı kullandığı ve basit bir alaylı jandarma subayı olan Çerkez
Sayfa 272 - Remzi KitabeviKitabı okudu
400 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.